26 October 2012

2013'de Ekonomi Nasıl Olur, Firmalar Nasıl Ayakta Kalır ?

Türkiye 2012 ve 2015 yılları için Avrupa ve Amerika'dan gelebilecek risklere ve dünyadaki resesyona karşı kontrollü bir daralma planladı.

Ancak, 2012 yılının ilk 6 aylık döneminde gereğinden fazla frene basarak işleri durmak noktasına getirdi.

 Piyasada birçok firma nakit sıkıntısına girdi , iş yapamaz hale geldi.

Son 2 aylık dönemde kısmi de olsa biraz gaza basma gayretleri olduğunu söyleyebiliriz ... Eğer. mevcut dış konjektürün sabit olarak devam edeceğini düşünürsek ; 2012 yılının ikinci altı ayının, birinci döneme göre %10-15 daha hareketli , 2013 yılının ise 2012 yılına göre yine %10-15 daha fazla hareketli olacağını söyleyebiliriz.

 Bence, hükümet bu daralmayı öngördü ancak bu daralma piyasada kontrol dışına çıktı. Ekonomide birkaç enstürman ile piyasaya müdahale ettiğinizde daha az ya da daha fazla reaksiyon alabilirsiniz. Frene %10 bastığınızda piyasadaki borçluluk fazla ise bunun piyasadaki karşılığı % 30 ları bulabilir , yani sizin müdahalenizle piyasadaki yavaşlama aynı oranda olmaz.

Piyasalar şu an bu problemi yaşıyor , merkezin müdahalesi ve piyasanın beklentinin ötesinde sarsılması...

Türkiye ekonomisinin çok sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz, politik müdahalelere muhtaç bir dengesi var. Bugüne kadar aşırı iç talep ile ekonomi canlı tutuldu ancak bu da yetersiz iç tasarrufa ve cari açığa neden oldu.

Hükümet bundan sonra gaz -fren dengesiyle ekonomiyi götürmeye çalışacaktır.

Türkiye 1930'larda milli ekonomi diyebileceğimiz bir modelde ilerledi , 1960' larda karma ekonomiyle, 1980'lerde liberal ekonomiyle , 2000'li yıllarda ise küresel ekonomi diyebileceğimiz bir sistemde ilerledi.

 Türkiye ekonomik bir sistem olarak ekonomik modellerini biraz da dış şartların zorlaması ile değiştirmeyi başardı. Ancak, bundan sonrası daha önemlidir.

 Eğer kapalı bir ekonomi değilseniz dış değişimler sizi de etkiler ve güçlü bir iradeniz olmasa dahi sizin ekonomik modeliniz de değişime uğrar. Bundan sonra dış konjektür yeterli olmayacak, güçlü bir irade gerekecektir.

Zira gelişmekte olan ekonomiler ilk sıçrayışı ve belirli bir büyüme oranını kolay yakalarken , bundan sonraki süreci politik ve kamu iradesi olmadan başaramazlar. son dönemlerde tartışıldığı üzere orta gelir tuzağına düşerler...

Hükümet, şu an için teşviklerle işsizliği azaltmayı ve yatırımı arttırmayı hedefliyor, bundan sonra hizmet sektörüne yönelik düzenlemeler gelecektir.

Peki, piyasamız bu değişimlerden nasıl etkilenir ?

 Geçen gün en büyük ikinci 500 sanayi şirketlerinin listesi açıklandı ve bir ayrıntı verildi ; bu şirketlerin dörtte biri 2012 yılında zarar etmiş.

Perakendecilerin %50'si 2012 yılında zarar etti, toptancılardan kar eden ise çok azdır...bu sürdürülebilir bir durum değil, herkes konjektürün değişmesini ve piyasaya para pompalanmasını bekliyor ama yeni durum eski oyuncuların aynı şartlarla devamını sağlar mı ?

Bir savaş olduğunda savaşın bitmesini beklersiniz ama bekleyenler savaş sonrası aynı şartların devam etmediğini hayal kırıklığı içerisinde görürler.

