16 April 2010

Önümüzdeki Dönem ; Kar mı Ciro mu ?

Home Trend dergisi yeni ropörtaj
Mustafa bey , fiyatlar ve vadeler dip noktasını buldu, karsızlık önemli problem olmasına rağmen satış rakamlarında belirli bir oran yakalandı, ne dersiniz ?

Geçen gün okuduğum newsweek dergisinde bir CEO ile röportaj yapıyorlar. Bu CEO , Wal-Mart ile bir anlaşma yapıyor, 20 $ üzerinden gömlek satıyorlar. İşler çok iyi gidiyor , wal-mart bu adama diyor ki ; bak geçen sene işler çok iyi gitti, bu sene satışları 2 katına çıkartacağız, fiyatı 15 $ 'a çekelim. Anlaşıyorlar, satışlar beklendiği gibi 2 katına çıkıyor. Ondan sonraki sene wal-mart yine diyor ki; sizden çok memnunuz, satışları daha da arttırmak istiyoruz , sizi daha ön plana çıkartacağız ama fiyat 12$ dolar olsun; tekrar anlaşıyorlar, satışlar inanılmaz bir düzeye geliyor. Ropörtajı yapan muhabir soruyor, ee sonra ? sonra, diyor CEO ; battık...

Bakın , nasıl insanı sarhoş eden aşk gibi, içki gibi unsurlar var ise , kurumları da sarhoş eden unsurlar vardır. Rakam,satış ve ciro bunlardan en önemlisidir, ciro artışları firmaları sarhoş eder ve kontrol noktalarını yitirirler. Şimdi bizim piyasada kampanyalar ufak rakamlarla başladı ve giderek araba, ev boyutuna kadar geldi. Daha ötesi var mı ? belki daha ötesini firmalar da istemiyor ama artık durduramazsınız , talebi ve beklentiyi bu yöne çevirdiniz artık. Bundan sonraki süreçte artık piyasayı kampanyalarla döveceksiniz, başka çareniz yok. Başka alternatifi yok. Bu denge birkaç firmanın tokat yemesine kadar devam eder ve sonra biraz frenlenip daha makul düzeylere gelir. Hayat maalesef böyle; insanlar savaşmadan barış imzalayamıyorlar... ben daha fazlasını vereni değil, kendisini frenleyebilenleri hayranlıkla izliyorum.

Peki bu sarmal niçin devam ediyor, fiyatların bu kadar dipleri bulmasının , firmaların kendini zorlayacak ve riske atacak adımlar atmasının nedeni ne ?

Sokaklarda 1 tl ye döner satan dükkanlar görürsünüz, niçin 1 tl ye döner satar , çünkü değişememiştir, bir üst sınıfa geçememiştir ve ucuz satmaktan başka alternatifi yoktur.Nerede ucuz ürün satan ve sürekli fiyata vuran bir firma görürseniz başka alternatifi olmadığını bilin, demek ki başka bir manevra noktası kalmamış ve tıkanmış. Yoksa kim kar marjından fedakarlık eder ki ?

Bakın artık ürün döneminden hizmet dönemine giriyoruz. Daha önce tüketiciye sunduğunuz somut bir ürünün bedelini alır daha ötesini alamazdınız , ancak tüketici artık hizmetin bedelini ödemeye hazır. Tüketicinin bilinci sürekli değişiyor.

10 yıl önce sağda solda atılmış kola kutuları görürdünüz. 10 yıl önce bunun anlamı reklamdı, her yerde kola kutusu vardı ve bunun firmaya bir zararı yoktu; şimdi ise çevre kirliliği demek , tüketici artık bunu böyle okuyor. Kola bir süre sonra bu kirlilikle mücadele etmenin yolunu arayacaktır. 10 yıl önce perdeciler tamamen kumaş satan mağazalardı , artık hizmet satamayan sadece kumaş satan ayakta duramayacak. Siz halen eski stilde kumaş satmaya devam eder , modelinizi değiştiremezseniz fiyatla oynamak dışında bir alternatifiniz kalmaz. Bunun nedeni değişmeden halen aynı modeli tekrar etmek.

