28 July 2008

McDonald's için bir öneri daha


McDonald’s niçin kahvaltı menüsü hazırlamaz, demiştik 1 ay önceki bir yazımızda ve McDonald’s dan kahvaltı menüsü geldi. Şimdi ise başka bir önerimizi dile getirelim.

McDonald’s müşterilerini düşünün. Öğle vakti bu restaurant’a gidiyorlar , hamburgerlerini yiyorlar , arkasından çaylarını içiyorlar ya da dondurmalarını yiyorlar. Peki , McDonald’s bu sadık tüketici kitlesini niçin akşam vakti tekrar kapısından içeri sokmayı beceremiyor. Yaz günü Ankara Bahçelievler’de dolaşmaya çıkmış bir genç niçin McDonald’s ı tercih etsin. Menü aynı , değişen hiçbir şey yok.

Akşam saatleri için yalnızca akşam saat 7 ‘den sonra hizmete sunulan değişik bir çay türü düşünülemez mi ? McDonald’s şu an herkesin evinde ya da başka bir yerde kolaylıkla içebileceği Lipton hazır çayları servis ediyor. Akşam saatleri için vaat edebileceği hiçbir değişik ürünü ise mevcut değil ; öğlen vakti sunduğu standart ürünleri akşam vakti tekrarlıyor.

Yaz dönemlerinde otellere gittiğinizde akşam vakti için sandalyeler , masalar ve ortamdaki birkaç aksesuar değiştirilerek farklı bir ortam izlenimi yaratılır , ortamdan farklı bir haz almanız sağlanır. “ McDonald’s akşam saatleri “ adıyla çok basit bir değişiklikle sıkıcı metal sandalye ve masalarını dahi değiştirebilir. Saat 7’den sonra o koşuşturmaca bitiyor , ortam bir derece farklılaşıyor , McDonald’s size farklı bir lezzet sunuyor. Siz ise bu değişime , farklı zamanlarınız için çözümler üretebilmesine ve her zaman yanınızda olmasına hayran kalarak daha çok zaman geçiriyor , daha çok şey paylaşıyorsunuz.

Birisi bana 2 defa aynı ürünü yedirirse bu karşı tarafın hatasıdır , 3 defa yedirirse bu benim hatamdır ; müşteri aynı hatayı 3 defa tekrarlamaz

TwitterTakip

23 July 2008

Güven üzerine


Gelecekte insanların eksikliğini hissettikleri en önemli ihtiyaç bence “ güven “ olacak.

19. y.y.’da bir köyde yaşayan çiftçi sizden daha az imkanlara sahip olmasına rağmen sizden daha mutluydu. Çünkü, sizden daha az biliyor, bilmediğine inanıyordu…

bilim denen şey, teflon tavayı icat edip yumurtanızın yapışmamasını sağlarken, bir çok değerinizi de inançlarınızı da alıp götürdü

bilim geliştikçe güven duyabileceğinizi şeylerin sayısı giderek azalacaktır

Güven ;

Karl Marx’a göre güvensizliğin nedeni Burjuvaziydi…

Machiavelli’ye göre güven duymak için diğer insanlara korku salmanız gerekiyordu , diğerlerinin sizden korkması sizin için bir güvenceydi

Rousseau ise sanayi toplumlarında güven unsurunun mümkün olamayacağını söylüyordu

Nietzsche’ye göre güvensizlik insanı vareden , korkulmaması gereken bir şeydi… Güvensizlik içinde daha çok düşünecek ve kendinizi keşfedebilecektiniz

Sizce güven ile ilgili hangi yaklaşım doğru ?

Aslında hepsinde önemli bir doğruluk payı var , farklılık ise bu düşünürlerin durduğu yere göre değişiyor. Machiavelli , güven konusuna güç açısından yaklaşıyor , Nietzsche insanın üstün insana dönüşmesi ve kendini kurtarabilmesi açısından , Marx ise kapitalist sistem eleştirisi açısından…

Doğru yoktur , doğru aldığınız pozisyona göre şekil alır

Bir pazarlamacıysanız sizin için güven’in anlamı farklı , satıcıysanız daha farklıdır

Pazarlamacı : Güven insanlara diğerleri gibi olabildiğini hissettirebilmektir

Satıcı : insanların satınalma kararlarını kendisinin verdiğine inanmalarıdır

Yönetici : Güven istikrardır

Muhasebeci : Güven sistemdir

TwitterTakip

20 July 2008

Steve&Barry battı


Steve&Barry bir kampusten büyüyerek yüzlerce mağaza sayısına ulaşan başarılı bir örnekti. Ürünlerinin çok ucuz olmasından dolayı birçok insanı mağazasına çekiyor , kulaktan kulağa yayılıyordu. Bazı yorumcular gereğinden fazla hızlı büyümesi sonucu kontrolü yitirdiklerini söylüyorlar. Firma birçok ünlü isimle anlaşarak bu ünlülere kendi tarzlarında ürünler tasarlatıyor ve satışa sunuyordu. Hatta alışveriş merkezleri bu mağazaların kendi merkezlerinde mağaza açmaları için hava parası ödüyorlardı.

