31 May 2008

Miladını tamamlayan sektörler , yeni kar modelleri ve korsan satış


Bazı sektörlerde değişim o kadar hızlı yaşanıyor ve daha iyi ikameler yaratıyor ki kar edebilmeniz neredeyse imkansız hale geliyor. Örneğin , kitap sektörü…İnternet , televizyon o kadar hızlı bir gelişim gösterdi ki artık kitap ile bir yayınevi ya da yazar olarak kar edebilmeniz mümkün değil. Diğer bir örnek de sinema ve müzik sektörü… İnternet , televizyonun yaygınlaşmasıyla müzik sektörü de can çekişiyor , eskiden olduğu gibi kaset satarak kar edebilmeniz mümkün değil.

Bu sektörlerde bilinen anlayışları değiştirerek kar edebilmek ise halen mümkün. Forbes dergisi son sayısında Sex and City filminin ekonomisini inceliyor. Film 8 pazarlama firmasıyla çalışıyor ve birçok markayla anlaşma imzalıyor. Filmde bu markalardan sık sık söz ediliyor ve kullanılıyor.

Bizim sanatçılarımız ise son 2-3 yıldır televizyonlara çıkarak “ lütfen korsan almayın “ söylemiyle ilerlemeye çalışıyor. Bu söylem korsanı daha çok konuşulur kılıp , insanların bilinçaltında bir alternatif olarak belirmesine neden olacaktır. Büyük çoğunluk korsan’a yönelmiş intibası yaratarak böyle bir yönelmeye neden olacaktır.

Korsan ile nasıl mücadele edilir ?

Yıllardır sokaklarda korsan kitap satılır. Bununla mücadele için de çok klasik bir yöntem bulunmuştur. Birkaç tane sanatçı bul , bunlar reklamlarda tv karşısına çıkıp , emeğimizi sömürüyorlar, diyerek halka mesaj versin. Bu yöntem işledi mi ? Hayır… Ben olsam böyle klasik bir yöntemle mücadele etmek yerine , ben de korsan kitap basardım. Evet , yanlış duymadınız , ben de korsan kitap basardım. Bu kitapların bazı sayfalarını da eksik basar , bazı parağraflarını da doğru olmayan yerlerde basardım. Tüketici bu kitapları okumaya başladığında bu kötü deneyimi yaşar , bir daha korsan alırken kırk defa düşünür , yaşadığı bu kötü deneyimi de her tanıdığına da anlatırdı. Korsan , emin olun 4 ayda biterdi. Gelmek istediğim nokta; bildiğimiz doğrular , çözümler artık işlemiyor. Artık daha gerilla yöntemler düşünmeliyiz.

TwitterTakip

Değişen konjektür ve bakış açınız


Şirketler yukarı doğru çıkarken birçok kahraman ortaya çıkar , batışa geçtiğinde ise birçok beceriksiz… yaptığınız işi belirleyen çoğu zaman içinde bulunduğunuz konjektürdür
.
Aşağı inişlerde hareketsiz kalıp beklemeye geçen insanlar risk almayı sevmeyen , konumlarını daha çok önemseyen kişilerdir. Şirketler krizden kurtulduktan sonra ilk yapmaları gereken bu çalışanlardan kurtulmaktır.

Türkiye neredeyse ortalama her beş yılda bir krizlerle boğuşuyor. Bu yüzden her gün gazete manşetlerinde “ hain “ olarak ilan edilen insanlar görüyorsunuz. Konjektür bakış açınızı ve beklentinizi şekillendiriyor

TwitterTakip

29 May 2008

Olumsuzluk ve ticari beceri



Zenginlerin düşecekleri mesafe daha fazlayken, fakirlerin aşağı düşeceği mesafe çok daha azdır. Buna rağmen zenginler kadar risk almayı sevmezler. Oysa doğrusal mantık bize tersini söyler

İnsan ya da toplum söz konusu olduğunda düşünmek yerine deneyim sahibi olmayı daha sağlıklı bulurum. İnsanın söz konusu olduğu yerde güdülerime daha çok güvenirim

Yanınızdan fiyakalı bir arabayla, seksi poz takınan bir adam geçtiğinde , başarılı bir iş adamı olarak düşünürsünüz oysa, o kişi başarılı bir işadamının oğludur. Başarı ortalıkta seksi bir poz takınmaz… Bilinç bu tür şovlardan etkilenen toplumsal bir önyargıya sahiptir.

Negatif insanların yanına yaklaştığınızda hayattan korktuklarını görürsünüz. Korku ile olumsuzluk atbaşı gider. Halkta böyle bir olumsuzluk hiç eksik olmaz , kahve muhabbetlerinde Türkiye her gün batar çıkar.

