29 May 2009
2009’un en rüküş reklamı… Seda Seyan ile Pepsi…
Seda Sayan ,Nil Karaibrahimgil ve Sinan Çetin… Aklı olmayan ve parası olan bir kurumun aklına gelebilecek ilk isimler.
Pepsi , gelecek nesil rüyasını , Seda Sayan’ın ev kadınlarının sofrasıyla değiştirmiş gözüküyor.
Yukarıdaki videoda görebileceğiniz reklamda Seda hanım ihtiyacı olanlara para ve kontör dağıtıyor. Akp’nin seçim başarısından etkilenmiş gibilerJ
Pepsi , bu reklamında yurt parası ve geçim sıkıntısı temalarını işliyor.Bu reklamdan gelecek sene seçimlere katılabilir , gibi bir öngörü ediniyoruz. Pepsi , sponsorluğunda Ayşe Özgün programları düzenlenip , karı-koca ilişkilerine de değinerek , toplumsal sorumluluklarını yerine getirebilirler J
Coca Cola , heyecan temasından mutluluk temasına doğru bir geçiş yaparken , Pepsi, bu reklamla nasıl bir algılama düzeyi yakalamayı hedefliyor ?
Coc Cola , rekabetinde yarışı kaybettiğini kabullenip daha popüler olmaya ve Coca Cola’dan arta kalanları mı toplamaya çalışıyor. Klasik bir Kristal Kola tavrı…
------ ***------
genç kitleye hitap eden markaların güncel problemlere hiç dokunmaması gerektiğini düşünüyorum. Problemler ve güncel hayat imajınızı aşağı doğru çekebilir. Sınırsız eğlenceyi , gençliği , geleceği vurgulayan bir algılamanın güncel hayattan uzak durması gerekir. Coca Cola , tüketicinin güncel hayattan sıkıldığında, onu bu hayattan mutluluğa taşıyacak bir algılama oluşturmaya çalışırken , Pepsi’nin bu hayatın içerisine girmeye çalışması başarısız bir girişim. Dikkat ederseniz Coca Cola kendisini bu hayatın dışında, sürekli heyecanın olduğu ayrı bir dünya’da konumluyor. Bu Dünya ile kendi dünyası arasına sınır çizmeye çalışarak , kendisini bu dünyadan kaçış olarak anlatıyor.
Takip
Pepsi , gelecek nesil rüyasını , Seda Sayan’ın ev kadınlarının sofrasıyla değiştirmiş gözüküyor.
Yukarıdaki videoda görebileceğiniz reklamda Seda hanım ihtiyacı olanlara para ve kontör dağıtıyor. Akp’nin seçim başarısından etkilenmiş gibilerJ
Pepsi , bu reklamında yurt parası ve geçim sıkıntısı temalarını işliyor.Bu reklamdan gelecek sene seçimlere katılabilir , gibi bir öngörü ediniyoruz. Pepsi , sponsorluğunda Ayşe Özgün programları düzenlenip , karı-koca ilişkilerine de değinerek , toplumsal sorumluluklarını yerine getirebilirler J
Coca Cola , heyecan temasından mutluluk temasına doğru bir geçiş yaparken , Pepsi, bu reklamla nasıl bir algılama düzeyi yakalamayı hedefliyor ?
Coc Cola , rekabetinde yarışı kaybettiğini kabullenip daha popüler olmaya ve Coca Cola’dan arta kalanları mı toplamaya çalışıyor. Klasik bir Kristal Kola tavrı…
------ ***------
genç kitleye hitap eden markaların güncel problemlere hiç dokunmaması gerektiğini düşünüyorum. Problemler ve güncel hayat imajınızı aşağı doğru çekebilir. Sınırsız eğlenceyi , gençliği , geleceği vurgulayan bir algılamanın güncel hayattan uzak durması gerekir. Coca Cola , tüketicinin güncel hayattan sıkıldığında, onu bu hayattan mutluluğa taşıyacak bir algılama oluşturmaya çalışırken , Pepsi’nin bu hayatın içerisine girmeye çalışması başarısız bir girişim. Dikkat ederseniz Coca Cola kendisini bu hayatın dışında, sürekli heyecanın olduğu ayrı bir dünya’da konumluyor. Bu Dünya ile kendi dünyası arasına sınır çizmeye çalışarak , kendisini bu dünyadan kaçış olarak anlatıyor.
28 May 2009
İkna ederken , ikna cümleleri ne kadar kullanılmalı ?
Müşteriler vermekten , cebinden para çıkması fikrinden hoşlanmazlar. Bu yüzden satarken kullandığınız kelimeler iknada oldukça önemlidir.
Müşteri kendisini ikna etmeye çalıştığınızı anladığında karşı savunma geliştirecektir. İkna olmak mağlup olmak anlamına gelecektir.