Facebook da ülkemizde çok hızlı yayıldı ama bu güncelliğini devam ettirebildi mi ? Bu tür farklı fikirler, bu farklılıklarından dolayı birçok müşteri çekiyorlar ama bir süre sonra heyecanını yitirebiliyor. Bu tür organizasyonlarının heyecanını yitirme nedeni çok hızlı büyüme sonucunda kitleselleşerek ayırt edici özelliklerini yitirmeleri olabilir mi ?

McDonald’s çocuklara ve gençlere hitap etmekle birlikte , madem bu kadar mağazamız oldu o halde , orta yaş üstü insanlara , emeklilere , ev hanımlarına da hizmet verelim , düşüncesiyle seğmentini daha da genişletse daha çok müşteri mi çekmiş olur ?

Facebook sınırlı bir genç kesim ile kendisini korusa daha cazip ve heyecanını koruyabilen bir yapısı olmaz mıydı ? Bu kadar kolay ulaşılabilmesi ifade ettiği değeri azaltmıyor mu ?

TwitterTakip

19 July 2008

Satış nedir , klasik satış ve modern yaklaşım


Home Trend dergisinde yayınlanan bugün ki yazım ;


Ekonomi biliminin babası Adam Smith, ekonomiyi tanımlarken, ekonomik düzeni sağlayan “ gizli el “ teorisini ortaya atıyordu. Bu teoriye göre herkes bencil davranıp kendisi açısından en doğru kararı verdiğinde ortaya ekonomik bir düzen çıkıyordu. Adam Smith’in ekonomiyi bu kadar gizemli bir hale getirip, rasyonel olmayan bir kavramla açıklamasının nedeni ekonomi içerisinde tahmin dahi edemeyeceğiniz birçok etkenin etkili olmasıydı.

İnsanlar niçin bir ürünü satın alır ?
Fiyatından dolayı mı , satıcıya güven duyduklarından dolayı mı yoksa ürünün kalitesinden dolayı mı ?
Bu sorulara net biçimde yanıt vermenin kolay olmadığını görüyoruz. Bir müşteriye bu ürünü niçin satın alıyorsun, şeklinde sorduğunuzda size birkaç yanıt verecektir ama araştırmalar müşterilerin söyledikleri nedenlerin gerçek nedenler olmadıklarını gösteriyor.

Modern yaklaşıma göre insanlar akıllarıyla değil, duygularıyla satın alıyorlar ; akıl sadece tastik ediyor. Duygu ve bilinçaltı faktörünün satış ve pazarlamada bu kadar ön plana geçmesi, Adam Smith’in “Gizli el” teorisini satış işinde de geçerli olabileceğini , satışın da gizemli bir yönünün olduğunu gösteriyor.

Satış zannedildiği kadar rasyonel bir süreç değildir. Otomobiller alınırken sadece taşımacılık sorununu gidermek için araç satın alınmaz , otomobilin sağlayacağı prestij ve imaj , müşterinin yer aldığı sosyal tabaka gibi faktörler de belirleyicidir. Satın almada amaç ürüne salt sahip olmak değildir , fayda her zaman üründen daha büyüktür. İnsanlar boya almazlar , evlerinin güzelliğini , bakımını ve estetiğini satın alırlar.Satın alınan faydadır.Başarılı satıcılar ürünün kendisi yerine , ürünün alıcının gereksinimlerine karşılık verip örtüşen yararlarını vurgularlar.İyi bir satıcı müşterinin rastgele söylediklerini not ederek beklenilen faydayı tesbit eder , bu satışta izlenecek yoldur. Bir müşteri bu araç ne kadar hız yapar diye soruyorsa aracın ne kadar ekonomik olduğunu vurgulayarak satışı devam ettirmek hatadır.

Satıştaki değişim ;

Satış eskiden kutuplardaki adama buzdolabı satabilmek olarak tanımlanırken , şirketler artık bu tür bir satışın sürdürülebilir başarıyı getirmediğini görüyorlar. Bu tür bir satışın ilişkileri güçlendirmek yerine, ilişkileri yorduğu ve güveni zedelediğini düşünüyorlar. Eğer, şirketinizde çalışan bir kişi diğerlerine göre başarılıysa aslında bu başarı bir anlam ifade etmiyor ; eğer bu kişinin başarısını alıp bir sistem haline getiremiyor ve diğer çalışanlara yayamıyorsanız böyle bir başarı yanıltıcı bir tablo çıkartıyor.

