27 November 2011

Ekonomide Risk değil, Risk algısı artıyor...​

John Coates adlı bir araştırmacı Cambridge üniversitesinde bir araştırma yapıyor. Bu araştırmacı borsada işlem yapan finansçıların çoğunun genç , çılgınlık derecesinde risk almayı seven homojen bir insan grubundan oluştuğunu vurguluyor. Bu insan grubunun borsa piyasalarını yönetmesi balon ve çöküş ihtimallerini arttırdığının tespitini yapıyor.

Satıcıları seçerken genellikle genç ve fiziği düzgün insanlardan seçeriz. İnsanların genç ve fiziği düzgün kişilerle daha çok iletişim kurmak istediklerini, bu insanlara karşı iletişime daha çok açık olduklarını biliriz. Ancak, bu homojenlik beraberinde, bu satıcıların yaptıkları işten kişiliklerini ayıramamalarına gereksiz risk almalarına, aşırı saldırgan satış methodları izlemelerine de neden olabiliyor.

Politikacıların genelde ahlaklı insanlar olmasını isteriz ancak bu insanlar da politikada başarılı olacak hamleleri yapmakta beceriksizlerdir. Politikayı daha iyi bilen ve daha ahlaklı savunucuları evlerinde ya kitap yazıyorlar ya da eğitim veriyorlardır. Politika içinde bulunan aktörlerle kavga etmeyi genelde beceremezler. John coates bir olasılıktan ve ihtimalden bahsediyor ama onunkisi sadece bir hayal. Felsefi bir söylemle ; eğer, farklı olsaydı daha farklı olabilirdi ama farklı değil… aktörler farklı olsaydı sonuç daha farklı olabilirdi ama koşullar sizin istediğiniz aktörlerin değil, o koşullara uyum sağlayabilen aktörlerin o koltuklara oturmasını sağlıyor.

Dünya büyük bir kriz yaşıyor ve bilim adamları bir test laboratuarındaymışçasına toplumları analiz ediyor. İkinci dünya savaşı sonrasında her bir devletin tek başına hareket etmesinin büyük kaoslara neden olduğu anlaşıldı ve uluslararası kuruluşlar bu dönemden sonra ortaya çıktı. Şimdi de birlik içindeki Almanya gibi ülkeler birliğin zayıf halkasını desteklemek istemiyor, yeni ayrılıklar gözüküyor.

John coates adlı araştırmacımız “ insanlar için kaybetmenin acısı, kazanma hazzından daha yüksektir” diyor ve bir anlamda krizin nedenini buna bağlıyor ; kaybetme korkusu…borsadaki oyuncular kaybetme acısından kaçındıkları için mantıksız hamlelerde bulunabiliyorlar, balonların oluşmasına göz yumabiliyorlar…

Risk değil risk algısı artıyor…

Ekonominin iyiye gidip gitmediğini anlamak için herkesin pratik göstergeleri vardır. Ben oyuncakçılara bakarım, tüketici ekonomiyi kötü algıladığı dönemlerde çocuklarını şımartmaktan vazgeçebilir, temel ihtiyaçlara yönelir. Bir arkadaşım restaurantların akşam doluluk oranlarına bakar, insanlar diğer türlü evlerinde yemeyi tercih ederler. Ancak, artık bu tür pratikler de doğruları vermiyor , kültürel değişim insanların öncelik sıralamasını değiştiriyor. Ekonominin nasıl olduğunu anlamak için rakamlara bakıyorsunuz ki; en büyük yalancılar onlardır. Medyadaki haberlere bakıyorsunuz ki isterseniz bu konuya hiç girmeyelim…dolayısıyla ekonominin iyi ya da kötü olmasından bağımsız olarak ekonominin belirsizleştiği bir döneme giriyoruz. Peki, bu durum insan davranışlarını ve tekstil sektörünü nasıl etkileyecektir ?