,
Müşteri , yüzüne kapıyı kapatırken , ayağınızı kapının arasına uzatan bir satıcı son hamlesini hangi cümlelerle yapmalı ? Hayır , yanıtını veren , satıcının teklifini reddeden bir müşteri karşısında tek bir cümle şansınız olsa hangi cümleyi kullanırdınız ?
Çatının üzerine çıkıp intahara kalkışan bir kişinin yanıbaşında hangi cümleleri kurmayı tercih ederdiniz ?
Müşteri , yüzüne kapıyı kapatırken , ayağınızı kapının arasına uzatan bir satıcı son hamlesini hangi cümlelerle yapmalı ? Hayır , yanıtını veren , satıcının teklifini reddeden bir müşteri karşısında tek bir cümle şansınız olsa hangi cümleyi kullanırdınız ?
Çatının üzerine çıkıp intahara kalkışan bir kişinin yanıbaşında hangi cümleleri kurmayı tercih ederdiniz ?
psikologların intahar eden bir kişiyi ikna etmek için ilk uyguladıkları taktik sigara ikram etmektir.İkna etmeye çalışan taraf pozisyonundan sıyrılmak için böyle bir başlangıç yaparlar. İkna cümleleri gizlenir ve sona bırakılır.
Hastalarda şöyle bir psikoloji vardır ; yakınlarına , eşlerine hastalıkları konusunda yakınırlar. Aynı soruyu doktor sorduğunda ise gayet iyi olduklarını söyleyip , yakınmalarını dile getirmezler.
Yakınlarına yakınarak normalin dışında bir durumda olduklarını sürekli hatırlatarak daha fazla ilgi talep ederken ; doktorlarına karşı güçlü bir imaj bırakmak isteyebilirler.
Hasta , doktorun otoriter , yöneten , güçlü tavrına karşı güçsüz ve zayıf anlamına gelebilecek pozisyonu reddederek direnebilir.
Bu yüzden bir psikolog arkadaşımın dediği gibi , doktorlar çoğu zaman hastanın durumunu kendileri tetkik ederler , hastalarını dinleme nedenleri kişiliklerini ön plana çıkartmalarına izin vererek rahatlamalarını sağlamaktır.
27 May 2009
Home Trend dergisi röpörtaj --- 2009 evteks fuar değerlendirmesi
Mustafa bey , 2009 Evteks fuarı bu yıl nasıl geçti , dikkat çekici ayrıntılar neydi sizce ?
Genel olarak fuar’ın iyi geçtiğini , beklenti seviyesini aştığını söyleyebiliriz, Derya hanım. Bunu neye göre söylüyorum , birçok nedenden dolayı beklenti oldukça düşüktü , bu beklenti seviyesini düşündüğünüzde sonuç iyiydi, diyebiliriz. Büyük şehirlerden ilgi daha yoğun olurken , Anadolu’dan ve diğer illerden katılım oldukça az idi. Anadolu’da arayış henüz büyük illerdeki kadar yoğun değil. Bölgesellik ağır basıyor , birebir ilişkiler rasyonalitenin önüne geçiyor. Markalara olan ilgi fark edilir düzeydeydi. Bu durumu perakendecinin artan perakende enflasyonunda kimlik arayışı olarak okuyabiliriz.Ayrıca ,bu seneki müşteri sayısının daha az ama daha odaklı olduklarını söyleyebiliriz.
Ancak çoğu firmadan satışların düşük olduğu şeklinde duyumlar aldık, Mustafa bey ?
Satış, artık fuar başarısının ölçütü olamaz. Satış ,belirli dönemlerdeki stok alımlardan daha ufak metrajlarda bütün bir yıla yayılmış durumda. Satıcının ve perakendecinin birebir pazarlığı dışında , tüketicinin de dahil olduğu , daha ufak metrajlarda bir akışkanlık oluştu. Asıl ölçüt bu akışkanlığın hacmidir.
Dönem nakit dönemi. Nakit’de kalma durumu satış hacmini önlüyor , bu da çok normal. Bundan sonra bildiğimiz anlamdaki satışlar azalacak , satış kanalları artacaktır. Kriz , nakdin , risk analizinin , konservatif olmanın önemini daha da arttırdı. Sanayi şirketleri nakit tutmazlar çünkü nakit kar üretmez ancak şu durumda nakit riski kontrol ediyor ve önlüyor. Nakit şu an için kral…
Ben yine de sizin kadar pozitif değilim , durumu bu kadar nedenselleştiremiyorum , işlerin durgun olması perde’nin lüks tüketime giren bir ürün olmasıyla da ilgili sanırım.
Perde sektörü araştırılmamış , analiz edilmemiş ham bir Pazar. Satıcı deneyimlerine , diyaloglar , dedikodulara ve olaylara dayanıyor. Mağazanızdan içeri bugün 1 tane müşteri girmese işler çok kötü diye düşünürsünüz , yarın 10 tane girse moraliniz düzelir ve işler iyi dersiniz. Ancak bu gözlem geneli yansıtmaz , gözlem yanıltıcıdır.