Satış mesleğini eskiden basit bir mantıkla müşteriyle diyalog , ikna becerisi gibi basit yeteneklere indirgeniyordu. Bugün ki anlayışta ise Satış artık iletişim kurabilme değil , iletişimi yönetebilme becerisi olarak tanımlanıyor. İletişim kurabilmeyi daha çok her insanda olması gereken son derece normal insani bir yetenek olarak tanımlıyoruz.

Satış şovlarıyla , etkili cümlelerle, müşteri üzerinde baskı kurarak satış yapmayı, sıfır toplamlı oyun olarak adlandırıyoruz. Bir tarafın kazandığı diğer tarafın ise kaybettiği bir mantığın uzun süre devam etmesi mümkün değildir.Modern yaklaşım her iki tarafın da kazandığı stratejik bir pazarlama yaklaşımına yaslanan satış biçimini benimsiyor.

Gelecek yıllarda ;

Ürünlerin çok çeşitlenmesi ve alıcıların bu çeşitlilik karşısında hakimiyetlerini yitirmesiyle satıcılık ürün danışmanlığına doğru bir kayış sergileyecek. Satıcılar daha çok uzmanlaşarak daha da fokuslanarak çalışacak

Satış bireyin yeteneklerine göre piyasada şekillenen bir durum olmaktan çıkıp , pazarlama ile entegre , daha organize hale gelecek. Bunu mikro satıştan makro satışa geçiş olarak da yorumlayabiliriz. Müşteriye göre alınan pozisyondan bütün resmi gören daha stratejik bir satışa dönüşecek

Birkaç Not ;

İnsanlar kendilerine satış yapılmasını sevmezler, ama satın almaya bayılırlar. Bir müşteri satın aldığı zaman kendisine satış yapıldığını değil , o malı almayı kendisinin tercih ettiğini hissetmelidir.Satıcının işi satmak değil , müşterinin satın almayı isteyecek motivasyonu ve isteği yaratmaktır.

Satıcı “ nasıl satarım” sorusunu değil , “ insanlar niçin satın alır ” sorusun sormalıdır. Kendi nedenlerinizi kabul ettirmek yerine, nedenler yaratmak daha uzun vadeli ve kazandıran bir yaklaşımdır


TwitterTakip

18 July 2008

Gerçekten de istiyor musun ?



Bir satıcı ile müşteri yıllar sonra samimi olduklarında satıcı müşterisine soruyor : seninle ilk karşılaştığımızda o ürünü niçin satın almadın ?

Müşteri : Hiç bu ürünü satın al demedin ki sürekli ürünü anlattın , özelliklerinden bahsettin ve jest-mimiklerimdeki isteksizliğe bakarak kendi kendine bir karara varıp çekip gittin…

Erkek arkadaşı yıllar sonra kıza soruyor : seninle iyi bir arkadaşlığımız var ve bir şeyler hissettiğini ben de biliyorum , niçin hep arkadaş olarak kaldık , sevgili olamadık…

Kız : bunu hiç sormadın ki , hiç seni seviyorum demedin…

İstemek ile istiyor gibi görünmek , ima etmek , anlatmaya çalışmak ve karşıdaki insanın anlamasını beklemek arasında önemli bir fark vardır.

Satmak istediğini açıkça belirtmeden müşteri ; normal rutin bir görevini yapıyor , satış yapmak istediğini açıkça belirtmediğine göre herhalde biraz daha zaman gerekli , birkaç aşamadan sonra almak daha doğru gibi düşüncelere kapılabilir

İkinci Dünya savaşı sırasında Amerika’nın askerlik için insanları çağırmada kullandığı afiş şöyle diyordu : Amerikan ordusu seni istiyor… Orduya yazılmak için başvurunuz gibi genel ve kimsenin üzerine alınmayacağı bir cümle yerine resimdeki el işareti sizi göstererek net bir istekte bulunuyordu

Ne istediğinizi net bir biçimde belirtin. Çoğu ikna cümlelerinden daha etkili cümle : Bu işi gerçekten de istiyorum , cümlesidir.

Ne istediğinizi hissettirebilseniz ve ikna edebilseniz dahi doğru cümleyi sizin ağzınızdan duymayan bir kimse “ acaba yeteri kadar istiyor mu “ şüphesini duyacaktır.

