13 January 2013

İnternetten perde satılır mı ?


İnternetten perde satılır mı ?


Yukarıdaki soru son dönemlerde çok sık sorulan soruların başında geliyor. Ancak, soruyu nasıl sorduğunuz alacağınız cevap açısından da bir yönlendirme içerir. Soruyu bu şekilde soranlar sanırım "internette perde satılmaz" yanıtını almak istiyor , interneti kendi mecraları açısından bir risk olarak algılıyorlar.

İnsanlar  fotoğraflarını gördükleri bir tatil mekanını satın alabiliyorlarsa neden perde almasınlar ? Bazı mecralar tüketiciye böyle bir güven verebiliyorsa aynı güveni verebilecek bir altyapı hazırlamak yeterli olmaz mı ?

Ticaret bize şunu kesin biçimde gösteriyor ki ; rekabet farklılığı yaratmak istiyorsanız ya ürününüz kopyalanamaz olmalı ya da sisteminiz... İnternet bu anlamda sistemi karmaşıklaştırmak , rakiplerin kolayca yetişemeyeceği bir altyapı kurmak açısından bir fırsat olamaz mı ?

Ticarette zaman zaman satış kanalları ve metotları değişir. Sizin ürününüz ya da sisteminiz buna uymayabilir ama  reddetmek yerine nasıl uydururum diye düşünmek daha mantıklıdır.

Eğer, internetten satış önemli bir mecra haline geldiyse mutlaka burada olmanın bir yolunu birisi bulacaktır. İnternet belki de şu anki mevcut satış hacminizi içine alacak bir kanal olmayabilir ama yeni tüketici kitlesini yakalamak için bir fırsat ve yeni bir kapı olabilir.

İnternetten satış, bütün satış süreçlerini içine alacak derecede tüketiciye yakın duramasa dahi  tüketici çekmek için önemli bir satış kapısı haline gelmiştir. Nasıl ki, bugün için web sayfası olmayan bir firma ciddiyetsiz olarak algılanır ve bugün ki tüketici ile iletişim kanallarını kapatmış sayılır ise internetten satış olayına da aynı mantık ile bakabiliriz.

 Günümüz tüketicisinin alışkanlıklarının hızla değiştiğini söyleyebiliriz. Mahalle kavramının olduğu dönemlerde var olmanız tamamen lokasyona bağlı idi. Birebir ilişki buradaki ticaretin önemli bir unsuru idi. Mahalle kavramının bitip şehir kavramının ortaya çıkması, bakkal satış kanalını bitirip buna uygun süpermarket satış kanalını doğurdu.  Birebir ilişkinin yerine daha çok çeşit ve fiyat aldı. Bugün ise şehir kavramının da anlamını yitirdiği sanal bir dünyanın içerisindedir tüketici. Bu sanal dünya tüketicinin alışverişe yöneldiği önemli bir giriş kapısı haline geldi. Tüketicinin herhangi bir yere giderken gözüne çarpan ve aklına yerleşen mağazacılık anlayışı bugün için giderek tüketici algısındaki yerini kaybediyor. İnternet bazı firmalar açısından nihai satış kanalı iken , bazı markalar açısından satışa hazırlama, motivasyon yaratma , takip yaratarak ihtiyaç ortaya çıktığı an iletişime hazır olma anlamını taşıyor.

İnternetten satış yapan birçok marka mevcut. Bunların hepsinin iyi bir ciro yakaladığını söyleyemeyiz ;  belki, şimdilik çoğu görsel bir vitrin olarak duruyor. Ancak, bu duruş tüketicide önemli bir dikkat ve farkındalık yaratıyor. Eğer tüketicileri kendi içerisinde seğmentlere ayırırsak  ; önemli paydaya sahip bir kesimin sanal dünyada gezindiğini, daha çok itibar ettiğini, sanal dünyada marka ile buluşma istediğinin olduğunu söyleyebiliriz. Önemli bir tüketici kitlesi için sanal dünya marka ve ürün ile buluşmanın ilk aşaması haline dönüşüyor.

