16 June 2008

İlişki duyabilmekle başlar


İnsanların aradıkları şey birisinin onları duyabilmesidir. Birisinin onları duyabilmesi inanılmaz biçimde insanları çeker. Hatta, bu kişi karşı bir cins olursa biz buna aşk diyoruz ; aşk iki kişinin birbirini duyabilmesi durumudur…

İlgisini çekmek istediğiniz kişiye bir şekilde şu mesajı iletin ; ben seni anlıyorum…

TwitterTakip

Birliktelik ve güç

Kadınlar kendi aralarında konuşmaya ve birlikteliğe daha çok meyillidir ; her şeyi anlatır ve dertleşirler ama gerçekte aralarındaki dostluk bu anlattıklarından daha azdır. Ufak problemlerde parçalanmaya daha müsaittir , kırılgan bir ilişkidir.Ancak , kadınlar bu gerçek olmayan birliktelikten ayrı bir güç alırlar ; bu birliktelik , paylaşım ve onaylama onlara bir topluluk hissi verir , bu birliktelik duygusu onları daha güçlü kılar.

Bu ilişkinin sahici olup olmamasından daha çok , bu ilişkinin verdiği güç ile ilgileniyorum ben. Acaba ortaya çıkan bu güç iş ortamında da bir şekilde sağlanıp , benzer bir model uygulanamaz mı ?

TwitterTakip

15 June 2008

Yeni algılamalar ve hipermarket ürün yerleşimleri



Yaşlı insanların uzanamayacakları noktalara yiyecekleri koymak, sadece o ürüne uzanamamaları sonucunu vermez; ayrıca yaşlı insanlara, yaşlı olduklarını da hatırlatarak, belki o insanların dahi hissedemeyecekleri psikolojik bir baskı oluşturur , rahatsızlık yaratır.

İnsanlar tüketmekten zevk almalarına karşın, obezite gibi kavramların çok sık kullanılmasıyla birlikte “ çok yeme, sürekli tüketme “ düşüncesinden rahatsızlık duyuyorlar. Bu etki son yıllarda oluşan bir etkidir ; dolayısıyla hipermarketlerin dizaynında bu etkiyi göz önüne alarak bazı değişiklikler yapmak zamanı gelmedi mi ?

Örneğin, bir alışveriş merkezine giriyorsunuz , 1. koridoru geçiyorsunuz her taraf yiyecek , 2. koridoru geçiyorsunuz her taraf yiyecek , 3. koridoru geçiyorsunuz ve yine yiyecek… Bu yiyeceklerle örülü koridorlar uzadıkça uzuyor … Peki , bu kadar uzun süre bu yiyecek bolluğuna maruz kalmak, nasıl bir psikolojik etki yaratıyor ? Buradaki tekrar obezite gibi negatif algılamaları çağrıştırmıyor mu ?

Geleneksel market dizaynında, örneğin; cipsler marka marka sırayla yan yana dizilir. Bazı marketlerde 15-20 mt.’yi bulan bir uzunluktur bu. Bu sayede müşteri aradığı cips bölümünü daha kısa sürede bulur ve istediği markayı ve çeşidi seçebilir. Bunun yerine daha farklı bir dizay ile bu cipsleri belirli alanlara dağıtmak daha mantıklı olmaz mı ?

TwitterTakip

14 June 2008

satmak ya da sorgulamak



Bir satıcı için gerçeği öğrenmenin en riskli yolu kurcalayıcı sorular sormaktır. Çoğu satıcı müşteriye bir dedektif gibi yaklaşarak hemen kendisini ele verir. Neyi almak istediğini hissettirir. Oysa, satış olayı bir hikayenin içerisinde kaybolmalıdır. Hikaye biter, siz ise almak istediklerinizi hikayenin içerisinden almışsınızdır.

TwitterTakip

İkna etme ve söylenti yaratma


Kayseri'de şöyle bir deyiş vardır : Ticarete bulaşan toğrağın altında hesap veremezmiş... Bu söz Kayserili müslümanları ticaretten uzak tutmak için Kayserili Yahudi ve Musevilerin yaydıkları bir deyiştir...

Marka konusunda da genellikle şöyle söylenir ; marka bir ürün aldığında markanın ismine para ödersin... Bu sözün nereden yayıldığını bilmiyorum ama Fasoncu gibi çalışan ve fasoncuların yoğunlukta olduğu ülkemizde bunu tahmin etmek zor değil...

İkna etmenin en iyi yolu anlatmak değil , anlattırmaktır.

