Gülümseyin
Diet kola ilk piyasaya çıktığı dönemlerde şöyle bir deney yapıyorlar : bir grup insana , size tatsız bir içecek içireceğiz ve bize düşüncelerinizi söyleyeceksiniz. İkinci gruba ise ; size yeni çıkarttığımız güzel bir ürünümüzü tattıracağız ve bize düşüncelerinizi söyleyeceksiniz, deniyor. Tatsız bir içecek olarak sunulan ve bu sunumdan etkilenen birinci grup , içeceğin çok tatsız olduğunu söylüyor . Güzel bir yeni ürün olarak sunulan ikinci grup ise tepkisini daha olumlu veriyor.
Son derece basit bir deney olmasına rağmen temel bir gerçeği işaret ediyor. Koşullanmışlık , hazır olma durumu ve diğerlerinin tepkisi genel düşünceyi değiştirebiliyor.
Müşterinize mal satmak için uğruyorsunuz ve genel konulardan bahsederken , işlerin kötü olduğundan bahsediyor , piyasanın durgun olduğunu söylüyorsunuz. Daha sonra ürünü sunup, satmak istediğinizde müşteri ürünü bir şekilde beğenmiyor , tadını kötü buluyor , direnç gösteriyor. Acaba bu reddediş içerisinde, ufak da olsa, yarattığınız “işler kötü” havasının bir etkisi olabilir mi ?
İstanbul Divan Otel’de kalırken dikkatimi, orada servis yapan bir kız çekti. Bu kız sürekli gülüyor , çok sempatik hareketler sergiliyordu. Ama bu gülüş doğal bir gülümsemeden ziyade, öğrenilmiş bir gülümsemeydi. Bu saf ve sempatik kız özellikle seçilmiş , gülümsemesi öğretilmiş , bu doğal sempatikliğine izin verilmişti. Bu kızın gülümsemesi müşterilere yapılan bir sunum , oradaki iklimi değiştirmenin bir yoluydu. Bu gülümsemeyle ; hayat güzeldir , eğlenin , gülün , dışarıdaki hayatı unutun gibi bir iklim yaratılıyor , bu gülümseme pozitif bir koşullandırmaya itiyordu. Daha çok harcamaya , hayatın eğlenceli yönüne yönelmeye koşullandırıyordu.
İnsanlar düşünmeden çok uyum sağlamaya meyillidir. Yalnız kalma korkusu, doğru düşünme kaygısından önce gelir. Siz gülün , karşınızdaki müşteri de gülecektir.
Takip
Son derece basit bir deney olmasına rağmen temel bir gerçeği işaret ediyor. Koşullanmışlık , hazır olma durumu ve diğerlerinin tepkisi genel düşünceyi değiştirebiliyor.
Müşterinize mal satmak için uğruyorsunuz ve genel konulardan bahsederken , işlerin kötü olduğundan bahsediyor , piyasanın durgun olduğunu söylüyorsunuz. Daha sonra ürünü sunup, satmak istediğinizde müşteri ürünü bir şekilde beğenmiyor , tadını kötü buluyor , direnç gösteriyor. Acaba bu reddediş içerisinde, ufak da olsa, yarattığınız “işler kötü” havasının bir etkisi olabilir mi ?
İstanbul Divan Otel’de kalırken dikkatimi, orada servis yapan bir kız çekti. Bu kız sürekli gülüyor , çok sempatik hareketler sergiliyordu. Ama bu gülüş doğal bir gülümsemeden ziyade, öğrenilmiş bir gülümsemeydi. Bu saf ve sempatik kız özellikle seçilmiş , gülümsemesi öğretilmiş , bu doğal sempatikliğine izin verilmişti. Bu kızın gülümsemesi müşterilere yapılan bir sunum , oradaki iklimi değiştirmenin bir yoluydu. Bu gülümsemeyle ; hayat güzeldir , eğlenin , gülün , dışarıdaki hayatı unutun gibi bir iklim yaratılıyor , bu gülümseme pozitif bir koşullandırmaya itiyordu. Daha çok harcamaya , hayatın eğlenceli yönüne yönelmeye koşullandırıyordu.
İnsanlar düşünmeden çok uyum sağlamaya meyillidir. Yalnız kalma korkusu, doğru düşünme kaygısından önce gelir. Siz gülün , karşınızdaki müşteri de gülecektir.
No comments:
Post a Comment