TwitterTakip

Çetinkaya mağazaları ve Nike



Çetinkaya mağazaları tekstil bölümünde sattığı ürünleri fason olarak dışarıda yaptırıyor. Alıp sattığı bazı markalar da mevcut.

Bugün bir vesileyle uğradığım mağazada şöyle bir tabloyla karşılaştım. Kendi fason olarak yaptırdığı ürünleri gayet uygun fiyatlara satıyor , iyi bir şekilde teşhir ediyor. Bunun yanında Nıke ve Lee markası da mevcut. Nıke ve Lee markalı ürünler ise desen olarak , tarz olarak modası geçmiş , satılabilir ürünler değil. Fiyatlarına baktığınızda ise bu ürünlere göre aşırı pahalı olduklarını görüyorsunuz. Bu tabloyu gördüğümde aklımda acaba sorusu oluştu.

Acaba satılabilir olmayan ürünlere yüksek fiyatlar koyarak tüketicide göreceli bir yanılsama mı yaratılmaya çalışılıyor?

Marka olmayan , uygun fiyatlı fason ürünlere tüketici baktığında hemen bir kıyaslama yapmaya çalışır. Daha önceki gördüğü ürünler , bu ürünlerin fiyatları ve markalar bu kıyaslamada bir ölçüttür. Bu kıyaslamada bir yanılsama yaratmak için bu markalar ve fiyatları yem olarak kullanılmış olabilir mi ?

Tüketici bilinçaltından gelen “ güzel ama marka değil “ savunmasına karşı “ al işte marka ve fiyatı da burada “ yanıtını vermek için bu ürünler sergileniyor olabilir mi?

TwitterTakip

17 July 2008

Yanılsamalar


Gazetelerin % 60’lık bir bölümü reklamlarla doludur. Televizyonların ise sadece %20’lik kısmı. Buna rağmen insanlar televizyonlarda çok fazla reklam gösterildiğinden şikayetçidir. Böyle bir şikayeti ise gazeteler konusunda hiç duymadım.

Dilencilerin çoğu gerçekten de karnını dahi doyuramayacak durumdadır. Yaşlı bir kadın, kar altında soğuk betonun üzerinde otururken, yanından geçen çoğu insan şöyle düşünür ; ceplerini karıştırsan benden dahi çok parası vardır…

İnsan bilinçaltı yanılsamalarla doludur

Bir satıcı biraz ileride duran sorumluya seslenerek ; bu ürünün fiyatı ne kadar , diye soruyor. Sorumlu daha önceki danışıklı dövüş neticesinde fiyatı 2 katı söylüyor ; 100 ytl diyor. Satıcı ise sanki yanlış duymuş gibi 50 ytl efendim , diye yanındaki müşteriye cevap veriyor. Müşteri yerde cüzdan bulmuş gibi hemen ürünü alıp dükkandan uzaklaşıyor

İş hayatında doğrularla değil , analizlerle , gözlemlerle hareket etmek gerekir. Doğru sizin içinizde tutarlı dış dünyayla ise uyumsuz bir noktaya çıkartabilir sizi. Ne zaman “hayat çok adaletsiz “ gibi yakınmalar içerisinde bulsanız kendinizi, kendi doğrularınızla hareket ettiğinizi anlayabilirsiniz

TwitterTakip

13 July 2008

Alışkanlıklar ve tüketici davranışı


Carrefour gibi bir marketiniz olduğunu düşünelim. X müşterisi hafta sonları gezmek için sık sık mağazanıza geliyor. X müşterisi marketi ziyaret ettiği ilk zamanlarda alışveriş yapma tecrübesini yaşamışsa daha sonraki ziyaretlerinde ihtiyacı olmasa dahi alışveriş yapma eğilimi gösteriyor. Yani , eğer müşteri ilk 10 ziyaretinde bir şekilde marketten bir şey almadan çıkmadıysa 11. ziyaretinde ihtiyacı olmasa dahi bir şey almadığında bir eksiklik hissediyor , alışveriş yapma eğilimi güçleniyor.

Buna alışkanlık da diyebiliriz. Alışkanlığın daha sonraki davranışları etkileme gücü…

Y adında bir operatörünüz olduğunu düşünelim. Müşterinize aile içi görüşme için ücretsiz bir 10 dakika veriyorsanız ve bu 6-7 ay gibi bir süre devam ediyorsa , bu kampanyanız bittiğinde de müşteriniz her gün konuşma ihtiyacı hissediyor. Hatta bu alışkanlık bir ihtiyaca dönüşerek müşterinin ilişkide olduğu diğer insanlara da kayıyor.