TwitterTakip

satıcı ve ürün



Kötü mal satıcıyı satıcı yapar , iyi mal ise ukala…

Tanıdığım tüm iyi satıcıların kötü bir geçmişi vardır.

TwitterTakip

Tartışarak aslında karşıdaki insanın öfkesini sahipleniyorsunuz



Bir kişi size bağırdığında kendisine ortak arıyordur. Kendisi gibi kızgın , öfkeli ruh halinde olan bir benzerini bularak rahatlar… Bu rahatlama, kendisi gibi davranarak hem daha çok bağırmasına fırsat verdiğiniz için hem de bir başkasının da kendisi gibi bir ruh halinde olduğunu gördüğü içindir. Buna niçin fırsat veriyorsunuz ki… Bu öfke o kişinin problemi , buna niçin ortak oluyorsunuz ki ?

TwitterTakip

Değişimin en hızlı yolu





Değişmek için kendinizle kavga etmeyin. Bu uzun ve yorucu bir yoldur , sonunda çok yıpranır ve güveninizi zedeleyebilirsiniz. Hatta kendinizi keşfetmeye uğraştıkça bu süreç içerisinde de amacınıza bakışınız değişebilir , amacınızdan uzaklaşabilirsiniz. Değişmek için en hızlı yol kendinizi değil , çevrenizi değiştirmektir. Çevrenizi yenilediğinizce zahmetsizce ve neredeyse bilinçsizce uyum sağladığınızı , yenilendiğinizi hissedeceksiniz


.
İnsan bataklık gibidir ; karıştırdıkça pek de güzel olmayan kokular gelir…

TwitterTakip

tutarlılık bilmekten daha önemlidir insan için


Bir kişi bir düşünceyi dile getirdiği andan itibaren, o kişiden ancak, o düşünceyle ilgili farklı çıkarımlar işiterek yararlanabilirsiniz. Bu düşüncenin karşıtı bir fikir için, bu kişiden bir beklenti içerisine girmeyin. Karşıt fikir konusunda bu kişiyle beyin jimnastiği yaparak farklı çıkarımlara ulaşamazsınız.

Bir fikri en az iki kişi ile konuşun. İnsan aynı anda hem orada hem de burada bulunamaz, ilkesi sanırım fikirler için de geçerli.

TwitterTakip

13 June 2008

Somali'ye bir umut, kitabı ve ifade ettiği anlam , topluma verdiği mesaj



Çevik bir paşa bir dönemler bir kitap çıkarmıştı “ somali’ye bir umut “ o dönemler somalide bir insanlık dramı yaşanıyordu ve Türk askeri de bölgeye insani amaçlı gitmişti. Normal olmayan ise bir paşa’nın normal olarak yaptığı bir memuriyetlik işini abartarak, oradaki haritayı yeniden şekillendirmiş bir kişi imajıyla ön plana çıkmasıydı
.
O dönemlerde Refahyol hükümeti iktidardaydı ve gündemde sık sık darbe söylentileri konuşuluyordu. İşte, Çevik 1 paşanın bu dönemde kitabını çıkartarak adına da “ somali’ye bir umut “ adını vermesi kendine biçtiği ve yaratmak istediği rol konusunda ip ucu veriyordu. Somali gibi bir ülkeye barış ve huzur getirdik ; aynı şey için görev verilmesini bekliyoruz mesajı… Ülkede kargaşanın hakim olduğu , halkın liderlere olan güveninin zedelendiği bir dönemde gizli bir gözkırpmaydı bu kitap ve ön plana çıkan demeçleri…

Hiçbir olayı basit diye geçiştirip bir köşeye atmamak gerekir. Kitap raflarında Çevik 1’in bu kitabını bir arkadaşım gördüğünde ; kimsenin okumayacağı , içinde neredeyse hiçbir bilginin olmadığı bu kitabı anlamlandıramamıştı… Kitabın kapağı ise buradaki amacı ele veriyordu ; kapakta çok büyük Çevik 1 paşa resmi , ajanslarla çalışılmış kendine güvenen , gülümseyen bir bakış , kararlılığı vurgulayan iki elin iç içe geçmiş görüntüsü ve başlık “ umut “
.
Normalde amaç Somali olsaydı insanların dikkatini çekecek , oradaki insanların dramını yansıtacak bir fotoğraf karesi seçilirdi. Hikaye Somali olarak yansıtılıyor ama ekrandaki görüntü bize böyle bir mesaj vermiyor.

bir kişi öfkelendiği ve büyütülmesini anlayamadığı basit bir olayı anlattığınıda , yanıtım şöyle olur : olayı bana taa başından itibaren anlat…

TwitterTakip

Kişilik ve görüntü ; Bir Yiğit Bulut analizi



insanların kişilikleriyle fiziksel özellikleri arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Canlıların doğal hayata uyum sağlaması gibi vucut da içinde barındırdığı kişilik özelliklerine uyum sağlıyor ve bir biçimde benzeşiyor.

