25 July 2009

Bundan sonra ekonomide daha iyi haberler duyacağız...

Mustafa bey , piyasalardaki son durum nedir , dibi yani en kötüyü gördük mü ?

İşler kötüye giderken piyasanın gerçek durumundan daha kötümser haberler gelir. Çünkü , piyasada bu tür haberlere olan talep artmıştır , beklenti bu yöndedir. Ayrıca insan ve toplum algısı bu tür kötümser haberleri daha çok seçer. İyiye giderken ise yine aynı şekilde daha pozitif haberler gelir. Buna göre şunu söyleyebilirim ki ; bundan sonra iyi haberler duyacağız. Kriz nasıl abartılıyorsa , iyileşme de abartılacak.Toplum psikolojisinin bir gerçeğidir bu. İyi haberlere kulak verelim ama yine de temkinli olalım. Krizin son kurbanları bu iyi haberlere kanarak gereğinden büyük riskli işlere girenler olur. Bu tür krizlerde en son dalgayı bu çıkışta görürsünüz.

Peki , bundan sonra nasıl bir büyüme olacak , dengeli bir büyüme mi göreceğiz yoksa sıçrayışlar olacak mı ?

Dünyanın dengeli ve sıhhatli büyümeye ihtiyacı var ve bundan sonra da öyle olacak. Hızlı büyümeler bölgesel oluyor ve ekonomilerde dengesizlik yaratıyor. Ayrıca , Dünya ekonomisi bugüne kadar Amerika , Avrupa gibi ülkelerin büyüme hızına bağlı bir büyüme sergiledi. Bundan sonra bu paralellik kopacaktır. Devletler işini şansa bırakmayacak , kendi dinamiklerine daha da ağırlık vereceklerdir.

Bu kriz devletin ve bölgesel güçlerin sıçrayışına da sahne olacaktır. Amerikan ekonomisi en büyük sıçrayışını 2. dünya savaşı sırasında yapmıştır. Dünya savaşının ikmalcisi olarak ekonomisinde muazzam büyüme sağlamıştı. Soğuk savaş ile birlikte de Amerika “ özgürlükler ülkesi “ oluvermiştir. Amerika’yı , Amerika yapan iki değerin ikinci dünya savaşı ve soğuk savaş olduğunu ileri sürebiliriz.

Devletler kendi dinamiklerini devreye sokacaktır derken ,neyi kastediyorsunuz ?


Karşılaştırmalı rekabet üstünlüğü kuramına göre her devletin avantajlı olduğu bazı alanlar vardır. Bir ülkenin her alanda aynı verimliliği sağlaması beklenemez. Devlet , bu sektörleri tespit ederek daha avantajlı bir konuma getirmeye , buradaki rekabet üstünlüğünü korumaya çalışır.

Tekstildeki ucuz işgücü avantajından dolayı Türkiye bugüne kadar rekabet üstünlüğüne sahipti. Bu avantajlarını Çin , Mısır ve Hindistan gibi ülkelere kaptırmaya başladığında ,Devlet KDV oranlarında indirime giderek buradaki üstünlüğü korumaya çalıştı. Hindistan bugün yazılım alanında önemli bir rekabet üstünlüğüne sahiptir ve Devlet de bu üstünlüğü korumak için önemli bir eğitim altyapısı kurmuş , bilgisayar fiyatlarını minimum düzeyde tutmaya özen göstermiştir. KOSGEB ihracat yapan firmaların yurt dışında katıldığı fuar masraflarının neredeyse tamamını karşılamakta , nitelikli eleman istihdamı çerçevesinde Üniversite mezunu gençlerin istihdamında firmaya ücretini ödemekte , marka ve ihracat gibi konularda cüzi ücretlere eğitimler sunmaktadır.

Tekstil 90’lı yıllarda birçok güçlü firmaya sermaye birikim yaratmakla birlikte arkadan gelen küçük bir de ÇİN yarattı. Bursa, Denizli gibi illerle birlikte birçok merdiven altı işletme bu büyük firmaların markalaşma yönündeki eğilimlerinin önünü keserek merdiven altı ile rekabete yöneltti. Devlet bu süreçte , piyasada doğru zamanda , hakem olarak düdüğünü çalıp maçı yönetemedi. Bu firmaların kendi içerisinde rekabet ettiği bir toz bulutuna göz yumdu.