Değişim diğer sektörlerdeki değişimle paralel mi , perde sektörünün daha hızlı değiştiğini düşünüyorum ben...


Toplumun sosyolojik yapısını iyi incelemek lazım. Şimdi toplumun büyük çoğunluğu ev kadınlarından oluşuyor. Ev kadını için ise ev , evdeki eşyalar , evin düzeni kadın için bir kimliktir. Ev kadını sürekli bu kimliği geliştirir şatafat ile. Ancak çok hızlı bir şekilde ev kadınlığı görevi yerini çalışan kadına terk ediyor. Çalışan kadının eve bakışı ise farklıdır. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda şatafattan daha ziyade pratik olanın, basit ve sade olanın tercih edileceği öngörüsünden bulunabiliriz.

Fiyat noktasında firmalar tüketiciyi fiyatile etkilemeye çalıştıkları doğru ama tüketiciyi cezp eden en önemli faktör de fiyat değil mi , yani burada bir arz talep dengesi söz konusu, dengesini şaşırmış bir arz değil gibi bence....

Bakın gıda sektörünü , teknoloji sektörünü inceleyin hepsi organize hale geldi büyüdü , kurumsallaştı ve markalaştı. şimdi kampanyalar yaptıklarında sesleri net çıkıyor, tüketiciye direkt ulaşıyorlar. Ancak siz ne yaparsanız yapın kimlik olmadığı için mesaj ulaşmaz. Bu işi hizmet ve organizasyon ağırlıklı hale getiren fark atacaktır. Halen geleneksel tarzda fiyat ile rekabet etmeye çalışmak çok doğru bir gidişat değil. Eğer fiyat ile rekabet ediyorsanız bunu profesyonel pazarlamacılar şöyle okur ; demek ki başka bir şeyi yok... bunun başka bir anlamı olamaz... krizle birlikte her bir tüketicinin alışveriş oranı düştü. Artık daha çok kişiye hizmet ederek aynı parayı kazanıyorsunuz. Son 5 yıldır tüketici ve ticaret inanılmaz biçimde değişti. Esnaf kültürünün kaldığı birkaç sektör kaldı ; perdeciler ve kuaförler dışında bu küçük yapılar daha organize hale geldi. Bakın kuaför sektöründe dahi en son makas diye bir firma çıktı bu işi organze hale getirdi. Bu bizim sektörde de olacaktır. Önceden hukuk ve diyalog önemliydi tabi ama krizle müşteri daha rasyonel bir boyuta kaydı. Bu da daha organize ve şeffaf olmayı gerektiriyor. Bence bizim sektörde fiyat artık bitti ancak alt kısım başka bir talep düşünemediği ve üst taraf da veremediği için bu döngü devam ediyor ve dipleri buldu. Oysa hizmet anlamında , istikrar anlamında çok büyük bir açık var. İnsanlar sürekli değişirken yaşam tarzları değişirken aynı yapıyla hizmet vermek mümkün mü ? Tüketici daha hızlı satın alma ve karar verme istiyor. 10 sene perdeye garanti veriyorsun ama kim 10 sene kullanıyor. İnsanlar daha pratik olanı , daha kolay olanı tercih ediyor. Kimsenin size fiyat sorduğu da yok. Siz başka bir şey sunamadığınız ve tatmin edemediğiniz için soruyor aslında fiyatı...

Röportaj için Teşekkür ediyoruz Mustafa bey ,

Ben Teşekkür ederim....

TwitterTakip

03 April 2010

Dünyada Değişen Yeni Dengeler ve Türkiye'nin pozisyonu

Home Trend Yeni Röportaj

Mustafa bey , Dünyada Güç dengeleri değişiyor, Avrupa'da iflas noktasına gelen devletler var, Dubai borç batağında, bu devletler nasıl zengin oldu ve neden batıyorlar ?