Örneğin , yukarıda Yiğit Bulut’un bir fotoğrafı var. Hemen bu fotoğrafı analiz etmeye çalışalım.

Oldukça kendine güvenen birisi , karşıdaki insanı ve olayları küçümseyen bir bakışı var. Bakışlarıyla “ her şey aslında o kadar basit ki “ diyor , çoğu şeyi bildiğini düşünüyor. Saç tarama şeklinden oldukça düzenli , düzeni ve uyumu seven bir kişi olduğunu anlıyoruz. Yazılarında asi ve saldırgan olmasına rağmen son derece uysal ve uyumlu bir kişi olduğunu düşünüyorum.

Yazılarını incelediğinizde , görüntüden çıkan sonuçla yazıları arasında bir parelellik olduğunu görüyorsunuz. Yazılarında “ her şey o kadar basit ki “ ifadesini genellikle kısa ve maddeler halindeki açıklamalarından anlıyoruz. Ayrıntıya girmiyor ve tesbiti tek cümleyle yapıyor “ bu böyle olmuştur “

Faullerindeki ayrıntıyı da atlamamak lazım bu arada. Saçının üst tarafı gelenekselliği temsil ederken , faulleri biraz daha trend yönünü ele veriyor. Yazılarında da bu karmaşıklığı zaman zaman görebilirsiniz.

TwitterTakip

12 June 2008

Bu kadar siyasetten üretim çıkmaz


Petrolden sorumlu bir Suudi Arabistanlı bakan şöyle diyordu : Taş devri taşlar bittiği için sona ermedi , petrol dönemi de petrol bittiği için sona ermeyecek…

Halen Dünyada 25-30 yıl yetecek kadar petrol bulunuyor ama petrol’ün ana enerji kaynağı olma durumu bu süreden çok daha önce bitecek gibi…

Biz Suudileri tembel ve düşünmeyen bir toplum olarak biliriz. Petrol bittiğinde aç kalacaklarını düşünürüz. Oysa , Arap bakanın açıklamalarından hiç de öyle olmadığının ipuçlarını alıyoruz.

Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalktığımızda Amerika uçaklarımızın lastiklerine amborgo koymuştu ve uçamaz hale gelmiştik. Bilinen hikayeye göre Dünya’nın en iyi pilotlarına sahiptik ama lastiksiz uçaklar tabii ki uçamıyordu. O dönemlerde şöyle bir ders çıkartılmıştı : demek ki savaş gibi olagan üstü durumları düşünerek daha çok stok yapmalıyız…

Devletin elinde şu an inanılmaz derecede stok vardır , askeriye Amerika’dan bufalolar ithal eder. Askerdeyken 1970 yılına ait şoklanmış Amerikan bufalolarının etlerinden yemek yapıldığını görmüştüm.

Hindistan Amerika’dan yediği ambargo baskısına karşı yazılım atağına geçmiş , eğitim altyapısını kuvvetlendirmişti ve şu an Dünya’nın önemli yazılım ihraç eden ülkeleri arasındadır. Önemli bir bakış açısı farklılığı. Hindistan’ın alt yapı hizmetleri için ayırdıgı rakam 500 milyar dolardır.

Gazete başlıklarına baktığımızda ülkemizin halen kurtuluş savaşı psikolojisinde olduğunu görüyoruz. Dostlar , düşmanlar ve bir mücadele ruhu… Bazen düşünüyorum ; Fikret Başkaya ‘nın ( paradigmanın iflası ) dediği gibi acaba böyle bir savaş acaba hiç olmadı da biz mi kendimizi ikna edip, bu zafer üzerine bir dünya inşa etmeye çalışıyoruz. Zira ortada bir zafer havası hakimken barış mümkün gözükmüyor. Gazete manşetlerini yine klasik bir haber süslüyor : genç bayan Atatürk’ü sevmiyormuş… Sen de onu sevmemeyi ya da anlamayı becerebildiğin zaman gelecek üzerine konuşabileceğiz…

TwitterTakip

Yanlış soruyu soran kişi genellikle doğru müşteridir


Bir mağada müşteri olarak bulunuyorum. Bu sırada bir bayan girerek , ufak bir tamirat yaptırmak istediğini söylüyor. Esnaf fazla bir tutar tutmayacağını tahmin ettiği iş için ” biz yapamayız , işler yoğun “ cevabını veriyor.