Teorik olarak baktığımızda işlerin şu an çok daha düşük olması gerekir. Çünkü , sizin de söylediğiniz gibi perde lüks tüketime giren bir üründür ve ihtiyaç sıralamasında en son sırada gelir. Ancak , insan davranışı şu şekilde işler. İnsanlar önce ev alır , sonra araba alır sonra da diğer almak istediklerine sıra gelir. Yani ,diğer eşyalara sıra ev ve arabadan sonra gelir. Bununla birlikte insanların ev ve araba almak umutlarının olmadığı durumlarda da diğer kalemleri satın almaya yöneldiklerini görüyoruz. Krizden önceki dönemde kredilerin gayet cazip olmasıyla perde gibi lüks tüketim ürünlerinin sirkülasyonunda yavaşlama hissedilir olmuştu. Şu anki kriz döneminde ise insanların ev ve araba alma oranları düşeceği için paranın kısmen buraya akacağını , tıkanmanın inşaat ve otomotiv sektöründe olduğu kadar olmayacağını söyleyebiliriz. Anadolu’da şöyle derler ; “ bir kapı kapanır , bir kapı açılır” bu söz çok doğrudur ; bu sözün ekonomi biliminde teorileşmiş bir yeri vardır. Para yok , bu krizde kim perde alır , doğrusal mantığı pratikte geçerli değil , bu kadar negatif olmamak lazım.
Bu teori , işler şu an biraz gergin ama bir kapı kapanır bir kapı açılır mı , diyor ?
Peter drucker , kriz dönemlerinde en önemli problemin gerilimi yönetme olduğunu söylüyor. Daha önce kar marjının yüksekliği ve sirkülasyon hızı yöneticilerin sağlamadığı artı bir motivasyon veriyordu , hataların üzerini örtüyordu. Yeni milenyum’da Drucker’in kehaneti yöneticilerin önüne önemli bir problem çıkartıyor. Bir arada tutma ve gerilimi yönetme…Evet , piyasalar gergin ama bu gerginliği yönetebilme de ticaretin kendisi içerisinde bir rekabet unsuru.
Şu an piyasalar gergin , bunu kabul etmek lazım. Ancak yeni düzenler de eski düzenlerin yıkıldığı dönemlerde ortaya çıkar. Emin olun 3 yıl sonra yıldızı parlayan yeni firmalar göreceğiz , bazı firmalar piyasada daha pasif konuma geçecek , boyamada , üretimin belirli alanlarında uzmanlaşan firmalar çıkacak , sadece pazarlamaya ağırlık veren firmalar doğacak , herhangi bir toptancının çantasıyla içeri girip satış yapamayacağı ,kendini bir firmaya bağlamış ,diğer satıcılara kapısını kapatan perakendeciler oluşacak. Yani , bu gerginlikten çok çocuk çıkar .
Umarım piyasa bu yeni çocukları kaldırabilir , öksüz olmaz Mustafa bey.
Bir sonraki röportajda görüşmek üzere , Teşekkür ediyoruz
17 May 2009
coca cola yazlık giysilerini çıkarttı
coca cola oldukça dinamik bir marka. son dönemlerdeki reklamlarında hissedilir bir eğlenceden mutluluğa doğru bir kayış var. Eğlence ve heyecan yerine huzur ve mutluluğu daha çok vurguluyor. Genç kitle kadar orta ve orta yaş üstünü hedefleyen bir çalışmaya başlıyor olabilirler.
enerji içeceklerinin genç kitleyi hedef alan heyecanı vurgulayan çalışmalarından sonra kola'nın bu alanda daha da yoğunlaşacağını tahmin ederken beklenmeyen bir kayış oldu " huzur " teması. burada kaybettiği pazar payını orta ve üstü kitlede telafi etmeye çalışıyor olabilir.
yukarıda yaz için tasarlanmış dizaynlardan iki tanesini görebilirsiniz. Mangal resimli olan benim en çok hoşuma giden ...
16 May 2009
Ermeni soykırımı konusunda Türk Resmi ideolojisinin inandırıcılığı...
Obama’nın “1915 olayları büyük bir felaket “ açıklamasından sonra Ermeni soykırımı iddiaları tekrar gündeme geldi. Bu vesileyle biz de pazarlama köşesi olarak resmi ideolojinin dünya kamuoyunu ikna etmede hangi noktalarda yanlış yaptığını irdelemeye çalışalım.
Öncelikle her haber bülteninde “ ermeni soykırımı “ tabiri kullanılırken zorunlu olarak “ sözde” kelimesinin kullanılması , bunun resmi bir söylem haline getirilerek baskı oluşturulması daha inandırıcı değil , Dünya kamuoyunda bir önyargı oluşmasına neden olur. Bu baskıcı zihniyet , soykırım yapabilir , konusunda bir ön referans teşkil eder. Bu konuda farklı düşünenlerin konferanslarının iptali ve üzerinde oluşturulan baskı karşı tarafın tezlerini kuvvetlendirir , sizin iddialarınızın altının boş olduğu intibasını yaratır.