 Kriz dönemlerinde de herkes krizin bitmesini bekler ancak aynı şartların devam etmeyeceğini açıkça söyleyebiliriz. Bundan sonra firmalar için en büyük problem karlılığı devam ettirebilmek olacaktır.

 Bilgisayar devi hp pazarda %20 pay sahibi olmasına rağmen 2 dönemdir zarar açıklıyor. Nokia geçen dönemde iflasını veren büyük şirketler arasında yer aldı.

Altta ne olacağını görmek için devler arasındaki çarpışmanın ne yönde seyrettiğine bakmak gerekir . Yukarıda ne oluyorsa aşağıda da benzer bir tablo yaşanır. Altta çok fazla oyuncu olduğu için toz bulut içerisinde tabloyu okuyamazsınız , bu yüzden üst tarafı iyi tahlil etmek gerekir.

 Eskiden çok uzun yıllar varlığını ve liderliğini devam ettirebilen firmalar görüyorken, bu sürenin giderek kısaldığını görüyoruz.

Teknolojik gelişmeler dışarıdan oyuncu girişini daha mümkün hale getiriyor.

 Üretim gücü gibi stabil faktörler yerine "yenilik" kavramının ön plana geçmesi, güç olarak tanımlayabileceğimiz üretim faktörlerinin değersizleşmesi anlamına geliyor.

Üretim faktörlerinden bağımsız olarak innovatif olabilen rakibiniz olabiliyor. Kriz döneminden sonra mevcut rakiplerle benzer mücadelenin devam edeceğini düşünmek yanıltıcı olur.

 Firmalar daha agresif, tüketiciyi direkt hedef alan, daha farklı senaryolarla karşımıza çıkacaklardır. Kriz nasıl ki, piyasanın yapısını değiştiriyorsa, tüketicinin beklentilerini ve bilincini de şekillendiriyor. Ortaya çıkan yeni tüketici bilinciyle eski model alışkanlıkların devam etmeyeceğini , devam etse dahi kar marjını koruyamayacağını düşünüyorum. Firmalar stok durumlarından, risk analizlerine, müşteri ilişkilerine kadar birçok geleneksel modeli değiştirmek zorunda kalacaklardır.

Son söz ; Kar eden firma daha büyüktür...

TwitterTakip

14 October 2012

Yeni Çek Yasasının Amacı Ne ?.... TrTex Yeni Yazı

Avrupa'da bir kural vardır ; mali suçun cezası adli olmaz...

Devlet alacaklının haklarını korur ancak borçlunun da hakları vardır...

Borçlunun adli cezalara çarptırılması kapitalizmin önceki dönemlerindeki , sosyal devlet anlayışının ortaya çıkmasından önceki dönemlere ait uygulamalarıdır.

Mali suçların cezasının adli olması bir yaptırıp aracı iken , sosyal dokuya zarar veren, sosyal yıkımlara yol açan bir yönü de vardır.

Yaptırımın bu derece sert olması girişimcilerin daha çok risk almasına , müşterinin daha çok risk almaya teşvik edilmesine yol açar. Kurumsal bir firma daha net risk öngörülerinde bulunabilir ancak birey bu tür riskleri öngöremez.

Örneğin , kredi kartlarındaki satış vaatleriyle, teşviklerle tüketiciyi gelirinden daha fazla tüketmeye ve risk almaya sevk edebilirsiniz. Birey bu tür risk öngörülerinden yoksunudur. Bir toplumda meydanı boş bıraktığınızda firmalar, toptancılar farkında olmadan bu tür riskler açarak toplumsal dokuyu ve ekonomik sistemi riske atabilir. Amerika'da yaşanan kriz, devletin bir anlamda zamanında hakem görevini yaparak bireylerin gereğinden fazla risk almasına  müdahale etmemesinden kaynaklanmıştır.

Ekonomik bir sistem içerisinde vergi vermeyen firmalar ülkenin ekonomik dengesini  bozar... Ekonomik bir sistem içerisinde kuralları aşan ve boyundan büyük risk alan firmaların varlığı da aynı biçimde ekonomik düzeni etkiler. Devlet, bu anlamda vergi vermeyen takip ettiği kadar, finansal karşılığını göstermeyen firmaların da takipçisi olmalıdır.