Yorum : ufak tamirat yaptırmak isteyen tüketici eğer başka bir mağazayı değil , o kişiyi tercih ediyorsa , bunun anlamı ; o tüketicinin sürekli müşterisi olduğu bir mağazası yok demektir. Yani , bu tüketici sadık müşteri haline getirilebilecek potansiyel bir müşteridir.

Müşteri tezgaha yaklaşıyor : pardon, bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum da , yardımcı olabilir misiniz ?

Tezgahtar memnun olmadığını ifade eden şikayetçi bir bakışla içinden “ gel de anlat “ şimdi , diyor

Oysa şöyle düşünmeliyiz : demek ki bu tüketiciye daha önce bunun nasıl kullanıldığını kimse anlatmadı , müşteri bunu izah edecek bir kişinin müşterisi değil…

TwitterTakip

11 June 2008

Rekabetin yığınlaşma ötesine geçemediği sektörler



Eczane müşterilerine dikkat edin , çoğunluğu yaşlı , hasta , ayakta durmakta zorlanan kişilerdir. Eczanelerin dizaynı ise çok standarttır. Müşteriyle adeta bir mesafe koymak , ciddiyetini korumak istercesine tezgah bölümü oldukça büyük ve geniştir. Eczanelerin çoğalmasıyla artan rekabette, rekabet tabela ölçülerinin büyüklüğü ötesine geçemedi. Eczacılarda ise neşter gibi bir soğuklu ve ciddiyet…

Devlet kurumlarına gittiğinizde dizayn size şu mesajı verir : işini bitir ve bir an önce git. Bekleme süresinde oyalanabileceğiniz , oturabileceğiniz ve hatta satın alıp bir çay dahi içebileceğiniz bir yer yoktur.

Son dönemlerde eczacılar da promosyon vermeye başladılar. İlaç alıyorsunuz poşetinize bir tane de diş fırçası atıyorlar. Hediye… İlaç firmalarından öğrendikleri “promosyon rüşvetini “ müşterilerine de yansıtıyorlar.

Tasarımda farklılaşarak biraz daha sıcak bir ortam yaratılamaz mı ? Eczanelerde müşterilerin işleri genellikle 3-10 dk. arası sürer ; ilaçların seçilmesi , kesilmesi vs. Bu sürede ise müşteriniz ne yapıyor ? Ayakta sizin işinizi bitirmenizi bekliyor. İçinden , Allah kimseyi buralara düşürmesin , besmelesi çekerek…

Duyduğuma göre büyük marketler de ilaç satmaya başlayacaklarmış. Söylediğimiz değişiklik büyük marketlerin girmesiyle olacaktır , emin olabilirsiniz , hep böyle olur…

TwitterTakip

ikna etmede fikirler ve diyalog


İletişime girdiğiniz bir kişi hakkında düşünürken tarafsız olmanız mümkün değildir. Yaşadıklarınızdan etkilenirsiniz , onu kendi koşulları içerisinde düşünerek haklı nedenler bulursunuz ve yargınız bu nedenlerden bağımsız değildir.

Eğer durum bu kadar net ise tersi bir mantıkla şöyle söyleyelim : ikna etmek istediğiniz kişiye fikrinizi söylemeden önce iletişime girin…

Fikirlerinizle ikna edemediğiniz bir kişiyi iletişimle ikna edebilirsiniz. İletişimle muhakeme yeteneğini zayıflatabilirsiniz.

TwitterTakip

10 June 2008

Coşkunun olduğu her yerde bir fırsat vardır



Bugün ziyaret ettiğim Tekno-sa mağazalarında çalışanlar Dünya şampiyonası dolayısıyla, Türkiye bayrakları ve futbol resimleri olan tişörtler giymişlerdi. Eğer tüketicinizin yaşadığı bir coşku ve heyecan varsa bunu niçin paylaşmayasınız , niçin buradan ortak bir sevinç noktası yakalayarak bir iletişim kurmayasınız ?

Denenmiş , klasik ve rakiplerde de taklit olasılığı yüksek yaklaşımlar yerine, neden daha basit , fark edilebilir ve güncel yöntemler denemeyelim ?