Obama’nın sözlerini emperyalist bir oyun olarak görmek ve aşırı tepkiler vermek kamuoyunu ve sizi irrasyonel bir tepki noktasına taşır ki bu da karşı tarafın görmek istediği bir durumdur. Sizi tartışılamaz ve müzakere edilemez , katı bir pozisyona iterek , karşı tarafı ise haklı ve toleranslı gibi gösterir.
Bu olaylar karşısında “ asıl biz soykırıma uğradık” karşı çıkışı , sizi daha mantıksız bir noktaya taşıyarak ,karşı tarafın duruşunu daha da kuvvetlendirir. Söylediğiniz haklı noktaların da gözden kaçmasına , es geçilmesine neden olur. Böyle bir irrasyonel çıkış sizin duygusal ve milliyetçi reaksiyonlar verdiğiniz intibasını yaratır.
Oysa , en iyi ikna metodu karşı tarafın iddialarını yumşak bir geçişle kabul ederek kendi cümlelerinizle olayı tanımlamanızdır. Evet , bu olaylar yaşandı , ancak şu koşullarda , biz de şu kadar kayıp verdik … gibi bir savunma sizi daha haklı ve makul bir noktaya taşır. “Böyle bir olay olmadı” şeklindeki resmi tezin sonunda getireceği yer Ermeni iddialarının eninde sonunda kabul edilmesi sonucunu verecektir , aha buraya yazıyoruz…
Yeni TTNET kampanyası ne kadar başarılı ?
Ttnet yeni bir kampanya başlattı. Bu kampanyada fiyat indirmek yerine servisin hızını arttırıyor. Tüketiciye fiyat yerine hizmette avantaj sağlıyor.
Aslında TTNET fiyat ve hizmet çeşitliliği şeklinde bir kampanyayla tüketici açısından daha çok fonksiyonellik sağlayacak , rakip firmalarla oluşan fiyat üzerine kurulu rekabette daha güçlü olacaktır.
Ancak TTNET hizmet seviyesini yukarı taşıyarak , hizmet kalitesinde üstünlük sağlamaya çalışıyor. Tüketicisini daha çok gelir getiren , daha kaliteli hizmet alan bir üst baremde tutmaya çalışıyor.
Peki , bu durumda mevcut abonelerini kaybetmeyecek ve yeni abone çekecek doğru bir iletişim çabası yürütüyor mu ?
Bu tür kampanyalarda tüketici aynı bedeli ödediği için kampanya farklılığını hissetmeyecektir. Komşu bahçeden gelen cazip fiyatlar tüketicinin kafasını karıştıracaktır.
Ttnet hizmet kalitesini yukarı taşıyor ama bunu tüketicinin fark edebileceği bir iletişim kampanyasıyla yürütmeliydi.
Oysa , kampanya medyaya fiyat listelerinden ibaret bir tablo ile yansıdı.
Fark edilirlik bakımından çok yetersiz , tüketiciye sağladığı faydayı vurgulayamayan başarısız bir kampanya oldu.
Bu kampanyada sonuç olarak ; Tüketici Ttnet’de kalır , gözü komşu bahçede olur.
Takip
Aslında TTNET fiyat ve hizmet çeşitliliği şeklinde bir kampanyayla tüketici açısından daha çok fonksiyonellik sağlayacak , rakip firmalarla oluşan fiyat üzerine kurulu rekabette daha güçlü olacaktır.
Ancak TTNET hizmet seviyesini yukarı taşıyarak , hizmet kalitesinde üstünlük sağlamaya çalışıyor. Tüketicisini daha çok gelir getiren , daha kaliteli hizmet alan bir üst baremde tutmaya çalışıyor.
Peki , bu durumda mevcut abonelerini kaybetmeyecek ve yeni abone çekecek doğru bir iletişim çabası yürütüyor mu ?
Bu tür kampanyalarda tüketici aynı bedeli ödediği için kampanya farklılığını hissetmeyecektir. Komşu bahçeden gelen cazip fiyatlar tüketicinin kafasını karıştıracaktır.
Ttnet hizmet kalitesini yukarı taşıyor ama bunu tüketicinin fark edebileceği bir iletişim kampanyasıyla yürütmeliydi.
Oysa , kampanya medyaya fiyat listelerinden ibaret bir tablo ile yansıdı.
Fark edilirlik bakımından çok yetersiz , tüketiciye sağladığı faydayı vurgulayamayan başarısız bir kampanya oldu.
Bu kampanyada sonuç olarak ; Tüketici Ttnet’de kalır , gözü komşu bahçede olur.
Kendime notlar...
* İnsanın topluma karşı kendisini savunması mümkün değildir , asilik olur bunun adı , toplum ise bireye karşı kendisini savunur , ahlaktır bunun adı…
* Bilinç sabit biçimde somut bir olay üzerine odaklanmazsa soyut bir boşlukta dolaşarak gereksiz biçimde yorulur.