Zenginlerin kaybedecekleri birçok şeyi varken niçin, kaybedecekleri bir şey olmayan insanlara göre daha çok risk alırlar ?

Para kazanmayı bir defa öğrenen bir insan düşünerek sahip olamayacağınız bir cesaret kazanır. Bu deneyimi yaşamamanın adı olumsuzluktur.

TwitterTakip

20 May 2008

Youtube yasağı toplumu hangi tehlikelerden korur ?



Günümüzde toplumlar değişimi daha çabuk kabullenip daha çabuk adapte olurken kurumlar bu değişimi sindiremiyebiliyorlar. Müşteriler hayatın dinamizmi içerisinde daha fazlasını talep ederken , kıyaslarken firmalar “ müşteri her zaman ister “ savunmasıyla değişime direnebiliyor, maliyet gibi nedenlerle içlerine dönük kısır bir tartışmaya düşebiliyorlar. Sokak ani bir değişime hızlı tepki verip , hazır bir talep oluşturabiliyorken firma içindeki departmanlar arasındaki kopukluk bu değişimi algılamayabiliyor.

Cehalet tepki göstermez reaksiyon verir. Cehalet bir insan için olabileceği gibi bir toplum için hatta bir siyasal sistem için dahi geçerli olabilir. Bu cehaleti olgunlaşamama , sindirememe olarak da açıklayabiliriz. Youtube gibi sitelere getirilen yasaklamaların altında böyle bir olgunlaşamama reaksiyonu vardır.

Demokrasilerde genel doğru, eksi ile artının bir senteziyle toplumsal hayatta kendisini bulur. Genel doğruyu tesbit etmek , topluma bu genel doğruyu sunmaya çalışmak , ben daha iyi bilirim, mantığının yani totaliter bir bakış açısının sonucudur. Toplumu böyle bir koruma şemsiyesine aldıkça toplum , içerisindeki bireyler ve siyasal sistem büyüyemeyecek ve olgunlaşamayacaktır. Her zaman korunmaya muhtaç , reaksiyonel tepkiler veren bir çocuk gibi kalacaktır.

TwitterTakip

17 May 2008

Pazarlama ürüne mi odaklanır , ürüne eklenen ayrıntılara mı ?


7 8 6 5 2 9 8 7 6 5 9


yukarıdaki rakamlara bir bütün olarak baktığınızda 2 rakamı için nasıl bir anlam veriyorsunuz ?


2 rakamını tek başına değerlendirdiğiniz zaman ifade ettiği değerle , bu yüksek rakamlar arasında ifade ettiği değer aynı mı ?


pazarlamayı bazen yukarıdaki rakamların verdiği mantık yanılsamasına benzetiyorum. ürününüzün ifade ettiği bir anlam var , fakat bunun yanına eklediğiniz doğru parçalarla bu ürünün anlamını , ifade ettiği değeri değiştirmeye çalışıyorsunuz


bu eklediğiniz rakamlar bazen bir renk , bazen bir logo , bazen yüksek bütçelerle reklamlarınızda kullandığınız bir ünlü oluveriyor


öyleyse pazarlamayı şu şekilde tanımlıyabilir miyiz ; ürününüzü ortaya çıkartabilecek doğru ayrıntılarla oynayabilme becerisi




TwitterTakip

T-box ürünleri ve eski donunu getir-yeni donunu götür kampanyası


T-box başarılı bir ambalamajlamayla benzinliklere dahi inebilen başarılı bir örnekti. Giyim kuşamda daha pratiği seven , süprizden hoşlanan kesim için dikkat çekici, farklı bir çalışma olmuştu. Ancak bu tür çalışmaların yenilik ruhu ölmeden, yeni eklerle tazelenmesi gerekir. Para üstünün kutuların içerisinde sunulması bunun bir örneğiydi ancak devamı gelmedi.

Şu anki kampanyaları ise eskiyi getir - yeniyi götür şekline dönüşmüş. Yani eski donunuzu getiriyorsunuz size yeni bir don veriyorlar…

Peki hangi kesim bu kampanyayı takip eder , yani donunu getirir ? Bence hiç kimse… Üniversite geyiklerine malzeme taşımak isteyen birkaç hınzır genci saymazsak kimsenin bu kampanyayı takip edeceğini zannetmiyorum. Ancak tüketicinin bu kampanyaya katılım olarak aktif olmayacağının firma da farkındadır. Mesele donunu getir- donunu götür öğesi üzerinden reklam yapabilmek , ürünü halen konuşulur kılabilmek.