Bakın devletlerin nasıl zengin olduklarını inceleyin. Çin hırsızlıkla zengin oldu, diğer Dünya ülkelerinin tasarımlarını , ürünlerini çaldı ve kopya etti. Avrupa'nın nasıl zengin olduğunu inceleyin , yine çalarak ve sömürerek zengin oldu , kolonilerini ve sömürgelerini kullandı. Türkiye'nin problemi çalacak bir şeyi yok, çalacak bir şey bulamadı, hırsızlığa cesaret edemedi. Türkiye'nin eskiden beri politikası denge üzerine kuruludur , durumu idare eder. Soğuk savaş döneminde ABD ve RUSYA arasındaki çatışmada denge oldu , 2. Dünya savaşı döneminde yine dengeye baktı ve kim güçlüyse onun yanında yer aldı. Türkiye dış politikada öteden beri , çok meydana çıkmaz , diş göstermez. Şimdi de Avrupa birliğine yanaşmaya çalışıyor. Bu anlamdan Türkler "one minute" çıkışına bu nedenle bu kadar sahip çıktı, bastırılmış bir öfkenin dışa vurumuydu bu çıkış ve inanın çok önemlidir, Türk Dış politikasında bir ilktir. Dubai hırsızlık olayını abarttı, baktı çalmadan zengin olunamıyor , bütün hırsızları bir araya topladı, tabi bu kadar hırsızın bir arada yaşaması mümkün değil. Şimdi Çin Google'ı ülkeden kovuyor , sansür uyguluyor, neden ? Çünkü, büyüyen devletlerin ilk yaptıkları şey sağlam bir sansür ve denetimdir. Cumhuriyet dönemi de büyüme aşamasında bunu yaptı ancak ekonomiye yansıtamadı daha çok kültür boyutu ile ilgilendi.

Türkiye bugüne kadar hiç çalmadı mı yani :)

Sessiz sedasız çalmaya çalışıyor, uyuşturucu trafiğinin %85 'lik kısmı Türkiye üzerinden sağlanıyor. Kara paraya karşı gizli bir tolerans olmasa bu oranlara çıkması mümkün değil.

Hırsızlığın bu kadar meşru hale gelmesi bir güven krizini de doğuruyor , bu da kendi başına bir kriz ve kargaşa demek , hatta bugünki krizin temeli de bu değil mi ?

Dünya uzun süredir barış içinde yaşıyor, savaşmıyor. Evet, savaş kötüdür ama halkları birleştirir , milliyetçi ruhu pekiştirir. Şimdi bu barış döneminde artık toplumlar arkasından gidecekleri liderlerini çıkartamıyor. Birliktelik ruhuna ve bir lidere toplumlar o kadar ihtiyaç duyuyor ki Obama gibi projesi olmayan birisi Dünya lideri olarak farklı toplumlar tarafından kucaklanıyor. Ev kadını Merkel, Çapkın Berlusconi Avrupalı liderler olarak önümüze çıkıyor. Günümüzün en önemli problemi güven, güvenin olmadığı toplumlar bir anomi haline girer yani toplumsal kuralsızlık; bunun sonuçları üzerinde düşünmemiz lazım...

Ancak bu eski düzene inanılmaz bir tepki var değil mi ? Herkes bu düzenin değişmesini istiyor , değişimden yana...

Obama seçim döneminde şu sloganı kullandı “change we need “ . Türkçesini ihtiyaç duyduğunuz değişim olarak tercüme edebiliriz. Obama gibi liderler büyük paralar harcayarak , araştırmalar yaptırarak doğru mesajın ne olduğunu bulurlar. Yani, toplumu analiz edip " toplumları ne gaza getirir" sorusunun yanıtı için milyonlarca dolar para harcarlar. Eğer milyon dolarlık bütçeleriniz yok ise izlemeniz gereken tersi bir yol vardır ; bu mesajlardan yola çıkarak toplumları anlamak. Eğer bütçeniz yok ise bu tür sloganları iyi analiz edin ve bununla paralel mesajlar üzerinde durun. Evet, şu an değişim toplumları en çok etkileyen, cezp eden, arkasından sürükleyen sözcük...