Tüketici davranışlarında alışkanlık bu kadar önemlidir. Tüketicinizde bu alışkanlığı nasıl yaratabilirsiniz, alışkanlıkları nasıl yönetebilirsiniz sorusu her gün kendi kendinize sormanız gereken önemli bir sorudur.

Bir davranış alışkanlığa dönüştükten sonra artık bir ihtiyaçtır.

Son zamanlarda AVM sayılarında önemli bir artış var. Tüketicide ise bu tür alışveriş merkezlerine karşı yoğun bir merak var. Ancak , tüketici birkaç defa gidip deneyim edindikten sonra merakını gideriyor ve çoğu AVM bu ziyaretlerin devamlılığını sağlayamıyor. Oysa , tüketicideki bu ilk merak ve ziyaretler önemli bir fırsattır. Tüketiciyi şaşırtabildğiniz , güzel vakit geçirmesini sağlayabildiğiniz ölçüde tüketici ne zaman sıkılsa , bir boşluk yakalasa bu alışkanlık tüketiciyi uyaracaktır.

TwitterTakip

12 July 2008

Tam bir Çin işkencesi



Savaşları hep sonuçlarıyla değerlendirir , ortaya çıkardığı kahramanlarıyla anarız. Oysa , savaş sırasındaki ayrıntılar çok daha önemlidir benim için.

Örneğin , Kurtuluş savaşı sırasında esirlere ne yaptık ? “Bre kafir “ diyerek öldürdük mü , kendi esirlerimizle mi değiştirdik ?

Çinliler, Amerikalı esirlere psikolog ve sosyologlarla çalışarak farklı bir propaganda türü geliştirmişti. Öncelikle esirlere gayet iyi davranıyorlardı , sonra ufak adımlarla başlayarak kendi ülkelerini eleştirmelerini sağlıyorlardı.
Örneğin , önce “Amerika da herkesin bildiği gibi mükemmel bir ülke değildir “ gibi basit ve ufak adımlarla başlıyorlardı. Daha sonra “Çin’de herkesin bir işi var” gibi cümlelerle ilerleme sağlanıyordu ve bu eleştiriler gittikçe sertleşiyordu. Kampta kalan askerlerin birbirlerin arasındaki dayanışma ve milliyetçilik duygusu da kırılmalıydı. Bunun için ispiyonculuk dedikleri bir sistem geliştirmişlerdi. Esirlerin birbirlerini ispiyonlamaları sağlanarak aralarındaki güven zedeleniyor , esirlerin kendilerini yalnız hissetmeleri sağlanıyordu. Esirler değiştirildikleri zaman dahi topluma uyum sağlayamıyor , diğerlerine güvenemiyor ve sistemi eleştirdiklerinden dolayı kendi insanları cephe alıyorlardı.

Bugün için bu ispiyonculuk sisteminin çoğu şirkette bizzat patronlar tarafından kurulması şaşırtıcı

.
“Bir Türk Dünyaya bedeldir “ gibi sözcüklerin altında da böyle bir psikoloji yatar. Bu tür sözcükleri söyletmek savaşlarda yenilmiş , teknolojide ve bilimde geri kalmış , ekonomisi yıkılmış bir toplumun tekrar kendine güven duymasını sağlar. Tek fark bu koşullamanın abartılarak toplumsal bir işkenceye dönüşmesi olabilir. Parti kapatmalarının , Yotube yasaklarının altında da bu psikoloji vardır. Toplum ufak adımlarla ilerleyip, cümlelerini ezberlemişken bu ezberi bozacak noktalar ortadan kaldırılır. Gerçekten de tam bir Çin işkencesi…

TwitterTakip

Müşteriler, dış bir etken tarafından uyarılmadıkları zaman akıllarına gelen ilk şey...



Küçük çocuklara üzerine düşünecekleri ve ilgilerini çekebilecek bir konu verebilirseniz hem sıkılmazlar hem de sizinle bu konu üzerinden iletişim kurarlar.

Aynı durum müşteri için de geçerlidir. Müşterinin mağazanıza girdiğini düşünelim. Çalışan personeliniz müşteriyle iletişim kurmaya çalışıyor ama ya mağazanız ?

Mağazanız da müzik ile , aydınlatma ile müşterinizle bir iletişim içerisine girer.

İnsanlar mağazanızdan çıktıkları anda bütün bu iletişim noktalarının bir muhasebesi çıkar.Biz bu muhasebeye iyi deneyim ya da kötü deneyim , diyoruz.

Müşteriler boş kaldıkları , yapacak bir şey bulamadıkları , dış bir etken tarafından uyarılmadıkları zaman akıllarına gelen ilk şey çekip gitmektir.

