Tekstil’de yeni rota : MISIR
Türkiye’deki tartışmalar bugüne kadar rasyonel bir çizgide yürümedi. Türk toplumu , üretici bir toplumun tartıştığı kavramlardan ziyade, ideolojik bir toplumun gündemindeki konulara karşı daha duyarlı oldu. Devletçi bir ekonomik yapıda, devlet ürettiğini topluma paylaştırdı ve buradaki asıl tartışma da toplumsal üretimden daha çok pay alabilme kavgasıydı.
Krizlerle birlikte toplumsal gündemimize yeni yeni kavramlar girdi : işsizlik , çin faktörü , verimlilik…
.
Peki bu tabloya göre , Tekstil üretim ve ihracat ülkesi olarak bildiğimiz Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor ? Yatırımlardaki bu kayış istihdamı nasıl etkiler ?
Öncelikle gazetelerdeki bazı siyasilerin “niçin ülkemize yatırım yapılmıyor da Mısıra gidiliyor” tartışmasını bir tarafa bırakalım. Bu yatırımların ülke dışına kaydırılması süreci Küreselleşme gibi önüne geçilemeyecek zincirleme bir oluşumdur. Bu bir tercih değildir ve bir ideoloji gibi tartışılamaz ; ancak sonuçları öngörülüp değişim kontrol edilmeye çalışılabilir.
Bugünkü piyasadaki durgunluk ve nakit sıkıntısı zaten böyle bir yatırım kayışının içerisinde olmamızın sonucudur. Türkiye, işgücüne istihdam yaratacak bir hedef koyamamıştır. Üretim fason boyutunda kaldığı için nitelikli işgücünün ederi bir katmadeğer yaratıp bunu işgücüne aktaramamıştır.
Artık sektörde varolmak için iki seçenek vardır : ya ucuz üreteceksin ya da marka olacaksın.
Türkiye bugüne kadar ucuz üretim yapabildiği için bu hacimde üretim sağlayabildi. Şu an, bu yatırımları kaydırarak bu ucuz üretim avantajını yeniden arıyor. Bu şekilde, atıl haldeki makinelarını işler hale getirip , bu konudaki tecrübeleriyle de farklılık oluşturabileceğini düşünüyor. Kısa vadede tekstil sektörü için değil, ama firmalar açısından karlılığı devam ettirici bir yaklaşımdır. Ancak bu hareketin son mermi olduğu da unutulmamalıdır.
Takip
Sektöre genel bakış :
.
Geçen dönemde Kürşat Tüzmenin de girişimleriyle Mısır devletiyle (SAT) Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma Mısır’da çok düşük maliyetlerde fabrika kurma olanağı veriyor. Burada üretilen mal gümrüksüz ve kotasız şekilde Amerika’ya ihracat edilebiliyor. Nakliye ücretleri Çine göre %50 daha ucuz ve sadece 18 günde ulaşabiliyor.
Geçen dönemde Kürşat Tüzmenin de girişimleriyle Mısır devletiyle (SAT) Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma Mısır’da çok düşük maliyetlerde fabrika kurma olanağı veriyor. Burada üretilen mal gümrüksüz ve kotasız şekilde Amerika’ya ihracat edilebiliyor. Nakliye ücretleri Çine göre %50 daha ucuz ve sadece 18 günde ulaşabiliyor.
Mısırdaki vasıfsız bir işçi aylık 100 $’a maloluyor. Türkiye’de 2-3 aylık bir bürokratik süreçten sonra şirket kurulabilirken, 72 saate şirketiniz elinize teslim ediliyor. SAT kapsamında Mısır’da yatırım teşvikleri arasında, düşük altyapı maliyetleri, ücretsiz arazi, yüzde 1 katma değer vergisi uygulaması gibi olanaklar bulunuyor. Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye’den Mısır’a 1.2 milyar dolarlık yatırımın yönelmesi, gazetelerde okuduğumuz rakamlar.
Tekstil Sektörünün toplam ihracattaki payı %33 oranlarındadır ve 2.5 milyon kişiye istihdam sağlamaktadır. Çin’in ucuz ve hacimli üretim dışında marka ve çizgi yaratması daha uzun bir süre alacaktır. Türkiye ise bu konuda oldukça deneyimlidir ve bilgi birikimi vardır.Çin hammadde ve teknoloji anlamında şimdilik dışa bağımlıdır ve Ar-Ge faliiyetleri oldukça kısıtlıdır.
Peki bu tabloya göre , Tekstil üretim ve ihracat ülkesi olarak bildiğimiz Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor ? Yatırımlardaki bu kayış istihdamı nasıl etkiler ?
Öncelikle gazetelerdeki bazı siyasilerin “niçin ülkemize yatırım yapılmıyor da Mısıra gidiliyor” tartışmasını bir tarafa bırakalım. Bu yatırımların ülke dışına kaydırılması süreci Küreselleşme gibi önüne geçilemeyecek zincirleme bir oluşumdur. Bu bir tercih değildir ve bir ideoloji gibi tartışılamaz ; ancak sonuçları öngörülüp değişim kontrol edilmeye çalışılabilir.
Bugünkü piyasadaki durgunluk ve nakit sıkıntısı zaten böyle bir yatırım kayışının içerisinde olmamızın sonucudur. Türkiye, işgücüne istihdam yaratacak bir hedef koyamamıştır. Üretim fason boyutunda kaldığı için nitelikli işgücünün ederi bir katmadeğer yaratıp bunu işgücüne aktaramamıştır.
Artık sektörde varolmak için iki seçenek vardır : ya ucuz üreteceksin ya da marka olacaksın.
Türkiye bugüne kadar ucuz üretim yapabildiği için bu hacimde üretim sağlayabildi. Şu an, bu yatırımları kaydırarak bu ucuz üretim avantajını yeniden arıyor. Bu şekilde, atıl haldeki makinelarını işler hale getirip , bu konudaki tecrübeleriyle de farklılık oluşturabileceğini düşünüyor. Kısa vadede tekstil sektörü için değil, ama firmalar açısından karlılığı devam ettirici bir yaklaşımdır. Ancak bu hareketin son mermi olduğu da unutulmamalıdır.
No comments:
Post a Comment