Türkiye bu değişimden nasibini alabilir mi , bu kadar çok sorun varken değişime odaklanabilir mi
?

MGK'da en önemli problem irtica yerine işsizlik olarak değiştirilmesi gündemde. Çok cesur bir adım. Ancak Türkiye'nin daha bir çok konuda kavga etmesi lazım , birçok konuda henüz toplumsal mütabakat yok.

Yunanistan'daki gayri safi milli hasıla 27.000 dolar ; yani, Türkiye'dekinin tam 6 katı , asgari ücret 1500 tl. Yani, herhangi bir restauranta gidip garsonluk yapan Yunanlı bir genç aylık 1500 tl ücreti rahatlıkla alabiliyor. Buna rağmen Yunanlı gençler sokakları yıkıp geçiyor. Ekonomik kaygı bittiğinde sorunlar bitmiyor. Her milletin değişime yönelik haklı tepkileri ve talepleri var. Türkiye'de kavga açılımla başladı ancak bitmez , kavga daha yeni başlıyor...

Değişim ama neyin değişimi , sistemin mi devletin mi toplumun mu ?

Şimdi şirketler diyor ki ; para kazanırken devlet müdahalesi az olsun , para kaybederken , batarken devlet müdahale etsin.Böyle bir tutarsızlık olmaz. Sermayeyi yönetenlerin zararlarının sıradan halkın üzerine yıkıldığı bir sistemi herkes içine sindiremez. Bu sistem revizyondan geçecek, değişecek. Devletin bu kadar az bulunduğu bir sistemin iyi çalışmadığı artık ortaya çıktı. Kapitalist sistemde bir düzenleyiciye, kontrol edene ihtiyaç var.

Neyin değişimi derseniz , bunu kimse bilemez... neyi değişeceğini bu güç mücadelesinde ortaya çıkan lider belirler. Uluslararası ilişkilerde hak ya da hukuk yoktur ve olamaz da , güçlü olan vardır ve güçlü olan kendi kurallarını koyar ve bunu da daha sonra meşrulaştırır.

Uluslararası ilişkilerde bir devlet bir şey yapıyorsa görünen basit neden gerçek amaç değildir. Devletlerarası ilişkiler bir santranç oyunu gibidir. Oyun kurma becerisi olan kazanır.

Bir örnek; Soğuk savaş döneminde Reagan Sovyetler Birliğini silah yarışının içerisine çekti. Bilerek aldığı silahları medya gündemine taşıdı ve olayı bir silahlanma yarışına dönüştürdü. Çünkü, Sovyet Ekonomisinin zayıfladığını görmüştü, Sovyetler prestij olarak bu silah yarışından geri duramadı ve ekonomisi battı ; savaşı Amerika bu şekilde silahlanma yarışına sokup ekonomisini zayıflatarak kazandı. Şimdi, Önümüzde Büyük Ortadoğu projesi gibi projeler var, Çin'in yükselişi var. PKK gibi, açılım gibi olaylar hep bu denklemin içerisinde okunması gereken dış güç hamleleri. Önümüzdeki dönemde PKK çatışmaları bitecek, Türkiye daha farklı bir oyuncu olarak yoluna devam edecek. Türkiye'nin bölgedeki görevini daha demokratik ve sivil insiyatifin olduğu bir güç olarak yürütebilir, adım adım bu değişimlerin gerçekleştiğinin şahidi olacağız.

Şimdilik ropörtaj için Teşekkür ediyoruz Mustafa bey ,

Ben Teşekkür ederim...

TwitterTakip

02 April 2010

Türkiye hane halkı Tüketim harcama rakamları - Bölgesel

İSTANBUL % 25,4
TRAKYA %4,8
EGE %14,2
BATI KARADENİZ %5,5
DOĞU KARADENİZ %3,3
İÇ ANADOLU % 14
DOĞU MARMARA %9,6
AKDENİZ % 12
GÜNEYDOĞU ANADOLU %4,4
DOĞU ANADOLU %6,6

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us