Yeni sistemin tersten baktığımızda firmaların risk alma iştahını düşürücü bir yapısı vardır.

Sektörümüz de dahil birçok sektörde karşılığı olmayan satış balonları oluşmuştur. 

Kredi kartı tüketicileri için nasıl ki geri ödeyememe riski mevcut ise mal alan bir tüccarın da ödeyebileceğinden daha fazla ürün alma riski mevcuttur. Birisi bankacılık sektörünü tehdit ederken, diğeri toplam bir sektörü tehdit edebilir.

Çek gibi ticari bir emtianın kolay alınıp kullanılabilmesi ve yaptırımın adli olması bu risk balonunu şişirici bir etkiye sahiptir.

Şu an için hükümet akıllı bir politikayla balonu indirmek için bu iki enstrümanı kullanıyor.

Bundan sonra firmaların risk iştahı azalacaktır.

Her tezgahtarın mağazadan ayrılıp kendine mağaza açması daha az mümkün olacaktır. Perakendeci enflasyonunu azaltacak, bu da rekabet kalitesini yükseltecektir. Rekabet kalitesinin yükselmesi sektörü ve perakendecileri orta vadede daha karlı iş yapar hale getirecektir. Nasıl ki bir fabrika kar ettikçe markalaşır ve ar-ge yatırımlarına ağırlık verebilirse, kar edebilen perakende de daha çok kurumsallaşma ve organize olmaya yönelecektir.

Geçiş süreci elbette herkes için sıkıntılı olacaktır ama orta ve uzun vadede herkes kazanacaktır.

Yeni çek yasasının finansal boyutundan daha ziyade perakendeci yapısını ve ticari modeli değiştirecek bir yapısı vardır.

Sonuçları basit bir  " yaptırım var - yok " tartışmasından çok daha ötededir.

Biraz önce söylediğimiz gibi ; eğer bir ülkede vergi toplanamıyorsa o ülkeden marka çıkmaz. Marka çıkmaması vergi toplanamama olayının bir sonucudur. Sektörümüzde mağaza açmanın, toptancı olmanın bu kadar kolay olması da bu düzensizliğin bir sonucudur. Bu düzensizlik ekonominin kendi dengesi içerisinde sağlanamaz. Devletin birkaç enstrüman ile müdahale etmesi gerekir.

Şöyle bir örnek verirsek ; loreal kozmetik firması geçtiğimiz dönemde okullarda kuaför okulları açılması için hükümete baskı yaptı. Daha eğitimli bir kitle olmadan ürünlerini uygulamakta yetersiz kaldığını, tüketiciye anlatamadığını, moda ve trend yaratmakta eksiklikler olduğunu ve bunu aşamadığını fark etti. Eğer karşınızda ürününüzü anlatabilecek eğitimli bir kitle mevcut olursa ar-ge ve tasarım yapmak için motivasyonunuz artar, yeni tasarımlarınızın karşılığını alırsınız. Eğer bu yok ve sadece fiyat ile oynayan ve ürün satabilen bir kitle mevcut ise ar-ge yatırımlarınızın karşılığını alamazsınız. Ticareti olan bir ürün grubunun sektör haline gelebilmesi sermaye , bilgi ve tecrübe birikimine bağlıdır. Devlet müdahil olup bazı alanlarda oynama yapmadığında bu üç alanda da birikim olmaz , bu da ülke ve sektör için kayıptır. Şimdilik devlet bu birikimi  sağlayacak finansal boyutuna el attı, bunun eğitim gibi alanlarda da devamının geleceğini umut ediyoruz....

TwitterTakip

06 October 2012

Tek Bir Müşteri Mantıksızdır ama Kitle Iskalamaz

Yapılan bir araştırmaya göre insanların marketlerdeki alışveriş süreleri ortalama 35 dk... Market ne kadar büyürse büyüsün bu süre değişmiyor. Bu araştırmayı yaptıran firmalar mağaza büyüklüklerini 35 dk'da gezilebilecek şekilde ayarlıyorlar ki ; müşterilerin satın alma motivasyonları düşmesin...