* Hayatta anlayamadığınız bir çok nokta olur ancak bunların çoğunu kabul edersiniz mutlu olmak için. Mutluluk böyle bir kabulü gerektirir.
* Ne zaman kendinizi göstermeye çalışsanız aptallıklarınızı gösterirsiniz. Ne zaman saklamaya çalışsanız erdemleriniz gün yüzüne çıkar kendiliğinden. Bu yüzden mütevazilik en büyük küstahlıktır , derler
* Yalan gerçeğe karşı bir sanattır.
Takip
* Bilinç sabit biçimde somut bir olay üzerine odaklanmazsa soyut bir boşlukta dolaşarak gereksiz biçimde yorulur.
* Hayatta anlayamadığınız bir çok nokta olur ancak bunların çoğunu kabul edersiniz mutlu olmak için. Mutluluk böyle bir kabulü gerektirir.
* Ne zaman kendinizi göstermeye çalışsanız aptallıklarınızı gösterirsiniz. Ne zaman saklamaya çalışsanız erdemleriniz gün yüzüne çıkar kendiliğinden. Bu yüzden mütevazilik en büyük küstahlıktır , derler
* Yalan gerçeğe karşı bir sanattır.
14 May 2009
Bu yıl Fuar nasıl olur ? - Home trend dergisi röpörtaj
Mustafa bey , bu sene fuarda nasıl bir hareket yoğunluğu , geçen senelere göre nasıl bir farklılık olur ?
Aslında son 3 yıldır fuarlar oldukça durgun geçiyor , bu da gayet normal. Çünkü , sektörde önemli bir dönüşümün içerisinden geçiyoruz. Özellikle son 3 yıl , stok döneminden kartela sistemine geçişte en hissedilir dönemler oldu. Bu değişimin etkisiyle 3 yıldır stok miktarlarında sürekli bir azalma var. Satın alma azaldığı için fuar’a olan ilgi de , iş de aynı şekilde azaldı. Ancak , bu seneden sonra tekrar ilgi canlanacaktır. Top üründen kartela sistemine geçiş döneminin dibi göründü, bundan sonra seyir yukarı seyredecektir. Satın almadan bağlantı yapma yönünde bir değişimle ilgi tekrar hareketlenecektir.
Bu değişimi biraz açarsak kesin biçimde artık stok döneminin bittiğini söyleyebilir miyiz ?
Raflar birinci darbeyi ürün çeşidinin artmasıyla gördü. 2. darbe ise stok maliyetinin artmasıyla geldi ve raf ürün ikinci darbeyi buradan yedi.Kriz ve enflasyonsuz dönem bu sürecin gereğinden fazla hızlı ilerlemesine neden oldu ve bazı tıkanmalar yaşandı. Çoğu fabrika etkili bir stok yönetimine geçemedi.
Son dönemlerde stok yönetimi en önemli gündem maddesi olmaya başladı , stok yönetimi deyince ne anlamalıyız ?
Bir ürünün rafta kalma süresi uzadıkça stok oranı düşer , rafta kalma süresi arttıkça o ürünün maliyeti artar. Şu an her oyuncu için stoğun maliyeti giderek artıyor. Dolayısıyla tüm parametreler daha az stoğu işaret ediyor. Bu da etkili bir stok yönetimi ve piyasa analizi ile mevcut. Örneğin , Bim marketlerini ele alalım. Maliyetlerini kontrol etmelerinin bir yolu da belirli bir sirkülasyon hızının altına inen ürünü elemeleridir. Her ürünün belirli bir devir hızı vardır , ortalamanın altında kalan elenir. Yani , ürünün devir hızını ölçmek , ürünleri sınırlamak, belirli bir hızın altında kalan ürünlere yer vermemek gibi etkili bir piyasa analizi de stok kontrolünün içerisindedir. Çoğu firma stok kontrolünden , stoğa kontrollü mal çekmeyi anlar ancak bu doğru değildir.
Bu dönemlerde stok yönetimi dışında hangi noktalara dikkat etmek gerekir ? Yönetimlerin ya da zihniyetlerin de değişmesi gerekmez mi ?
Büyüyen bir sektördeki firmayı yönetmek ile küçülen bir sektördeki firmayı yönetmek çok farklıdır. Sektör küçülürken büyüdüğünüz dönemdeki parametrelerle hareket edemezsiniz. Büyürken dağılarak büyüyebilirsiniz , yönetim biraz daha rahat olabilir , ancak küçülürken bir çizginiz ve yönünüz olmalı. Yöneticilerin “nerede büyüyeceğiz” sorusunu sorması kritiktir ama ” nerede küçüleceğiz” sorusu hayatidir.