Bence buradaki tek hata tüketicinin arkasında durmayacağı bir aktiviteye ağırlık verilmesi. Asıl ağırlık verilmesi gereken iyi bir sloganla “don” espirisinin iyi biçimde işlenmesi ve gündeme taşınması olmalıydı.
Cem boyer bu donu ergenedon olarak adlandırarak bir yazara hediye etmiş ve Türkiye’nin ne giydiği , kılıfı üzerine bazı yorumlarda bulunmuş. Aslında buradan çok iyi - konuşulur malzemeler çıkabilir ama konu siyasete bulaşma ya da gönderme olunca yorum yapmadan tek kelimeyle geçiyoruz : “ cıs “ sakın ha…

TwitterTakip

Reklamların ne kadar birbirine benzemeye başladığını hiç farkettiniz mi ?


Amerika’da yapılan bir deneyde deneklere televizyonda daha önce hiç yayınlanmamış bir reklam gösteriliyor ve şu soru soruluyor ; bu reklamı hatırladınız mı…

Deneklerin % 24 ‘ü reklamı hatırladıklarını söylüyorlar.

% 24’ü hatırladığını söylüyorsa tersi bir mantıkla % 24 ‘lük bir kısım seyrettikleri reklamınızı hiç hatırlamıyor

Ağaçlar o kadar birbirine benziyor ki gördüğünüz tek şey ormanın başlangıcı ve bitişi

TwitterTakip

Herkes reklam yapıyor , öyleyse biz de yapalım...


Bugün gördüğüm bir gazete ilanında bir tatil köyü yaz dönemi için kendi reklamını yapıyor ve avantajlarından bahsediyordu. Bu ilanı gazetenin çıktığı hemen her gün görüyorum. Sanırım firma şöyle düşünmüş ; reklam vermek gerekiyor , verelim…

Oysa gazetenin ufak bir köşesinde her gün yer almaktansa doğru zamanda daha etkili bir çıkış daha doğru olmaz mı ?

Örneğin ; 2 gün sonra 19 Mayıs ve resmi tatil. Bu günde insanlar diğer pzt. Günlerinden farklı olarak tatil oldukları için bu günü daha farklı geçireceklerdir. İlk önce garipseyecek , daha sonra plan yapacak , tatil günleri aklına gelecek ve bu konuda düşünmeye , plan yapmaya daha hazır olacaktır. Böyle bir günde reklamın ebatını ve içeriğini arttırarak ortaya çıkmak diğer günlerin yarattığı etkiden daha fazla etki yaratmaz mı ?

TwitterTakip

Cinsellik sizce de abartılmıyor mu ?


Bugün ziyaret ettiğim su teknolojileri fuarında tekdüze bir tabloyla karşılaştım. Her bir stand, reklam ajanslarından alınma , mini etekli , tek tip kıyafetli hostes kızlarla teşhir ediliyordu. Bu kızlar yüzlerindeki ifadeden oldukça heyecansız , ürünlere karşı duyarsız , sadece klasik bir gülümsemeyle “ hoş geldiniz “ diyebilen bir görüntüdeydi. Ne bir soru sorma isteği uyandırıyor ne de tüketiciyi tatmin edici bir biçimde ürüne yönlendirebiliyordu.

Estetik abartılmış , abartılan bu estetik profosyonel intibaayı dışlamıştı.

TwitterTakip

16 May 2008

Gerçeklik çizgisi ve olaylar



İsrail ile Filistin arasındaki savaş bittiğinde Filistindeki savaş bitmeyecek , kendi içlerinde tekrar başlayacaktır. Gelişmemişlik ve ideolojik toplum olma özelliği bize bu tür bir tahminde bulunma ihtimalini veriyor.

Türkiye’deki terör sorunu bugün son bulsa , çatışma başka bir noktadan tekrar çıkacaktır. Toplumsal uzlaşının olmaması bize bu tür bir öngörüde bulunma ihtimalini veriyor.

Gazetelerde okuduğunuz haberler ve olaylar bu tarih çizgisindeki boşlukları dolduran birer ayrıntıdır.

Bana ne olduğunuzu söyleyin size ne yapabileceğinizi söyleyim…

TwitterTakip

İmaj dağılması


Tarkan gazetelerde kız arkadaşıyla bar çıkışında yakalanıyor , çocuk sahibi olmak istediğini söylüyor.


Tarkan hakkında çıkan dedikodular nedeniyle erkek kitlenin " yakışıklı , kızları peşinden sürükleyen erkek " modelini riske atmıştı bir süre önce. Dedikodularla imajında dağılmalar yaşamış , tüketicisini peşinden sürükleyecek öğeleri zedelemişti. Bu haberler tekrar bir imaj toparlama çabasının sonuçları olabilir mi ?

TwitterTakip

15 May 2008

Tüketicileri mi takip etmeli yoksa reklamcıları mı ?


Bir tüketicinin bir alışveriş merkezinde tuvalete yöneldiğini düşünelim. Bu kişi tuvalete giderken etrafına daha az dikkat ederken dönüşte daha çok dikkat edecektir. Dolayısıyla reklam için en doğru nokta dönüş istikametleridir.