Mağazada müşteriyle ilgilenen iki unsur vardır : 1- çalışan personeliniz 2- mağazanız

Çalışan personelin ilgisinin belirli bir doyum noktası vardır , bu nokta aşıldıktan sonra ters etki yaratır. Dolayısıyla , mağaza personelinize yardımcı olacak dış etkenler çok iyi ayarlanmalıdır

Farz edelim ki bir ayakkabı satıyorsunuz. Ayakkabınızın 10 tane farklı , bahsedilmeye değer özelliği var. Niçin bu 10 özelliği de mağaza çalışanına söyleterek çalışanın kurduğu iletişimi riske atıyorsunuz. Bunları arda arda sıralayarak çalışanın satıcı pozisyonundan sıyrılıp daha güven verici bir pozisyona geçmesini önlemiş olursunuz.

Her şeyi anlatmayı mağaza çalışanına bırakmak yerine diğer ek materyallerden de faydalanmalısınız. Örneğin , Greyder ayakkabı markası ayakkabıların su geçirmezliğini tatmin edici biçimde satıcının 3-4 dakika kendisini paralayarak anlatması yerine basit bir akvaryum benzeri mekanizmayla daha basit biçimde anlatmayı yeğliyor.

Bu tür anlatım metodları hem satıcınızın iletişimdeki doyum noktasını aşmamasını sağlar hem de boş anları değerlendirmesini sağlar.

TwitterTakip

10 July 2008

Diş macunları ve ambalaj


Süpermarketlere gittiğinizde diş macunu standlarının önüne geçin ve bakın. Hepsinin benzer ambalajlarda olduklarını göreceksiniz , tek farklılık renkleri ve ebatları.

Bu kategoride yer alan ürünlerin arkalarında ise uluslar arası firmalar mevcut. Zaten bu kadar benzerlik ve farklılaşamama ancak bu kadar büyüklükle mümkündür

Diş macunu standlarının karşısına geçtiğinizde hiçbirisinin ambalajı dikkatinizi çekmiyor ve farklılaşamıyor. Her bir firma tüketicisine bağırıyor ama benzer şekilde ; ben daha ucuzum , daha büyüğüm , %25 hediye vs.

Diş macununu bir insan günde 2 ya da 3 defa kullanır ve kapağı açmanın bir problem olduğunu söyleyebiliriz , daha pratik bir yöntem bulunabilir

Diş macunu ambalajlarında , son kısımlarda ise tüp ile bir kavgaya girersiniz. Ya dibe birikmiştir ya da ağız kısmında daha birçok macun vardır ve sıkamazsınız

Eğer bir diş macunu ürünü çıkartacak olsaydım ilk dikkat edeceğim nokta ambalajı olurdu. Bu kadar benzerlik ve tekrar dışarıdan bir oyuncuya davetiye çıkartıyor

TwitterTakip

iyilik ve kötülüğün sınırları üzerine


İnsanların ancak hayal edebildikleri kadar iyilik yapabilirler , kötülüğün ise bir sınırı yoktur.

İyilik düşünülebilen , öğrenilebilen bir şeydir. Belirli bir ön kestirmeyi ve tahmini içerir.

İnsanları kötülük yapabileceği bir psikolojik ortama sürüklediğinizde sonuç tahmin ettiğiniz gibi olmayabilir.

İyilik tahmin edilebilir fakat kötülük tahmin edilemez

TwitterTakip

05 July 2008

Soru sorma biçimi


Dostoyevski bir zamanlar şu soruyu sormuştu : eğer Tanrı yoksa insanlar niçin iyilik yapsın , Tanrı yoksa insanlar niçin kötülük yapmaktan korksun …

Ve sonradan Tanrı’nın olmamasının korkunç bir şey olacağına inanmıştı ,

Dostoyevski’nin soru soruş tarzı benim için esinlenme kaynağı olmuştur ,

Örneğin , bu kişi çalışkan mı yoksa değil mi , sorusunun aslında bir anlamı yoktur , böyle bir soru sizi nedenleri incelemeye değil, tahmine yöneltir ,

Doğru soru ; bu kişi niçin çalışsın , çalışmak için hangi nedenleri var

Çalışmaya yönelik karşınızdaki insanın gösterdiği isteklilik , motivasyon yanıltıcıdır. Böyle bir vitrini oluşturmak basit bir yeteneği gerektirir , karşınıza çıkan ve istekli görünmeye kendisini koşullamış bir kişi ise sizi yanıltabilir ,

Doğru soru çoğu kez sizi yanıltır , çünkü doğru soru tahmin edilebilirdir , bu yüzden kurgulanabilir. Doğru soruyu sorarak çoğu kez doğru yanıtı alamazsınız. Doğru soruya güvenmek yerine doğru sorunun etrafından dolaşmak daha kestirme ve net bir sonuç verir

Çalışkan bir insan mısınız ? Öyle olduğumu düşünüyorum , hayatım boyunca … bu hikaye bu şekilde devam eder.

