Rekabet alanı yoksa, ilk işiniz rekabet alanı yaratmaktır
farketing blog'u şöyle yazmış :
“ Bir ürünün nereden geldiğinin ne önemi var?
Carrefour ürünlerinin geldiği ülkeleri sergilemeye başlamış. Şili'nin limonu, Amerika'nın avakadosu, Uzak Doğu'nun armudu mu ünlü?
Senin limonun Bodrum'dan mı, bizimki Şili'den demek... Ne yapayım limon Şili'den gelmişse? “
Carrefour ürünlerinin geldiği ülkeleri sergilemeye başlamış. Şili'nin limonu, Amerika'nın avakadosu, Uzak Doğu'nun armudu mu ünlü?
Senin limonun Bodrum'dan mı, bizimki Şili'den demek... Ne yapayım limon Şili'den gelmişse? “
Büyük bir süpermarketsiniz , verginizi veriyorsunuz , sabit masraflarınız mevcut. Karşınızda ise bir kamyonun arkasında ya da bir tezgahta vergi vermeyen , sigortalı işçi çalıştırmayan bir tezgahla nasıl rekabet edersiniz ? Kendinizi farklılaştırarak … Burada farklılaştırma metodunu seçerken bu rakibin üzerindeki soru işaretlerini büyütmek , göz önüne sermek en etkili yoldur.
Tüketici şu şekilde düşünebilir : marketin masrafları var , vergisini ödüyor, dolayısıyla maliyetleri yüksek ve bunu da fiyatlara yansıtıyor, öyleyse niçin daha ucuz olanını seçmeyim ?
Burada tüketiciye vermeniz gereken mesaj : meyve deyip geçmeyin , nereden geldiği , nasıl yetiştirildiği , zararlı ilaçlar kullanılıp kullanılmadığı vs.
Ben olsam , ürünlerimizde kimyasal ilaç kullanılmamaktadır , x firma güvencesi altındadır şeklinde yazılarla, karşıdaki rakibin ne olduğunu tanımlamaya çalışırdım
Bazen karşıdaki rakibi anlatamaz , eleştiremezsiniz. Bu durumda ne olduğunuzu anlatarak ne olmadığınızı anlatabilirsiniz. Ne olduğunuzu anlatmanız karşıdaki rakibin neye sahip olmadığını çağrıştıracaktır
Bir polis, amirine diğer arkadaşlarının rüşvet aldığını anlatmak istiyor ama bir türlü direkt söyleyemiyormuş. Sonunda şöyle demiş ; amirim ben kesinlikle rüşvet almıyorum … Amir mesajı alacaktır
Mahkeme YouTube yasağının devamı ile bizleri korumaya ve bizim adımıza düşünmeye devam ediyor. Youtube yasağından, matbaanın yasaklanmasından bugüne bir zihniyet değişiminin olmadığını görüyoruz.
No comments:
Post a Comment