Çok analiz yapıp , çok düşündüğünüzde , zeki olmaya çalıştığınızda akıllının köprüyü geçememesi misali hata yapabilir ve yolda kalabilirsiniz. Ticarette doğruyu gösteren en önemli parametre örnek modellerdir. Diğer sektördeki modelleri incelemek çok önemli. Ticarette gidişat her sektörde tek yönedir , benzer model işler , sadece zaman bakımından birisi bir adım öndedir , diğeri bir adım geride. Sirkülasyonun daha çok olduğu , büyük rakamların döndüğü , rekabetin yoğun olduğu sektörlerde durum daha hızlı değişir. Buradaki modeller , dağıtım sistem, markalaşma çalışmaları , müşteriyle iletişim gibi noktalar daha önemli ve gerçekçi parametreler. Avrupa’da ne oluyorsa 1 yıl sonra İstanbul’da olur , 6 ay sonra Ankara’da olur , bundan 6 ay sonra da Anadolu’ya iner. Bu gerçek sadece renk ve tasarımlar için değil iş yapış modellerinde de geçerlidir. Önümüzde duran modelleri daha dikkatli incelenmeli.
Amerikalı bir lider , General Mobile için iyi olan ülkem için de iyidir, demişti. Bu değişim sanırım sadece üreticilerin çabasıyla gerçekleşmeyecek bir süreç , bir Devlet politikası olmalı.
Dünya değişiyor , toplumlar değişiyor. Dünya iki kutuplu Amerika ve Sovyetler Birliğinin hakim olduğu çift kutuplu bir dünya’dan Avrupa Birliği , OECD ülkeleri gibi bölgesel ittifakların kurulduğu bir dünyaya doğru evrim geçirdi. Gelecekte bu bölgesel güçler de sarsılacak mikro kuvvetler ortaya çıkacaktır. Burada ne millet ne de sınırlar önemli bir etken olacaktır. Halklar , tüketim toplumundan tasarruf toplumuna yönelecektir. Bu dengede güçlü olmak için birçok fırsatınız var. Geçmişte bir coğrafi bölgeye yakın olmanız , Avrupa değerlerini içselleştirmeniz , askeri ya da hacim olarak ekonomik bir güç olmanız önemli idi. Artık bu dengeler sarsılacaktır. Daha farklı bir dinamik oluşturmanız şart. Hindistan yazılım alanına yatırım yaparak hangi alanda güçlü olacağının stratejisini çizdi , bunu bir devlet politikası olarak seçti ; sizin devlet politikanız nedir , hangi alanda güçlü olacaksınız ?
Bu seneki fuar’ın açılışını Başbakanımız yapacak , umarım bu sorular yukarılarda da tartışılıyordur. Şimdilik Fuardan sonrası , fuar değerlendirmesi yapmak için görüşmek üzere diyoruz Mustafa bey ,
Görüşmek üzere , herkese hayırlı fuarlar…
Takip
Aslında son 3 yıldır fuarlar oldukça durgun geçiyor , bu da gayet normal. Çünkü , sektörde önemli bir dönüşümün içerisinden geçiyoruz. Özellikle son 3 yıl , stok döneminden kartela sistemine geçişte en hissedilir dönemler oldu. Bu değişimin etkisiyle 3 yıldır stok miktarlarında sürekli bir azalma var. Satın alma azaldığı için fuar’a olan ilgi de , iş de aynı şekilde azaldı. Ancak , bu seneden sonra tekrar ilgi canlanacaktır. Top üründen kartela sistemine geçiş döneminin dibi göründü, bundan sonra seyir yukarı seyredecektir. Satın almadan bağlantı yapma yönünde bir değişimle ilgi tekrar hareketlenecektir.
Bu değişimi biraz açarsak kesin biçimde artık stok döneminin bittiğini söyleyebilir miyiz ?
Raflar birinci darbeyi ürün çeşidinin artmasıyla gördü. 2. darbe ise stok maliyetinin artmasıyla geldi ve raf ürün ikinci darbeyi buradan yedi.Kriz ve enflasyonsuz dönem bu sürecin gereğinden fazla hızlı ilerlemesine neden oldu ve bazı tıkanmalar yaşandı. Çoğu fabrika etkili bir stok yönetimine geçemedi.
Son dönemlerde stok yönetimi en önemli gündem maddesi olmaya başladı , stok yönetimi deyince ne anlamalıyız ?
Bir ürünün rafta kalma süresi uzadıkça stok oranı düşer , rafta kalma süresi arttıkça o ürünün maliyeti artar. Şu an her oyuncu için stoğun maliyeti giderek artıyor. Dolayısıyla tüm parametreler daha az stoğu işaret ediyor. Bu da etkili bir stok yönetimi ve piyasa analizi ile mevcut. Örneğin , Bim marketlerini ele alalım. Maliyetlerini kontrol etmelerinin bir yolu da belirli bir sirkülasyon hızının altına inen ürünü elemeleridir. Her ürünün belirli bir devir hızı vardır , ortalamanın altında kalan elenir. Yani , ürünün devir hızını ölçmek , ürünleri sınırlamak, belirli bir hızın altında kalan ürünlere yer vermemek gibi etkili bir piyasa analizi de stok kontrolünün içerisindedir. Çoğu firma stok kontrolünden , stoğa kontrollü mal çekmeyi anlar ancak bu doğru değildir.