Koşullar değiştikçe insanlar da , tepkileri de değişir. Eskiden bir esnafın mağazasına girdiğimizde rafındaki ürün miktarı o esnaf için maddi güç kıstası oluşturabiliyordu. Ancak, raf oranı azaldı, artık yeni analiz unsurları bulmanız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde çoğu firma bu tür analizlere itibar etmeyecek, araştırmacımız john coates’in dediği gibi kaybetme acısından kaçınmak için daha kısa vadeye dönecektir. Firmalar ürün satarken yeni risklere girmeyecek, yeni müşteri bulma noktasında heyecanlarını yitirecek, bunun yerine müşterideki paylarını arttırmaya yöneleceklerdir. Klasik anlamda bildiğimiz satış yaklaşımı azalacak, her firma tabelasını diktiği kanallarla sürekli bir akış sağlamaya çalışacaktır.

John coates sektörümüz üzerine bir araştırma yapmadı ama aynı homojenlik tekstil sektörü için de geçerlidir. Ekonominin gerçeklerini , sektörde bulunan insanların yapılarını analiz ettiğimizde önümüzdeki dönem birçok değişimi hep beraber yaşayacak gibiyiz.

TwitterTakip

10 November 2011

Piyasalard​a Bayram İşi var mıydı ?

Piyasalarda klasik anlamda “ bayram işi ” diyebileceğimiz bir bayram hareketliliği yoktu. Ancak, bu durumu hemen “işler yok” olarak düşünmemek gerekir. İşlerin durgunluğunu tamamen ekonomik hareketsizlikten ziyade, işin mahiyetinin ve tüketicinin değişiminde aramak bence daha doğru.

Bugünlerdeki en büyük problemimiz beklentilerimiz. Halen eskisi gibi ailenin bir arada, el ele tutuşarak bayram alışverişine çıkacaklarını umut ediyoruz. Oysa, aile parçalandı , aile bireylerinin her birisinin tüketim alışkanlıkları değişti. Bu kültürel parçalanmayla birlikte artık tüm aile benzer tüketim davranışlarını sergilemiyor. Evin küçüğünden, gencine, aile bireyine tüketim davranışları farklılaştı. Bu ise bayram gibi geleneksel değerleri kapsayan tüketim günlerinde bazı kırılımlara neden oluyor. Alışveriş dediğimiz süreç daha uzun bir zaman dilimine yayılıyor, geleneksel günlerde yoğunlaşmıyor.

Esnafa giden pay azalıyor…

Media markt gibi bir büyük alışveriş mağazasını düşünün. Böyle bir elektronik market, perde mağazasının rakibi olabilir ya da etkileyebilir mi ? Evet etkiler… media markt gibi firmalar direkt rakibiniz olmasa dahi tüketicide yarattığı bir kültür ve bilinç vardır. Tüketici oradan aldığı hizmeti bir bilinç olarak edinir ve sizden de talep eder. Son dönemlerde bu tür büyük mağazaların ve marka satış kanallarının daha aktif olması tüketicide böyle bir bilinç değişimine neden oldu. Artık, tüketicinin beklentisinin daha yüksek ve daha bilinçli olduğunu söyleyebiliriz. Bu da eski geleneksel satış kanallarındaki eski iş sirkülasyonunun azalmasına neden olacak bir gelişmedir. İşinizin iyi olması sadece tüketici trafiği ve ekonominin durumu ile ilgili değil, bu tür dengelerle de ilgili bir durumdur.

İşlerin iyi olmasını beklemeyin…

Bazı esnafların işlerin durgun olduğu dönemlerde sergiledikleri klasik tavırları vardır ; beklemeyi tercih ederler…şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki ; işler artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Ne üretilirse üretilsin kendi talebini yarattığı bir ortam, artık mümkün olmayacaktır. Artık, kitle tüketim alışkanlıkları yıkılmıştır. Sabah dükkanınızı açtığınızda otomatik olarak mahalle bireyi mağazanıza yönelmiyor, modern şehir bireyi mağazalar arasında tercihte bulunuyor. Mağazanızı açmanız yeterli olmuyor, tercih edilebilir nedenler yaratmanız gerekiyor. İşler düzeldiği zaman da , daha önce bu denklemi yakalamış olanların daha önde olacağına emin olabilirsiniz. Beklemek yerine nedenlere yoğunlaşmalısınız.

Günümüzde işler daha zor değil ama daha karmaşık. Tedarik zincirinden tüketiciye kadar olan zincirin daha planlı ve organize olması gerekiyor. Diğer türlü, bayram günleri geçtikten sonra insanın kulağında belli belirsiz bir türkü çınlıyor ; Bayram gelmiş neyime…

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us