Çoğu reklamcı bu doğruyu bilip dönüş istikametlerine yöneldiğinde ise bu doğru tekrar değişir.

Bazen kendi kendime şöyle söylüyorum : tüketicileri değil reklamcıları takip et

TwitterTakip

14 May 2008

Türk’ün hukukla imtahanı




Yargıtay’ın Dünyadaki dengeleri gözetmeden , çoğu insanı şaşırtan farklı bir gündeme odaklanması ve kapatma davası açması şirketlerdeki departmanlar arasında varolan benzer bir dengeyi çağrıştırıyor.

Satış ve pazarlama müşteri ilişkilerini , ciroları düşünerek farklı bir cephede savaşırken ; muhasebe departmanlarının , yönetim kurulu toplantılarının farklı bir gündeme kilitlenmesine sık sık şahit olmuşsunuzdur.

Oysa , işletmelerdeki bütün birimler iki noktanın uzantısı olarak çalışmalıdır : Satış ve üretimdeki verimlilik…

Bu uzantı kopup, ortak başarı noktası yakalanamadığında, her departman farklı bir hedefe kilitlenebiliyor.

------------***-------------

Bu kapatma davasının şöyle bir sonucu da olacaktır ; Hukukun insanların üstün kabul ettiği tarafsız gördüğü belirli bir kutsiyeti vardı. Bu davayla Hukuk da kendisini popüler gündemin içerisine atmış , kutsiyetini zedeleyerek günlük tartışmaların içerisine çekmiştir. Bundan sonra sık sık tartışılır olacaktır

Muhasebe gibi departmanlar ortak hedeften uzaklaştığında diğer departmanlardan müdahaleye ve yoruma maruz kalır.

İşinizde doğru gündeme fokuslanamadığınızda özerkliğiniz zedelenir ve müdahaleye maruz kalırsınız.

TwitterTakip

Bildiğiniz bir şeyin tekrarlanması sizi ne kadar etkiler ?


Camiye gitme alışkanlığı olmayan , meyhaneden çıkmış birisini camiye davet etmek ikna edici değildir ve hiçbir yönlendirici etkisi yoktur. Bunun için doğru nedenler bulmanız , doğru bir başlangıç yapmanız gerekir.

Sigara kutularının üzerinde sigaradan caydırmak için birçok uyarı yazıldı ama hiçbirisi de ikna edici olmadı.

Yanlış kişiye yanlış cümlenin işe yaramadığını burada gördük.

“ Sigara sağlığa zararlıdır “ ; zaten bilinen bir gerçeğin tekrarlanması nasıl bir etki yaratabilir ki ?

TwitterTakip

11 May 2008

30 yıldır devam eden bir hikaye



Bugün Aktütün karakolunu bastılar ve 6 şehit verdik. 92 yılında da 400-500 kişilik bir grupla yine bu karakolu basarak 22 şehit vermemize neden olmuşlardı. Jandarma Komando Asteğmen / Tim komutanı olarak görev yaptığım dönemde birçok defa bu karakola destek için gitmiştim. Dağların arasında , cephesinde bir köy bulunan , karayolu ulaşımı oldukça zor olan bir karakoldur Aktütün. Doğudaki çoğu karakol birbirine benzer zaten , bir kısmında elektrik dahi yoktur jeneratörlerle elektrik sağlanır , bazılarına karayolu ulaşımı imkansızdır ancak skorskylerle ulaşabilirsiniz. Gelelim olayın bazı ayrıntılarına …

Böyle bir 200 kişilik sızma harekatını teröristler istihbarat olmadan kesinlikle yapamazlar. Normal koşullarda ise ısıya duyarlı termal kameralardan dolayı da karakola dışarıdan yaklaşıp gözlemleme imkanları kısıtlıdır. Bu tür olaylarda yakındaki köyde yaşayanlardan mutlaka istihbarat desteği alınmıştır. Orada bulunduğum dönemlerde karakol etrafına sürüsünü otlatmaya gelen hiçbir çobanı yaklaştırmazdık , çobanlar Pkk’ ya karakolun mevzileri , nöbet düzenleri , asker sayısı ve disiplin gibi konularda istihbarat taşırlardı.

Böyle bir saldırı durumunda karakoldaki askerlere dua etmekten başka yapabilecek hiçbir şeyiniz yoktur. Olası yollara mutlaka pusu kurulmuştur , gece yaklaşmanız dost ateşine maruz kalmanız demektir. Skorskyler ise hedefi net saptayamaz , kendileri aksine hedef olurlar.

Buradaki çatışma 6 saatlik bir süreyi kapsamıştır. Bu sürede yapabileceğiniz tek şey teroristlerin etrafında daha geniş bir çember oluşturmaktır ama buna da arazi müsaade etmez.