Bu dönemlerde stok yönetimi dışında hangi noktalara dikkat etmek gerekir ? Yönetimlerin ya da zihniyetlerin de değişmesi gerekmez mi ?
Büyüyen bir sektördeki firmayı yönetmek ile küçülen bir sektördeki firmayı yönetmek çok farklıdır. Sektör küçülürken büyüdüğünüz dönemdeki parametrelerle hareket edemezsiniz. Büyürken dağılarak büyüyebilirsiniz , yönetim biraz daha rahat olabilir , ancak küçülürken bir çizginiz ve yönünüz olmalı. Yöneticilerin “nerede büyüyeceğiz” sorusunu sorması kritiktir ama ” nerede küçüleceğiz” sorusu hayatidir.
Çok analiz yapıp , çok düşündüğünüzde , zeki olmaya çalıştığınızda akıllının köprüyü geçememesi misali hata yapabilir ve yolda kalabilirsiniz. Ticarette doğruyu gösteren en önemli parametre örnek modellerdir. Diğer sektördeki modelleri incelemek çok önemli. Ticarette gidişat her sektörde tek yönedir , benzer model işler , sadece zaman bakımından birisi bir adım öndedir , diğeri bir adım geride. Sirkülasyonun daha çok olduğu , büyük rakamların döndüğü , rekabetin yoğun olduğu sektörlerde durum daha hızlı değişir. Buradaki modeller , dağıtım sistem, markalaşma çalışmaları , müşteriyle iletişim gibi noktalar daha önemli ve gerçekçi parametreler. Avrupa’da ne oluyorsa 1 yıl sonra İstanbul’da olur , 6 ay sonra Ankara’da olur , bundan 6 ay sonra da Anadolu’ya iner. Bu gerçek sadece renk ve tasarımlar için değil iş yapış modellerinde de geçerlidir. Önümüzde duran modelleri daha dikkatli incelenmeli.
Amerikalı bir lider , General Mobile için iyi olan ülkem için de iyidir, demişti. Bu değişim sanırım sadece üreticilerin çabasıyla gerçekleşmeyecek bir süreç , bir Devlet politikası olmalı.
Dünya değişiyor , toplumlar değişiyor. Dünya iki kutuplu Amerika ve Sovyetler Birliğinin hakim olduğu çift kutuplu bir dünya’dan Avrupa Birliği , OECD ülkeleri gibi bölgesel ittifakların kurulduğu bir dünyaya doğru evrim geçirdi. Gelecekte bu bölgesel güçler de sarsılacak mikro kuvvetler ortaya çıkacaktır. Burada ne millet ne de sınırlar önemli bir etken olacaktır. Halklar , tüketim toplumundan tasarruf toplumuna yönelecektir. Bu dengede güçlü olmak için birçok fırsatınız var. Geçmişte bir coğrafi bölgeye yakın olmanız , Avrupa değerlerini içselleştirmeniz , askeri ya da hacim olarak ekonomik bir güç olmanız önemli idi. Artık bu dengeler sarsılacaktır. Daha farklı bir dinamik oluşturmanız şart. Hindistan yazılım alanına yatırım yaparak hangi alanda güçlü olacağının stratejisini çizdi , bunu bir devlet politikası olarak seçti ; sizin devlet politikanız nedir , hangi alanda güçlü olacaksınız ?
Bu seneki fuar’ın açılışını Başbakanımız yapacak , umarım bu sorular yukarılarda da tartışılıyordur. Şimdilik Fuardan sonrası , fuar değerlendirmesi yapmak için görüşmek üzere diyoruz Mustafa bey ,
Görüşmek üzere , herkese hayırlı fuarlar…
08 May 2009
Dostoyevski'den iyi bir satıcı olur mu ?
Dostoyevski insan psikolojisinin derinliklerinde gezinebilen bir yazardı. Bu derece insanı tanıyan bir kişi kolaylıkla insanları ikna edebilir , inandırıcı olabilir yani iyi bir satıcı olabilir miydi ?
Dostoyevski insanları iyi tanıyordu ve işte bu nedenden dolayı da insan yönetmede son derece başarısızdı. Bilmek sınırını aştığınızda geldiğiniz yer “olmak”dır.
Müşteriyle samimi olma ve müşteri cephesinden bakma çizgisini açtığınızda durduğunuz yer “ karşı cephe “ olur.
Peki , tam tersi mantıkla düşünürsek , bilmemek nasıl bir etki yaratabilir ?
