2014 yılı ekonomisi ve tekstil piyasası nasıl olacak ?
Risk nedir ?
Risk ani değişimdir ; bu
değişim sonucunda nihayetinde sonuçlar kötü dahi olsa bunun adı “yeni normal “ dir.
Yeni normalde herkes pozisyonunu yeni şartlara göre alır ve düzen sağlanmış
olur. Bence sektörümüz geçtiğimiz 2 yıllık dönemde önemli sarsıntılar yaşadı
ancak mevcut durum yeni normal’e döndü. Piyasadaki
riskler , ticari şekiller yeniden tanımlandı ve bundan sonraki düzen ortaya
çıkmış oldu.
Risk sadece ani durgunluk dönemlerinde olmaz. Bundan sonraki risk işlerin birden hareketlendiği bir dönemde olacaktır. İşlerin birden durduğu dönemlerde en çok hızlı balıklar darbe yer. Hızlı balıkların çoğu sermayelerinin ötesinde bir öngörü ile hareket etmişlerdir.
Günümüz ekonomisinin sürekli bir böyle riski taşıdığını söyleyebiliriz. Sürekli ve talebi aşan bir üretim tüketiciyi borçlandırarak tüketmeyi özendirecek bir sistem yaratır.
Tüketicinin borcunu ödememesi bir yana böyle bir ihtimalin oluşması dahi kriz ihtimalini doğurur.
Hükümet böyle bir ihtimalden korktuğu için son 2 yıldır borçlanmayı azaltarak ticaretin reel düzeye indirgemeye çalışıyor. Bu da elbette üretimi ve tüketimi belirli oranda kısıtlayacaktır.
Toptan olarak üretimin kısılması aynı oranda herkesin işinin hacminin azalacağını göstermez. Bu tür dönemlerde perakendeci markalara ve güvenilir tedarikçilere sığınır. Ne zaman işler azalsa kurumsal firmaların işleri artar, spot piyasası darbe yer. Nihai tiketicide de aynı eğilim gözlenir, tüketici de daha bilinçli hareket eder, daha seçici olur. Bu da köklü perakendecilerin işlerini arttırırken , yeni ve portföyünü geliştirememiş perakendecilerin şanslarını çok azaltır.
Dünya ve türkiye önümüzdeki orta dönemde % 3 ve % 4 arası bir buyume gerçekleştirecek. Bu buyume oranının ötesinde ticareti reel baza indirme gayretinde olacak. Dolayısıyla piyasadaki işlerin de aynı seviyede daralacağını düşünebiliriz.
Risk sadece ani durgunluk dönemlerinde olmaz. Bundan sonraki risk işlerin birden hareketlendiği bir dönemde olacaktır. İşlerin birden durduğu dönemlerde en çok hızlı balıklar darbe yer. Hızlı balıkların çoğu sermayelerinin ötesinde bir öngörü ile hareket etmişlerdir.
Günümüz ekonomisinin sürekli bir böyle riski taşıdığını söyleyebiliriz. Sürekli ve talebi aşan bir üretim tüketiciyi borçlandırarak tüketmeyi özendirecek bir sistem yaratır.
Tüketicinin borcunu ödememesi bir yana böyle bir ihtimalin oluşması dahi kriz ihtimalini doğurur.
Hükümet böyle bir ihtimalden korktuğu için son 2 yıldır borçlanmayı azaltarak ticaretin reel düzeye indirgemeye çalışıyor. Bu da elbette üretimi ve tüketimi belirli oranda kısıtlayacaktır.
Toptan olarak üretimin kısılması aynı oranda herkesin işinin hacminin azalacağını göstermez. Bu tür dönemlerde perakendeci markalara ve güvenilir tedarikçilere sığınır. Ne zaman işler azalsa kurumsal firmaların işleri artar, spot piyasası darbe yer. Nihai tiketicide de aynı eğilim gözlenir, tüketici de daha bilinçli hareket eder, daha seçici olur. Bu da köklü perakendecilerin işlerini arttırırken , yeni ve portföyünü geliştirememiş perakendecilerin şanslarını çok azaltır.
Dünya ve türkiye önümüzdeki orta dönemde % 3 ve % 4 arası bir buyume gerçekleştirecek. Bu buyume oranının ötesinde ticareti reel baza indirme gayretinde olacak. Dolayısıyla piyasadaki işlerin de aynı seviyede daralacağını düşünebiliriz.
Piyasaların bundan sonra
nasıl bir seyir izleyeceğini şöyle bir örnekle açıklamakta fayda var .
Dünya ekonomisinde 2 model
vardır. Japon modeli ve Amerikan modeli…japonyanın borcu yoktur , bütçesi fazla
verir , Amerika’nın ise gelirinden daha fazla borcu vardır. Amerika borçlanarak
ekonomisini döndürür.
Birisinin 5 lira geliri var ise ve 5 lira da borçlandırırsanız 10 liralık bir ekonomi yaratmış olursunuz. Borçlanarak ekonomi daha da buyur ve daha hızlı hareket eder. Japonya halkı ise gelirinden daha az tüketir. Kültür olarak borçlanmaz, bunun riski ise ürettiğinizi satamamanız ve ekonominizin daha yavaş ve olması gerekenden daha ufak hacimde kalmasıdır.