Böyle bir sızma harekatında bir ya da iki grup uzun menzilli silahlarla sürekli ateş altında tutar. Karakoldaki askerlerin çoğunun ilk defa çatışmaya girmesi ve bu konuda deneyimli olmamasından dolayı oluşacak paniği tahmin ederler. Bu panikle askerler eğitim döneminde öğrendikleri her şeyi unutarak bütün yoğunluklarıyla bu gruba karşı atakta bulunurlar. Oysa bu ateş yoğunluğu bir tuzaktır. Panik yaratılıp dikkat o noktaya yöneldiğinde 15-16 kişilik gruplarla birçok noktadan karakola saldırırlar. Yine burada da karşılıklı bir çatışma yaşanır. Bu çatışma yaşanırken de yine içlerinden 1-2 kişi ayrılarak farklı bir noktadan, sürünerek yaklaşır ve el bombasıyla zaiyat verir.

200 kişilik bir grubun saldırı yaparak hiçbir iz bırakmadan dağılmaları olası değildir. Haberlerde söylenmez ama çoğu yerleşim yerlerine dağılır , 93-94 dönemlerinde birçok defa köylerle , ilçelerle ( Yüksekova ) birlikler arasında çatışma çıkmıştır , o dönemdeki köy boşaltmaların arkasında bu nedenler vardır. Bu konuyla ilgilenen arkadaşlara Osman Pamukoğlu’nun kitaplarını tavsiye ederim

TwitterTakip

10 May 2008

Her insanın bir iyi bir de kötü hikayesi vardır




pop star yarışmasının neden bu kadar başarılı olduğu incelenmesi gereken bir konu. Niçin bazı adaylar hissedilir derecede yüksek oylar alırken diğerleri çabucak eleniyor ?

Acun ılıcalı’nın sunduğu var mısın yok musun programında yarışmacıların yüzlerine makyaj yapılmadığını fark ettim amaç daha doğal bir görüntü vermek , yarışmacının halkın içinden birisi olduğu izlenimini daha da güçlendirmekti.

Türk filmlerinde halkın içinden gelen gariban birisinin yükselmesi öğesi sık sık işlenir. Böyle bir konu itildiğini , dışlandığını ve değerlerinin banal göründüğünü düşünen geniş halk kitlelerinden destek görecek , kolay taraftar bulacaktır. Pop star yarışması bu tepkiyi daha yoğun işleyerek ekranda canlı canlı izlediğiniz bir yükseliş hikayesi yaratıyor. İzleyiciyi de bu hikayenin bir parçası haline getirerek geçici bir tatmin sağlıyor. Yarışmacıyla aynı değerlere sahip olan geniş kitle bu yarışmacının gösterdiği cesaret , açık sözlülük , başarı ile özdeşim kurarak kendisini sanal bir dünyada kutsuyor.

Buradan çıkarılması gereken ders ise ;

Herkesin bir iyi bir de kötü hikayesi vardır. İyi olanla yaşamını devam ettirirken kötü olanla yüzleşmek yerine kutsamak için uğraşır. İşte durmanız gereken nokta burasıdır…

TwitterTakip

kamuoyu bilinci yaratmada iletişim stratejisi , diplomasi ya da Bizans oyunları



1 - Bilgisayar klavyeleri sağlık için oldukça tehlikelidir
2 - Bilgisayar klavyelerindeki mikrop ile klozet kapaklarındaki mikrop oranı aynıdır

a - kuzey ırak bölgesindeki denetimlerimiz sürmektedir
b - kuzey ırak bizim için BBG evi gibidir

yukarıdaki ilk cümle bilgisayar klavyeleri hakkında çıkan bir haber. İlk cümle akılda kalmayan genel geçer bir etki yaratırken ikinci cümle daha akılda kalıcı ve etkileyici bir cümledir

kuzey ırak konusunda a cümlesi bir mesaj verirken somutlaştıramamakta , yeteli etkiyi uyandıramamaktadır. A cümlesinin verdiği mesaj karşıdaki kitle bilincini harekete geçirebilecek , karşı tarafa psikolojik üstünlük sağlayabilecek bir cümle değildir

a ve b cümleleri Devletin dahi iletişim ve propagandayı kullanmada iletişim yöntemlerine ne kadar ilgi gösterdiğinin bir kanıtı. Kamuoyunda yeterli etkiyi uyandırmak , karşı tarafa psikolojik üstünlük sağlamak için BBG evi benzetmesi son dönemlerde askerlerden duyduğum en başarılı iletişim stratejisi

devlet makamlarındaki kişilerin konuşmaları çoğu kez uykumu getirir. Son parti kapatma olayındaki karşılıklı konuşmalara bakın ; yüksek yargı organlarının üzerine düşeni titizlikle yapacağına inanıyoruz tarzı bir Ecevit üslubu … Karşı tarafta hiçbir etki yaratmayan , genel doğruların ve bir ezberin tekrarı.