Eskiden bir elemanı işe alırken referans yeterli idi. Şimdi ise çeşitli testler uygulanıyor. Tüketicinin de benzer şekilde markayı ve ürünü satın alırken benzer testlerden geçirdiğini düşünüyorum. Geleneksel medya araçlarını kullanan şirketleri belirli bir kategoriye yerleştiriyor, tabela şeklinde gözüne çarpan markaları belirli bir kategori içerisine sokuyor, agresif ve yaratıcı biçimde sanal dünyada karşısına çıkan markaları ise farklı bir kategoriye... Bu anlamda internetten satış tamamen bir ciro kaynağı değil , tüketici algısına yerleşme ve bir kategori oluşturma uğraşı olarak da değerlendirilebilir. Bugün için bu konuya emek sarf edip, altyapısını kurgulayanlar için önemli bir rekabet üstünlüğü olacaktır.

Şöyle bir ticari kurgu düşelim...örneğin ; uydurma bir isimle www.perdeburada.com adlı bir site kurdunuz. Ticari ürün mantığında gazetelerde BİM türü reklamlarla fiyat odaklı reklamlara çıktınız. Buradan belirli bir tüketici kitlesini internet sitenize çekerek standart çözümler ürettiniz, tüketicinin fikir sahibi olabileceği ölçüde giydirme işlemleri yapmasına müsade ettiniz. Daha sonra bölgede kurduğunuz bayii ağlarına tüketiciyi yönlendirdiniz ya da o bayii ağını tüketiciye yönlendirdiniz...

Yukarıda geliştirilebilir , içi çeşitli şekilllerde doldurulabilir basit bir kurgu var. İnternette satış tek başına mantıklı gözükmezken böyle bir kurgu içerisine dahil edilerek interneti satış kanalına dahil etmek önemli bir tüketicinin trafiği yaratacaktır.  

Satış kanalları sürekli değişiyor. Tüketici değişirken ve farklılaşırken onlara ulaşmak isteyen firmalar da daha fazla agresifleşiyor. Direkt satış uygulamak gibi  amway tarzı satış stratejileri de günümüzde mevcut. Bunların hepsi tüketiciye ulaşmak için farklılaşan satış stratejileri. Durgunluk dönemlerinde satış stratejilerinin daha fazla farklılaştığını görürsünüz. Önümüzdeki dönem dünyanın ekonomik durumu gereğince bu arayışların en fazla gündemde olduğu günler olacaktır. Farklı bir satış kurgusu geliştirmek bir yöntem iken, tüketicinin yöneldiği mecranın içerisine bir kurgu yerleştirmek de diğer bir yöntemdir. Eğer tüketici bir yere akıyorsa siz de kurgunuzu oraya yerleştirmek zorundasınızdır. Nihai satışın gerçekleşeceği mecra olmasa dahi tüketiciyi çekebilme mantığında tezgah açmanız gerekir. Son söz olarak şunu söyleyebiliriz ki ; perde belki internetten satılmaz ama internetten çok müşteri gelir....

TwitterTakip

01 January 2013

Her Mağazanın Bir Tılsım'ı Vardır...

Ekonominin üretim faktörleri vardır. Bunları ; Sermaye , ürün gibi ardı ardına sıralayabiliriz...Ekonominin ilk derslerinde bunları öğretirler. Ancak, görünmeyen unsurlar bugün için daha ön plana geçmiş durumda. Örneğin, devlet her dönem , tüketici güven endeksini , açıklıyor. Tüketicinin ne kadar iyimser olduğunu , ekonomiye nasıl baktığını istatistiklerle inceliyor. Emin olun ekonominin gerçek rakamları kadar tüketici hane halkının ekonomiye nasıl baktığı da önemlidir. Çünkü, tüketimin ne düzeyde olacağını öngörmek için bunu bilmelisiniz. Perde sektöründe işlerin ne düzeyde olduğunu anlamak için bir toptancının genel anlamda perakendeye tanıdığı risk limitleri toptancının beklentisini ve piyasanın nabzını gösterir. Bir perakendecinin rafına ürün almaya yönelik satın alma iştahı işlerin ne düzeyde hareketleneceğini gösterir. Yoksa, perakendeci ya da toptancının genel söylemleri anlık ve psikolojiktir , gerçeği yansıtmaz. İşler umut vaat ettiğinde raf'a alınan ürün oranı artar , beklenti azaldığında kartelaya yönelim başlar, perakendeci riske girmez. Vade perakendeciye bu riski alması , uzun vadede iyimserliği satın alması için bir teşvik aracıdır. Diğer sektörler de zaman zaman vade aracını kullanmasına rağmen bu kadar uzun vadelere rastlanmaz. Vadenin uzunluğu ya da kısalığı sermaye yeterliliğini gösterir. Sermaye birikiminin bizim gibi az olduğu sektörlerde vade uzar, bu bir anlamda sektördeki aktörlerin birbirlerini finanse etme aracına dönüşür. Karşıdaki insana ne kadar kredi açabileceğiniz kar oranı ve sermaye birikimi arasında bir denklemdir. Bu iki öğeye bakarsak ; sermaye birikimi zamanla sektörümüzde bir miktar artış gösterebilir ama yeterli seviyeye gelmesi çok daha uzun vadede mümkün. kar marjlarındaki düşüş ile bu denklem sarsılacak, kredi açma oranları kısa sürede düşecektir.