Türkiye bugüne kadar Amerikan ekolünü takip etti ve bireyler , şirketler ve devlet borçlandı. Ancak bundan sonraki süreç daha farklı işleyecektir. Dünyadaki eğilim şu an için japon modeli olmasa da gelirin kadar harca, sermayen kadar iş kur modeline doğru kayıyor.
Bundan sonra hükümet olası riskleri bertaraf etmek için ticaret hacmini daha da ufaltacaktır. Bu değişiklik sektörümüzde de elbette önemli değişiklikler getirecektir.
Öncelikle bilindik anlamdaki toptancı ürün satış modeli miladını dolduracaktır. toptancı ürün satış modeli belirli miktardaki malı uygun fiyatla alma , üreticinin toptancıya reel anlamda satabileceğinden fazla ürün verme yani bir anlamda borçlandırma , bu toptancının da bu borç yükünü perakendecilere dağıtması üzerine kuruludur.
Biraz önce bahsettiğimiz gibi bu borçlandırma modeli makro ve mikro ekonomi anlamında biteceği için bu modelin çok kısa sürede son bulacağını ve hatta günümüzde de can çekiştiğini söyleyebiliriz. Bu değişim hacim satışlarını bitirecek, toptancıları daha organize olmaya itecektir.
Çoğu toptancının bu değişimi gerçekleştiremeyeceğini tahmin etmek güç değil. Bu da sermaye ve iş bilgisi olan perakendecileri koleksiyoner olarak ortaya çıkartacaktır.
Büyük bölgesel toptancılardan ziyade daha ufak ama her bölgeye hizmet veren koleksiyonerlerin önümüzdeki dönemde artacağını düşünüyorum.
Zaten farklı olma ihtiyacı da perakendecilerde böyle bir talep yaratacaktır.
Hacimsel ticaretlerde fiyat ön planda iken , bu tür bir modelde farklılık ve desen gibi unsurlar daha çok ön plana çıkar.
Ürün değerinin bu değişime bağlı olarak önümüzdeki dönemde daha da artacağını ve fiyatların biraz daha hakkını bulacağını söyleyebiliriz.
Birisinin 5 lira geliri var ise ve 5 lira da borçlandırırsanız 10 liralık bir ekonomi yaratmış olursunuz. Borçlanarak ekonomi daha da buyur ve daha hızlı hareket eder. Japonya halkı ise gelirinden daha az tüketir. Kültür olarak borçlanmaz, bunun riski ise ürettiğinizi satamamanız ve ekonominizin daha yavaş ve olması gerekenden daha ufak hacimde kalmasıdır.
Türkiye bugüne kadar Amerikan ekolünü takip etti ve bireyler , şirketler ve devlet borçlandı. Ancak bundan sonraki süreç daha farklı işleyecektir. Dünyadaki eğilim şu an için japon modeli olmasa da gelirin kadar harca, sermayen kadar iş kur modeline doğru kayıyor.
Bundan sonra hükümet olası riskleri bertaraf etmek için ticaret hacmini daha da ufaltacaktır. Bu değişiklik sektörümüzde de elbette önemli değişiklikler getirecektir.
Öncelikle bilindik anlamdaki toptancı ürün satış modeli miladını dolduracaktır. toptancı ürün satış modeli belirli miktardaki malı uygun fiyatla alma , üreticinin toptancıya reel anlamda satabileceğinden fazla ürün verme yani bir anlamda borçlandırma , bu toptancının da bu borç yükünü perakendecilere dağıtması üzerine kuruludur.
Biraz önce bahsettiğimiz gibi bu borçlandırma modeli makro ve mikro ekonomi anlamında biteceği için bu modelin çok kısa sürede son bulacağını ve hatta günümüzde de can çekiştiğini söyleyebiliriz. Bu değişim hacim satışlarını bitirecek, toptancıları daha organize olmaya itecektir.
Çoğu toptancının bu değişimi gerçekleştiremeyeceğini tahmin etmek güç değil. Bu da sermaye ve iş bilgisi olan perakendecileri koleksiyoner olarak ortaya çıkartacaktır.
Büyük bölgesel toptancılardan ziyade daha ufak ama her bölgeye hizmet veren koleksiyonerlerin önümüzdeki dönemde artacağını düşünüyorum.
Zaten farklı olma ihtiyacı da perakendecilerde böyle bir talep yaratacaktır.
Hacimsel ticaretlerde fiyat ön planda iken , bu tür bir modelde farklılık ve desen gibi unsurlar daha çok ön plana çıkar.
Ürün değerinin bu değişime bağlı olarak önümüzdeki dönemde daha da artacağını ve fiyatların biraz daha hakkını bulacağını söyleyebiliriz.
Ticaret ne kadar zorlaşır ise
o kadar zevkli ve karlı bir hale gelir. Diğer türlü talepten fazla bir perakendeci
/ toptancı ve üretici enflasyonu oluşur. Ticaret önümüzdeki dönem hiç olmadığı
kadar zor ; hiç olmadığı kadar karlı ve zevkli olacaktır.