Bir uluslar arası ilişkiler bölümü mezunu olarak son kapatılma olayında eğer İsrail devleti Türk Devleti yerinde olsaydı nasıl bir strateji izler , Mossad nasıl çalışırdı , şeklinde bir beyin jimnastiği yapıyorum.

Dün Genelkurmay tarafından yayınlanan haberde Pkk üst düzey yöneticilerinin bulunduğu bir kadro K. Irak yönetiminin bulunduğu denetim alanından geçerek , yerleşim yerlerine sığındığı , belirtildi. Eğer İsrail devleti bizim bulunduğumuz durumda olsa , iktidar partisi kapatılıp istikrarı riske girecek bir durumda olsaydı , böyle bir durumu fırsat bilerek hemen geçiş güzergahlarını bombalardı. Birkaç peşmergenin ölmesi siyasi gerilimi arttırır hemen arkasından restleşmeler yaşanır ve gerginlik artardı. Böyle bir gerginlik ve silahların çekildiği ortamda kamuoyu baskısı artar , bu durumda savunucu olan iktidarın düşürülmesi zorlaşır , böyle bir karar alınamazdı. Tarihi incelediğinizde bu tür Bizans oyunlarının çok sık uygulandığını Pkk ‘ nın da bizzat böyle bir oyunun sonucu olduğunu görürsünüz.

TwitterTakip

değişen tüketici davranışları


Home Trend dergisi için değişen tüketici davranışları üzerine verdiğim röpörtaj

Mustafa bey , tüketici seğmentlerinde nasıl bir değişim yaşıyoruz ; bu yapıyı bizim için kısaca analiz edebilir misiniz ?

Toplumun en üstündeki % 20 ‘lik kısmı tanımlamak , bir kalıbın içerisine sığdırmak oldukça zordur. En alttaki % 20 ‘lik kısımda tüketim alışkanlıkları çok benzerlik gösterirken , en üst seğmentte çok daha fazla ayrışma görüyoruz. Yurt dışındaki trendlerden de çok çabuk etkilendikleri için değişim alt seğmente nazaran çok daha hızlı oluyor.

Alt seğmenti etkileyen en önemli faktör ise yine tüketicilerin birbirleriyle olan etkileşimleri ... Buradaki tüketici davranışı bir diğerinin davranışlarını taklit etmeye çok meyilli. Bununla birlikte fiyat , promosyon ve markada bilinirlik gibi öğelere daha çabuk reaksiyon veriyorlar. Merdiven altı üreticiler olarak tabir ettiğimiz üreticilerin de ilk hedefledikleri kesim de direkt burası. Çünkü, bu kesimdeki değişim daha yavaştır , satılabilir ve taklit edilebilir ürünler ağırlıktadır ; bu özellik bu dilimi daha kolay hedef yapıyor

Bu alt kısımdaki daralmayı ve oyuncu fazlalığını sektör daha ne kadar taşıyabilir ?

Bu seğmente ürün satan firmalarda şöyle bir problem ortaya çıkıyor. Ürünü satabiliyorlar ama müşteri edinemiyor , müşteri sadakati yaratamıyorlar. Zira, ürettikleri ürünlerin hemen hemen hepsi satılabilir ürünler yani diğer firmada da alternatifi olan ürünler. Bu ise firmalarının vazgeçilmez kılmıyor , fiyat gibi öğeler değiştiğinde ilişki de bitiyor. Böyle bir ticaretin devamlılık sağlaması ekonomik kurallara aykırı. Dolayısıyla önümüzdeki dönemdeki elenmeyle bu seğment daha rahat bir nefes alacaktır. Ancak tamamen bitmesini de beklememek lazım. Tıpkı işsizlik rakamlarının sıfırlanamaması ya da sıfırlanmasının faydalı da olmaması gibi burada da belirli bir yüzde varolmaya devam edecektir. Bu da sizin kendinizi daha sık yenilemeniz , taklit edilemez bir esnekliğe kavuşmanız için bir motivasyon olacaktır. Ekonomi böyle bir denge ve negatif itici güçlerin de etkisiyle ilerleme sağlar. Biz Aydın Örme olarak bu tür kısa sürekli kargaşaları çok fazla önemsemiyoruz

Peki tasarım düzeyimiz böyle farklılık yaratacak bir düzeye geldi mi , nasıl bir değişimin içerisindeyiz ?