Eğer mesele insanları yönetebilmekse insanların kötü bir özellikleri vardır ; hepsi farklı şekilde düşünür ancak bir de iyi özellikleri vardır ; hepsi benzer şekilde hisseder...

Tüketiciye bir mağaza hakkında sorular sorun, fikirlerini alın ; hepsi farklı şeyler söyleyecektir... Ancak mağaza içinden çıktıklarında hangi hislerle mağazadan ayrıldıklarına bakın ; bu hisler birbirine yakındır...

Müşteriler çocuk gibidir ; ne istediğini ancak karşısına çıkardığınızda size gösterir, hislerini anlatamaz ve çoğu zaman kendisi de farkında değildir. 

Sosyoloji demokrasi açısından şöyle bir teori geliştirmiştir ; bir seçimde tek tek insanlara tercihlerini sorduğunuzda mantıksız ve rasyonel olmayan tercihlerde bulunur ancak toplum bir araya gelip tercihlerini kullandıklarında ortaya şaşırtıcı derecede rasyonel bir sonuç çıkar.  

Bir tüketiciyi karşınıza alıp neden bu mağazayı tercih ettiğini sorduğunuzda cevap veremez, mantıksız cevaplar verebilir ancak ortak bir hissiyat söz konusudur

Tek bir birey mantıksız olabilir ama tüketici kitlesi ıskalamaz

İnsan ve toplum psikolojisinin bu tür gizemleri vardır.

Ürünü gamınızdan sunumunuza kadar mağazanıza bir farklılık kattığınızda belki müşteri bunları tek tek göremez ama hisseder

Mutfak, tüketicinin göremeyeceği bir noktadadır ama tüketici mutfağı hisseder

Müşterilerin marketlerde ortalama 35 dk. Ayırması da insan psikolojisinin alışveriş heyecanını belirli bir süre koruyabildiğini gösteriyor.

Peki, bizim sektörümüzde durum ne ?

Bizim sektörde tüketicinin bu süreyi aştığını , gereğinden fazla yorulduğunu, herhangi bir perakendeci tüccarın bu süreyı kısaltacak uygulamaları es geçtiğini düşünüyorum

Tüketici  gereğinden fazla çok mağaza geziyor. Karar sürecinde çok fazla tereddütleri oluşuyor.

Tüketici dolaştıkça soruları netleşmiyor, daha çok soru işaretleri oluşuyor

Esnaflık mesleğinin ufak kurnazlıkları vardır ; esnaf ürünü satın almayacağını anladığı bir müşterinin kafasını karıştırır...güven sağlamak için daha önceki perakendecinin verdiği bilgilerdeki yanlışlıkları ortaya koyar...

Esnaflık mesleği yapısı itibariyle ancak "dar alanda kısa paslaşma" yapabilir. 

Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki ; günümüzde bir mağaza klasik anlamdaki esnaf mantığından kendisini ne kadar kurtarabilirse o kadar iş yapar.

Modern tüketici nasıl ki belirli bir süreyi aştığında satın alma motivasyonu düşüyorsa esnaflık gibi birebir ilişkiye dayanan, pazarlık becerisi içeren, şeffaflık içermeyen ticari modeli de reddediyor

 Perakendecilerimizin tüketiciyi bir birey olarak görüp mantıksız görünen tercihlerine kanıp yaklaşımlarını basitleştirdiklerini ve böylece genel tüketici kitlesini ıskaladıklarını düşünüyorum.

Tüketici bir birey olarak basit sorular sorabilir, sizin tecrübenizle kıyaslandığında basit satın alma reaksiyonları verebilir... Perakendecinin yaklaşımı bireyin davranışlarına yanıt verir tarzda değil , o mağazanın çizgisini yansıtır tarzda olmalıdır. Biraz önce söylediğimiz gibi ; birey mantıksız olsa da ortaya çıkan güç toplam rasyonel bir sonucu verir.

Ekonomi biliminin babası ekonomiyi yöneten gizli bir elin olduğunu söyler. Perakende sektöründe de matematikle, pazarlama bilimiyle açıklayamayacağınız çekim etkisi yapan gizli faktörler vardır ki deneyimler ancak bunları keşfedebilir...

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us