Koşullar İnsanı Kahraman Yapar...
Darwin, koşullara ayak uyduramayan yok olur ve güçlü olan ayakta kalır demişti. Bu da demektir ki; canlılar koşullara uyum sağlayabilen , yaşama güdüsü baskın olan bir canlıdır. Buradan yola çıkarak şöyle bir öneride bulunabiliriz ; insan gelişimini sağlamak için insan üzerine motivasyon araçlarıyla yüklenmektense koşullarla oynayın...
Bu ne demek ?
Bizler çoğu kez insanı yönetmeye çalışırız. İnsan ise ona doğru hedefleri , koşulları sağlamadığınız yani bir anlamda kendi kendine enerji üretmesini sağlayacak iç ve dış dinamikleri harekete geçiremediğiniz sürece sürekli hareket sağlayamaz. İç dinamik ise sizin söyleyebileceğiniz, bir söz, ödül ya da ceza gibi geçici araçların dışında çok daha geniş kapsamlı bir sorumluluk anlayışı, eğitimi içine alan bir alandır. Burada oynama alanınız kısıtlı, geçici sürelidir.
Ya koşullar ?
Her insanın aldığı eğitimden , deneyimlerden bağımsız olarak içinde varolan bazı güdüleri vardır.
Gurur, aşk, varolabilme güdüsü...
Bu duygular herkeste eşit olarak vardır
Bazen gurursuz insan olarak tanımladığınız insanlarla karşılaşabilirsiniz ancak bunların sadece gurur algılayışları farklılık gösterebilir
Bir insana çalış demek yerine, çalışanın varolabildiği , daha çok saygınlık kazanacağı bir koşul ortamı oluşturamadığınız sürece söylediğiniz kelimelerin hiçbir anlamı yoktur
İyi bir yönetici rekabet koşullarını doğru oluşturur, çalışanın gücünün sınırlarını doğru tesbit eder ve bu sınırlara değecek hedefler önüne koyar,
Koşulları değiştirmeden çalışması yönünde telkinde bulunma bir dilekten öte anlam taşımaz
Öyleyse çalışanın kendi gelişimini tamamlaması, daha çok çalışması için koşulları değiştirmeli, koşullarla oynamalıyız
Wall-Mart bir dönem mağazalarından birşeyler çalan müşterilerle baş edemiyordu. O dönemler henüz x-ray cihazlar gelişmemişti. Çözüm için kapıya güler yüzlü , her gelene merhaba , nasılsınız diyen yaşlı temiz yüzlü insanlar koydu.
sonra gördü ki, bu yaşlı insanlardan sonra hırsızlık olayları azalma gösterdi. Bu yaşlı insanlarla diyaloga girmek, birey üzerine saygınlığını yitirmeme , mahçup olmama gibi güdüleri dürtüledi.
Türkiye'de çocuklara iyi şeyler öğretilir , bunlar anlatılandır ancak Türkiye'de yetişen bir çocuğun hırsız olmama ihtimali nedir ? Çalmak ebebeyn tarafından öğretilen şey , bir de bunun tersinde Türkiye koşulları var. Çalmanın her gün haber bültenlerinde izlendiği, yakalanmadığı sürece ödüllendirildiği bir koşullar bütünü. Şimdi çalmama yönündeki telkinleri ve çalmaya karşı oluşan Türkiye koşullarını bir arada düşünün. Hangisinin ağır bastığı, anlatılanın mı yoksa koşulların mı daha etkili olduğunun analizini yapın...
bu örnekler de bize gösteriyor ki anlatmanın , telkinin gücü bir noktada tıkanıyor. İnsanı yöneten koşullardır, insan koşullara uyum sağlar, rekabetçi bir koşulunuz ve ortamınız var , böyle bir organizasyon ve sistem kurabildiyseniz gerisi kendiliğinden gelir
ne demiş üstat ; koşullar insanı kahraman yapar... biz de diyoruz ki ; koşulları iyi yönetemezseniz her zaman kahraman değil bazen de hırsız yapar...
No comments:
Post a Comment