Bakın , geçenlerde yapılan bir araştırmaya göre gençlerin % 80’ lik bir kısmı kendilerini güven içinde hissetmediklerini söylüyorlar. Elbetteki bu tüketici reaksiyonunu , ruh halini ürünlerinizin tasarımına ve renklerine yansıtmak zorundasınız. Genç kesim için daha agresif , sıra dışı , gelenekselliği aşan tasarımlar üzerinde durmak zorundasınız. Dünyada bir küresel kuraklık yaşanıyor ve sizin buna duyarsız kalmanız , tüketicilerde oluşan bu bilince duyarsız kalmanız hata olur. Bu güne kadar ki çiçek ve böcek satar doğrusu kırılıyor , dış etkenler de tüketici tercihinde önemli bir rol oynuyor.

Ancak bazı ürünlerde eskinin tekrar canlanmasına da şahit oluyoruz , bunu nasıl değerlendirmek lazım ? Hatta bildiğim kadarıyla Lila Lace adında Jakar grubunda oldukça fazla çeşit sunduğunuz bir grubunuz var

Tüketiciler yeniyi arzularken eski olana , nostaljik olana da belirli bir değer verip , olumlu bakıyor. Bu da yeniliğin düzeni yok eden karmaşasında tüketicinin kendine ait olanı , değerlerini çağrıştıran öğeleri arzuladığını gösteriyor. Tasarımda modern öğeleri tercih ederken nostaljik olana da önem veriyor , tekrar biçimlendirmeye çalışıyoruz. Gelecekte de “şimdi , bugüne ait olan öğeler ” tekrar işlenerek sunulacaktır , bu çok normal

Son olarak, analiz ettiğimiz , değişen bu tüketici kitlesine nasıl ulaşmaya çalışıyorsunuz , nasıl bir streteji izliyorsunuz ?

Bakın ,Coca cola , IBM gibi firmaların marka olabilmeleri uzun bir dönemi ve oldukça maliyetli bir yatırımı gerektirdi. Oysa, Google gibi bir markanın bu süreci daha farklı bir süreçle geçtiğini görüyoruz. Reklam yatırımı yapmadan , daha kısa sürede insan deneyimine ve fonksiyonelliğe dayanan daha kısa süreli ve çok daha az maliyetli bir süreçti bu.Reklamın , tanınırlığın ve markanın oluşumunda hızlı bir kayış yaşıyoruz. Bu değişimler çerçevesinde marka olmayı bilinirlik ve reklam gibi klasik yaklaşımların ötesinde bir algılayışımız var…

Bu kısa sohbet ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekür ediyoruz…

TwitterTakip

09 May 2008

gücü pekiştiren ya da yok eden denge



Kural : Güzel bir kızın yanında daha güzel bir kız bulamazsınız. Her birliktelikte bir denge vardır.

Beyazıt öztürk ile kadir çöpdemir’in “biri bize anlatsın” şovunu izlerken, bu şova fazla bir zaman biçmemiştim. Çünkü her iki karakter de çok baskındı ve bu baskınlık her iki karakterin de imajını riske atıyordu. Bu tür şovlarda ancak bir lider bir de ikinci adam ile izleyici fokuslanması sağlanır ,

Şu an ayrı ayrı program yapıyorlar ve her ikisi de kendisine göre daha zayıf karekterleri bulmuş durumdalar. Bu zayıf karekterler kendi kişiliklerini daha ön plana çıkarmalarını sağlayacaktır.

TwitterTakip

03 May 2008

Dünyadaki değişimler ve zenginliğin yeni tanımı


Günümüzde değişim o kadar hızlı yaşanmakta ve iç içe geçmektedir ki içinde yaşadığımız çağın adını dahi koymak tartışma konusu olmaktadır. Tarihçiler bu çağın tanımı konusunda tartışadursunlar , ekonominin içerisinde yer alan aktörler olarak bu değişim içerisindeki durduğumuz yeri irdelemeye çalışalım

Tarih bize gösteriyor ki tanımlanmış , adı konulmuş ve olgunlaşmış bir dönüşümün içerisindeki fırsatlar çoğu kez boşalmıştır. İşletme derslerinde birçok metodoloji , bir çok yönetim yaklaşımı öğretilir ama bunların çoğunu kullanamazsınız. Herkesin bildiği bir yöntem çoğu kez işe yaramaz. Dersler öğrenmek için değil , diğerlerinin neyi bildiği ve yapmamanız gereken şeyler konusunda ipuçları verdiği için daha faydalıdır.

Çağlar değiştikçe zenginliğin anlamı değişmezken, zenginliğin araçları sürekli değişmiştir

Napolyon için zenginliğin anlamı daha fazla toprak idi , o dönemdeki zenginliğin aracı daha fazla toprak ve mahsüldü.

20. y.y.’da zenginliğin aracı sanayiydi. Dünya savaşlarında düşman devletler asıl hedef olarak sanayi tesislerini çökertmeyi seçtiler. Nazi Almanyası tanklar üretecek sanayii fabrikalarından yoksun kaldığı için savaşı kaybetmişti.