Bilmemenin gizli bir gücü olabilir. Bence Hitler insana dair hiçbir şeyden haberi olmayan bir ahmaktı, işte bu yüzden bu kadar cesaretli olabildi , bu kadar koşulsuzca inandı ve kitleleri peşinden sürükledi. İnsanlar gözlerinizde bir şeye inanmanın gücünü gördüklerinde bunun etkisine çabucak kapılıyorlar ; inanç söz konusu olduğunda bilgi ve tutarlılık bir ayrıntı olarak kalıyor.
Bilgi çoğu zaman kuşkuyu doğurur , daha çok bilgi daha çok kuşku demektir. Yöneticisinin gözünde soru işaretlerini ve kuşkuları gören bir çalışan anlayabilir , motive olabilir , ilerleyebilir ama daha fazlası olmaz. Tek bir konuya hakim ve bu döngü içinde enerjisini yoğunlaştırmış kişilerin yarattığı etkiyi görüp de hayret etmemek imkansız.
03 May 2009
Chery reklamı , Jeep imajı ve Şafak Sezer figürü uyumu
Chery reklamını izlediğimde şöyle düşündüm ; reklamcı ne yapması gerektiğini doğru kavramış ama yapmak istediğini yapamamış
Elinizde chery ürünü olsaydı nasıl bir reklam düşünürdünüz ?
Reklamcı Çin imajından dolayı chery ürününü güvenilir bir noktaya taşıması gerektiği tesbitini doğru yapmış. Reklam sonundaki “Mermerler güvencesi ile” vurgusu bunu amaçlıyor. Reklamda hamam tellallarının Jeep’i yıkaması da ürünün sağlamlığına ve dayanıklılığına gönderme yapıyor. Reklamda kullanılan Türklüğü çağrıştırıcı öğeler de ürünü Çin gibi uzak bilinmez bir uzaklıktan alıp yerelleştirme yönelik bir adım. Bu kadar Türklük öğeleriyle bezenmesi , artık bizden biri, çağrışımında bulunabilir.
Bu reklamda bence parçalar doğru birleştirilmiş , tesbit doğru yapılmış ama ortaya çıkan bütün parçaların toplamını vermiyor.
Jeep gibi üst seğmente hitap eden bir imaj ürünün daha hassas bir şekilde yerelleştirilmesi gerekirdi.
Bir çiğ köfte reklamında kullanıldığında “ cuk” diye oturacak bu kadar yerel öğe Jeep söz konusu olduğunda sırıtıyor.
Ürün Türk halkının kabul edebileceği değerlere indirgenirken Jeep ile uyuşmayan , anlamsız bir resim ortaya çıkıyor.
Şafak Sezer burada seçilebilecek en yanlış kişidir. Ürünü kullanan ve temsil eden kişiliğin Tüketicinin kendisiyle özdeşleştirebileceği , daha artı değerler taşıyan bir figür olması gerekirdi.
Mermerler güvencesiyle getirilen bu ürün reklamına , pazarlama köşesi güvencesiyle Tüketicide doğru etkiyi yaratmayacağını söylüyor ve 10 üzerinden 4 veriyoruz.
Elinizde chery ürünü olsaydı nasıl bir reklam düşünürdünüz ?
Reklamcı Çin imajından dolayı chery ürününü güvenilir bir noktaya taşıması gerektiği tesbitini doğru yapmış. Reklam sonundaki “Mermerler güvencesi ile” vurgusu bunu amaçlıyor. Reklamda hamam tellallarının Jeep’i yıkaması da ürünün sağlamlığına ve dayanıklılığına gönderme yapıyor. Reklamda kullanılan Türklüğü çağrıştırıcı öğeler de ürünü Çin gibi uzak bilinmez bir uzaklıktan alıp yerelleştirme yönelik bir adım. Bu kadar Türklük öğeleriyle bezenmesi , artık bizden biri, çağrışımında bulunabilir.
Bu reklamda bence parçalar doğru birleştirilmiş , tesbit doğru yapılmış ama ortaya çıkan bütün parçaların toplamını vermiyor.
Jeep gibi üst seğmente hitap eden bir imaj ürünün daha hassas bir şekilde yerelleştirilmesi gerekirdi.
Bir çiğ köfte reklamında kullanıldığında “ cuk” diye oturacak bu kadar yerel öğe Jeep söz konusu olduğunda sırıtıyor.
Ürün Türk halkının kabul edebileceği değerlere indirgenirken Jeep ile uyuşmayan , anlamsız bir resim ortaya çıkıyor.
Şafak Sezer burada seçilebilecek en yanlış kişidir. Ürünü kullanan ve temsil eden kişiliğin Tüketicinin kendisiyle özdeşleştirebileceği , daha artı değerler taşıyan bir figür olması gerekirdi.
Mermerler güvencesiyle getirilen bu ürün reklamına , pazarlama köşesi güvencesiyle Tüketicide doğru etkiyi yaratmayacağını söylüyor ve 10 üzerinden 4 veriyoruz.
Subscribe to:
Posts (Atom)