 Gelecekte belki işlerin standart düzeye indirgenebileceğini düşünebilirsiniz ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmez. Yani, bir bankacının önündeki tabloya bakarak "kredi verilebilir ya da verilemez" kararı vermesi gibi bir perakendecinin durumuna bakıp aynı kararı verebilir miyiz ? Kurumsallaşma ve markalaşma süreçlerinin hızlanmasıyla bu sağlanabilir mi ? Bu sağlandığında bölge satıcı karar süreci merkeze doğru kayabilir mi , işler daha risksiz ve standart boyuta indirgenebilir mi ? Şu an için belki de bir iş adamının kafasını kurcalayan en önemli sorular bunlardır. Örneğin, herhangi bir ildeki bir AVM 'nin yüzölçümüne, tasarımına bakarak ne kadar iş yapacağını tahmin edebilir misiniz ? AVM'lere baktığınızda çoğunun görünür unsurları standart ancak bazıları daha cezbedici...birçok avm'nin olduğu bir ilde bu standart özellikler gerekli çekim etkisini yaratmak için yeterli olmuyor. Başarıyı yakalayan avm 'lere baktığınızda görünmez unsurları daha iyi işleyebildiğini, tüketicisini daha yakından tanıdığını ve kontrol edebildiklerini görüyorsunuz, bunlar da standart verilerle sağlanamıyor. Nasıl ki, ekonominin tüketimi tetikleyen görünmez unsurları var ise her mağazanın da görünmez unsurları vardır. Bunlar bir tılsım gibi o işletmecinin elinin değdiğini tüketiciye hissettiren, o mağazanın havasını değiştiren , albeni yaratan unsurlardır. Bu olmadan sermayeniz bir taş yığınından , ruhsuz bir mağazadan farksızdır. Belirli markalar bu tılsımı yakalamak için uğraşsalar da belirli bir noktadan sonra kopma yaşıyorlar. Örneğin, yılbaşı gecesi saat 24:00 'ü gösterdiğinde bütün tv'lerde aynı anda coca cola reklamı gösterildi.Tüketici hangi kanalı açsa karşısına bu reklamlar çıkıyordu ve kaçma şansı yoktu. Bu kadar aptalca bir reklam çalışması yapmak için bu kadar büyük olmak gerekiyor sanırım. Tüketicinin karşısına bu kadar otoriter bir tavırla çıkmanın nasıl bir anlamı olabilir? Tüketicinin artık her yerde karşısına çıkan "beni gör" mantığı içeren reklamları reddettiğini biliyoruz. Bir hikaye ve mantık içerisine yerleştirilmiş , o hikayenin içerisine yer alan ufak giydirmeler daha çok iş yapıyor ve tüketiciyi rahatsız etmiyor. Yani, coca cola bu reklamla klasik yaklaşıma geri döndü ve bir anlamda çoğu ufak firmaların dahi yakaladığı o tılsımı kaçırdı. Büyümenin böyle bir tehlikesi vardır. Bedeniniz tüketicide kalır ama ruhunuz asla...  

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us