90’lardaki zenginliğin tanımı ise bilgiydi. Körfez savaşı bilgi toplumunun bir savaşı oldu , en çok bilgiye sahip olan , istihbaratı güçlü olan savaşı hızlı biçimde sonuçlandırdı.

Gelecekteki Dünya savaşları filmlerde gördüğümüz gibi büyük makinaların , teknolojik aletlerin savaşlarından çok uzakta farklı bir mantıkta gerçekleşecektir. Savaşların konusu maddi olmayan değerler , kitle duyguları ve iletişimi yönetebilmek üzerine kurulu olacaktır.

Devletlerin yerine uluslar arası şirketler , askerlerin yerine motive olmuş ortak bir değere sahip çalışanlar , toprağın yerine ise müşteriler geçecektir.

Nasıl ki devletler sisteminde bu tür bir değişim yaşanıyorsa ekonomide de , sektörler bazında da benzer bir değişim yaşanacaktır.

Geleneksel anlayışta bir ürünün fiyatını hesaplamak için maliyetinin üzerine % 10 kar marjı koyar , bu fiyatı satış bedeli olarak belirlerdik. Bugüne kadar bildiğimiz ticaret kuralı bu şekilde işledi. Peki , bu mantık içerisine Google ya da Facebook gibi değeri milyon dolarlarla ölçülebilen sanal aktörleri nasıl yerleştireceğiz ?

Facebook gibi bir sanal buluşma ortamı milyonlarca dolar değer ifade ediyor. Üç beş gencin bir garajda kurduğu Sosyal network binlerce işçinin çalıştığı bir fabrikayla aynı değere sahip olabiliyor. Böyle bir tablo gelecekteki ekonomik dinamiklerin de ipuçlarını veriyor. İnsanların bilinçaltındaki algılanmanız , yönlendirme gücünüz , bilinirlik oranınız artık ekonomik bir değer oluşturuyor. Bildiğimiz arz- talep , artı değer gibi ekonomik kavramların tekrar sorgulanmasını , yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyor.

Son dönemlerde Dünyayı yöneten devler büyük holdinglerden değil, Amerika’nın küçük bir kasabalarındaki evlerin garajlarından çıkıyor. Amazon.com adlı bir kitap satış sitesi yüzlerce satış mağazasının ulaştığı cironun çok daha fazlası ciro yapabiliyor.

Ordularıyla zenginliğin ve gücün peşinde koşan , Mısır sınırlarına kadar dayanan Napolyon acaba bugün yaşasaydı atını hangi yöne doğru sürer , neyin peşinde koşmayı yeğler , zenginliği nasıl tanımlardı ?



Önümüzdeki yıllarda şu anki ticari tablonun % 70’lik bir kısmı tam olarak değişecektir. Piyasada varolan mağazaların büyük kısmı maalesef kapanırken geriye kalan % 30’luk kesim farklılaşarak ayakta kalabilecektir. Ürünün değeri düşerken , üretmek daha maliyetli bir hale gelecektir , ürünün yanına eklenen hizmet asıl kar getiren unsur olacaktır. Perakende mağazalar daha da büyüyecek , kendi içindeki departmanlar oluşacak ve zamanla daha da belirginleşecektir. Hiçbir marka salt kendi üretimiyle yeterli olmayacak , üretimde çeşitlenme yerine uzmanlaşma gelişecektir. Müşteriye cevap verme ihtiyacı ise pazarlama ve satın alma departmanlarının üretimin önüne geçen kilit bir noktaya gelmesine neden olacaktır. Üründen daha ziyade konsept daha çok ön plana geçecek , sattığınız şey desen ya da ürünün maliyeti değil ; yaşam biçimi , konseptin vaat ettiği değer , verdiğiniz mesaj gibi daha soyut ve uzun vadeli koşu gerektiren imaj değerler olacaktır.


TwitterTakip

02 May 2008

Başarıyı yakalayabilmek ve ayrıntı


Başarıyı ortaya çıkartan ayrıntılardır ancak bir kez başarı yakalandığında da diğer şeyler sadece bir ayrıntı olarak kalır.

TRT’nin logosu oldukça başarılıdır ama yönlendiriciliği ve gücü yoktur. Çünkü, arkasında bu logoyu destekleyebilecek kaliteli ürün eksikliği vardır. Coca Cola logosu ise gayet kötüdür. Ancak , bir marka olabilmiş , yönlendirici bir etkiye sahip olabilmiştir.

Birçok markanın logosu bu şekilde iyi veya kötü olarak değerlendirilebilir. Ancak, üründe belirli bir standardı yakalamadan logonuz başarılı dahi olsa üzerine değer inşa etmeniz oldukça zordur.

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us