Aslında ekonomide “ görünmez el “ olarak tabir ettiğimiz piyasayı serbest bırakıp müdahale etmediğiniz zaman , en verimli sonucu ortaya çıkaracak gizli bir yönetici olduğu varsayılır. Bu teori de çoğu zaman işler. Ancak , bu dengeyi sarsacak dış faktörleri öngörmek de Devletin yapması gereken bir sorumluluğudur. Tamamen özgür bir piyasada rekabet edebilir ama rekabet üstünlüğünüzü koruyamayabilirsiniz. Bugün için sanayileşmesini tamamlamış bütün zengin Devletlere baktığınızda sanayileşmenin ilk aşamasını korumacı Devlet politikalarıyla gerçekleştirmişlerdir.

Adam Smith’in kuramına göre , Kapitalist hayatta bir denge vardır. Ekonomik aktörler Devlet müdahalesi olmadan hareket ettiğinde bu denge oluşur.

Bu denge ilk defa sanayi döneminde sarsıldı.Sermaye sahiplerinin aşırı özgürlüğüyle insanların köle gibi çalıştığı bir düzen oluştu. Sonra Marx adındaki Alman bir düşünür ortaya çıkarak ; kapitalizmin insanları köleleştiren bir düzen olduğunu iddia etti. Marx’a göre Devlet üretici olmalıydı , herkes eşit gelir elde etmeliydi ; bunun adına da sosyalizm denildi.

Kapitalizm o dönemde sosyalizmin bu haklı eleştirilerini dikkate alarak yeni bir biçime dönüştü ; bu dönemde sosyal devlet anlayışı gelişti. Sosyal devlet anlayışına göre altta kalan ezilmeyecek , Devlet altta kalanları koruyacaktı.

Kapitalizm’deki ikinci sarsıntıyı ise bugün yaşıyoruz. Finans piyasaların küresel bir hal alması parayı kontrol edilemez bir noktaya taşıdı , sanal bir ekonomi oluştu.

Kapitalizmin ilk krizinde sosyal Devlet anlayışı ortaya çıkmıştı ; bugün ki kriz ise yeni bir anlayışı ortaya çıkartıyor : Müdahaleci devlet…

Tarihteki savaşların nasıl ortaya çıktığını incelediğinizde bir neden bir de kıvılcım gerekir. Irak savaşında ilk defa bu doğru kırıldı ve “önleyici savaş taktiği “ adında bir teori işledi. Buna göre Almanya’nın ikinci Dünya savaşında olduğu gibi güçlenerek savaşı başlatması gibi bir durum beklenmeyecek , tehdit algılaması savaşı başlatmak için yeterli olacaktı. Uluslar arası ekonomide de benzer bir kural işledi aslında.

Ekonominin küresel bir hal almasıyla bir noktadaki tıkanma diğer bölgelere de sıçrıyordu , Dünya bu gelişmeleri izlemek ve ülkeyi kendi kaderine bırakmak yerine IMF , Dünya Bankası gibi kurumlarla kriz oluşmadan müdahale etmek amacıyla kuruldu. Irak savaşındaki en büyük eksik bu teorinin meşruiyeti idi ; IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların işleyişinde de…

Konuyu biraz dağıttım ama kısaca söylemek istediğim , soğuk savaş döneminde iki kutuplu bir dünyaya girdik. Soğuk savaş sonrası Avrupa bir birlik olarak yeni bir kuvvet yarattı. 90’lı dönemlerde Asya kaplanları dediğimiz ülkeler ortaya çıktı , daha sonra da Çin gibi uyuyan devler uyanmaya başladı. Bu kriz bundan sonra bu güç dağılımını hızlandıracaktır. Güç daha da fazla bölünecektir. Devlet daha da aktif hale gelecek , sanayi döneminin ilk zamanlarında olduğu gibi önemli bir aktör olacaktır. Bundan sonra Amerika ve Avrupaya bağlı bir Dünya ekonomisi olmayacak , bunun yerine daha dinamik ufak kuvvetler oluşacak.

Bir başka soru için şimdilik sınırımızı aştık , Kriz konusundaki bu son röportajımız olsun Mustafa bey , bundan sonra daha çok sektörle ilgili markalaşma ve mağazalaşma gibi konular üzerinde duralım… Şimdilik bir sonraki röportajda görüşmek üzere teşekkür ediyoruz

Ben teşekkür ederim Derya hanım.

TwitterTakip

No comments:

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us