Böyle bir soru yerine şu tür kıstaslar oluşturun : çalışkan insanların belirgin özellikleri nelerdir ?

Örneğin , ben gururuna düşkün insanların çok çalışkan olduklarını , düşünüyorum

Öyleyse, karşıdaki insanın çalışkanlılığını değil, gururunu sorgularım. Böyle bir sorgulamada ise karşıdaki insan sizin neyi aradığınızı , neyin peşinde olduğunuzu net olarak kestiremez. Genellikle samimi olmaktan başka alternatifi yoktur , oyununuzu kestiremediği için, hiç değilse doğal davranmaktan puan kazanmak için bu yolu seçecektir

Mülakatlardaki klasik sorular bana her zaman çok saçma gelmiştir : Kendinizi 10 yıl sonra nerede görmek istiyorsunuz ? Cevap : Bana bu soruyu sorma yeteneğinde olduğunuz için 10 yıla kalmaz sizin yerinizde olacağımı garanti edebilirim…

TwitterTakip

Serdar Turgut ve köşesi


Akşam gazetesinden Serdar Turgut’un yazılarını severek okurum , oldukça kaliteli ve derin yazıları vardır ama burada ters giden bir şeyler var. Bu adam yanlış gazetede yazıyor

Akşam gazetesini incelediğinizde , gazetenin haberleri popüler hale getirdiğini , sansasyonel haberlere ağırlıklı olarak yer verdiğini görürsünüz. Bu gazete, bu tavrıyla haberleri hızlıca okuyup geçen , haberlere göz ucuyla bakan , okumak yerine bilgilenmeyi tercih eden bir kitleye hitap ediyor. Ama , Serdar bey’in yazılarına baktığınızda ise kendi varoluşunu sorguluyor , gece hayatının çok mahrem sırlarını paylaşıyor…

Her zaman seni aforoz edenler dar görüşlü değildir , bazen sen de durman gereken yeri bilmelisin

TwitterTakip

Nokia gerçekten de insanları birleştirebiliyor mu ?


Nokia kullanan insanları sokakta çevirerek sorun : “connection people” ne demek ?

Nokia tüketicilerinin çoğu bu kelimelerin anlamını bilmiyordur.

Elbetteki tüm Dünyaya hitap eden bir markanın ortak bir mesaj iletmesi , tek bir mesaj üzerine yoğunlaşması normal. Motorola “ Hello Motorola “ ile bunu çok daha başarılı bir biçimde yapıyor.

Nokia’nın iki elin birşemesini gösteren simgesi oldukça başarılı ama bunu anlatma dili yeterli değil. Bunu anlatmak için ortak dil oluşturma konusunda başarısız ve bu başarılı simgeyi yeteri kadar başarılı ifade edemiyor.

TwitterTakip

04 July 2008

Nokta dergisi için fırsat


Darbe günlüklerini yayınlayan Nokta dergisi bir süre önce kapatılmıştı. Şu anki durumda ise bu günlüklerin gerçek olduğu kanıtlandı ve nokta dergisi aklandı.

Bir dergi için bundan daha iyi bir fırsat olamaz. Şu anki konjektür kullanılarak , iyi bir slogan ve imaj ile Nokta dergisi gazete dahi çıkartabilir.

Cumhuriyet gazetesi “ cumhuriyeti bizler kurduk “ sloganıyla kendisini laik bir çizgide konumlayarak taraftar topladı. Radikal gazetesi , gazetelerin yeterince özgür olmadığı eleştirilerinin eksilmediği bir dönemde ortaya çıktı. Taraf gazetesi, kapatma kararlarının geldiği bir dönemde kendisini kurguladı , ve ordu’ya karşı klasik “sus” tavrını aşarak kimliğini pekiştirdi.
Nokta dergisinin tekrar yayına geçmesi için bundan daha iyi bir fırsat olamaz.

TwitterTakip

Türkler gemi üretmiş , adını da Milli Gemi koymuş


Türk Mühendisler tarafından Milgem adında bir gemi yapılmış. Milgem’in açılımı da Milli Gemiymiş.

Sanırım, bu Türk mühendislere, Türk reklamcılar eşlik etmemiş ve ortaya Milgem gibi bir isim çıkmış.

“ Türk mühendisler “ sözcüğü çok sık kullanılan bir klişe. Buradaki teknolojiyi ikinci plana iten, milliyetçiliği öne çıkaran başlangıç bence doğru bir mesaj iletmiyor. Teknoloji gibi , yenilik gibi , innovasyon gibi bir ilerlemeyi bu şekilde taraf olarak gereksiz bir kalıbın içerisine sokuyor. Bu kalıp ile yenilik bir arada duramadığı için ortaya ciddiyetsiz ve komik bir görüntü çıkıyor.

TwitterTakip

03 July 2008

Komplo teorileri havada uçuşurken ...



Eğer ortada bir olay varsa ve bu olay herkesi tek bir şekilde düşünmeye itiyorsa , kuşkulanmak için de bir nedeniniz var demektir.

Sinan Aygün’ün banyosunda bir suikast silahı bulundu. Çalışma arkadaşları gazetecileri , şohben tamircisini tekrar çağırdılar ve bu olayın üzerinde özellikle durdular.

Oysa , adli tıpta temiz çıkan bir silah oraya niçin konulsun , sadece bir kapısı olan ve parmak izi tanımlı o lavoboya kim , nasıl girsin ?

Burada tersi komplo söz konusu olamaz mı ?

Suçlu psikolojisinde , eğer bir kişinin kendini savunabilecek çok mantıklı delilleri var ise , bu kişi suçlu olabilir. Akıllı suçlular yakalandıklarında kendilerini savunabilecek delilleri oluşturmayı da ihmal etmezler.Bu deliller de sizi suçluya götürür

Bu riski gören kişiler önlemlerini de alırlar.
Kendi hakkımda bir gerçeği köreltmek istiyorsam , kendimi aklayabileceğim 3 tane yalan oluşturmam yeterlidir.

TwitterTakip

Tanımlamak


Tanımlamalardan nefret ederim. Hayatın akışı içerisine uymayan bir yönleri vardır, bu tür tanımlayıcı kelimelerin. Tanımlamalara başvuran insanlar hakkında kafamda şu düşünce belirir : anlaşıldı , konuya hakim değil ve savunmaya geçti…

Savunma mekanizmalarının birçok çeşidini biliyoruz , ben de bunların içerisine yeni bir kavram ekliyorum : tanımlama savunması… Bunu tanımlamamı ise şimdilik beklemeyin…

TwitterTakip

02 July 2008

Yaz dönemleri ve Tv


Yaz dönemine girilirken Tv’ler programlarını birer birer sonlandırıyorlar. Sürekli tekrarlanan bir uygulama olduğu için yadırgamıyoruz ama bu tatilin anlamı nedir ?

Yaz döneminde insanların tatil yaptıkları , Tv yerine daha sosyal eğlenceleri tercih ettikleri varsayılır ama gerçekten de öyle mi ?

Öyle dahi olsa herkesin bu şekilde düşünmesi sizin için bir fırsat olmaz mı ?

Ülkenin gelir durumunu , nüfusun yüzde kaçının tatile gidebildiğini ve Tv dışında farklı bir sosyal aktiviteye para ayırabildiklerini inceleyin , daha sonra tablo biraz daha netleşecektir.

TwitterTakip

Savunmadaki dikkat çekici cümle ve ikna taktiği


AKP'nin kapatılma davası konusunda en büyük eleştiri ekonomi çevrelerinden gelmişti. İşsizlik , ekonomik problemler , Avrupa birliği ilişkileri riske atılacağı savunularak psikolojik bir baskı kurulmaya çalışılmıştı.

Yalçınkaya ise savunmasında ; ekonomik problemler, işsizlik bir tarafta dururken partinin başörtüsüyle uğraşması gerçek gündemini gösteriyor , şeklinde bir savunma yaptı

İkna teknikleri açısından savunmadaki bu cümlenin altını çizmemiz gerekir. Savcının kucağına bir bomba bırakılmıştı , bu cümleyle kucağındaki bombayı karşı tarafa atmış oldu

TwitterTakip

Mercedest ve vizyon


Mercedes firması 7 yıl sonra araçlarında benzin kullanılmayacağını açıklamış

Mercedes , mercedes kalitesinde araçlara sahip olduğu için mercedest değil , böyle bir vizyona sahip olduğu için mercedesdir.

Avrupalıların teknoloji’de ileri olması sürekli vurgulanır, ama burada ortaya çıkan teknoloji aslında bir sonuçtur. Teknolojiyi bu derece ileri düzeyde olmasını sağlayan bir organizasyon , yönetim anlayışı ve taa çocukluk dönemlerindeki yetişme , sosyal ilişki ve kitap okuma alışkanlığı gibi birçok nedene dayanır.

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us