TwitterTakip

Güncel siyaset ve pozisyonlar


AKP kapatılmak üzereyken CHP Anayasa mahkemesinden yana tavır alıyor. AKP ise kapatılma kararını güçlendireceği ve malzeme vereceği için söylemini sertleştiremiyor.

Aslında Anayasa Mahkemesinin aldığı karar üzerine karşı tavır konulup iyi bir pozisyon yakalanıp , ağırlığı olan bir taraftar kitlesi yakalanabilir. CHP ve AKP nin pozisyonu gereği, Anayasa Mahkemesinin karşı tarafında pozisyon boşluğu oluştu. Bu kararı demokratik bulmayan ve eleştiren büyük bir kesim var. Buradaki boşluk yeteri kadar doldurulmuyor ; MHP bu pozisyona oynamalı , söylemlerini daha da sertleştirmeli…

TwitterTakip

07 June 2008

Erkekler mars'tan, kadınlar alışveriş merkezlerinden


Dinazorlar çevreye uyum sağlayamadıkları için yok oldu. Alışveriş merkezlerinde yalnız gezen erkekleri gördüğümde hep bu olay aklıma gelir , erkeklerin alışveriş merkezlerinde çevreye uyum sağlayamayan bir yapıları vardır. Kadınlar denerler , fiyatına bakarlar , yakışıp yakışmadığını kontrol ederler ; bir erkek alışveriş merkezinde dolaşırken “ benim ne işim var burada “ sorusunu kendi kendisine sorduğuna eminim.

Yapılan bir araştırmaya göre kadınlar erkekler ile mağazaya girdiklerinde daha kısa süre harcıyorlarmış. Çocuklarıyla beraber geldiklerinde daha az süre harcadıklarını keşfetmiş ve ufak oyun parkları yapmıştık , erkekleri için de benzer bir alan yaratmamız gerekiyor. Acilen…

TwitterTakip

Bir koltuğun ifade ettiği anlam


Bir mağazanız , alışveriş merkeziniz olabilir. Mutlaka insanların oturabileceği , bir bardak çay içebileceği ufak bir alan yaratın. Çok fonksiyonel olmasa dahi tüketicinize şu mesajı verir : size değer veriyoruz , sizi önemsiyoruz…

Bir arkadaşımın kitap satış mağazası var. Bu öneriyi uyguladıktan sonra şöyle bir şikayetle geldi : bazı müşteriler gelip , yarım saat hatta bazen 1 saat gelip oturuyor ve neredeyse kitabı bitirip gidiyor. Kendisine şöyle sordum : bu kişiye herhangi bir ücret ödüyor musun ? Nasıl yani… O kişi orada 1 saat boyunca diğer müşterilerine şu mesajı veriyor : bizim , bize güvenen müşterilerimiz var , biz bir aileyiz …

TwitterTakip

2008 Ev Tekstili Fuarının ardından


Home Trend dergisi için yazdığım bir yazı

Geçmişte üretim modelinizde değişiklik yapmanıza gerek yoktu ; şimdiki dönemde ise halen ürün , desen , fiyat ve promosyon gibi uygulamalara tüketicinin reaksiyon verebildiği bir dönemdeyiz ; gelecekte ise yaptığınız herhangi bir değişiklik ve vitrin düzenlemesi tüketici çekmek için yeterli olmayacak

Her sektörün büyüme , olgunlaşma gibi süreç içinde yaşadığı belirli evreler vardır. Türk tekstili olgunlaşma sürecinin içerisinde ürün , desen , hizmet gibi noktalarda sürdürülebilir başarıyı yakalamış durumda. Dolayısıyla bu noktalarda yakaladığınız başarı artık sadece konumunuzu korumak için yeterli olacak. Bu alanlarda sağlanan başarının benzer , yani herkes tarafından yakalanabilir bir düzeye gelmesi yukarıda tanımladığımız “şimdi” çizgisini geçme aşamasında olduğumuzu gösteriyor.

Geçen seneki fuarda perakendecilerin vitrinde gördüğü yeni ürünlere , desenlere reaksiyon verirken ; bu seneki fuarda yeni olana daha duyarsız kaldıklarını gördük. Perakendeci fuar esnasında , ürünlerde gösterdiğiniz başarıdan daha ziyade “ beni nereye taşıyabilir “ sorusunun yanıtını arıyordu

Geçen seneki fuarda insanlar dolaşıyor ve tesadüfen gördükleri bir stant’dan içeri giriyorlardı ; bu sene ise stant’dan içeri tesadüfen giren müşteri çok azdı. İnsanlar ellerindeki fuar krokisiyle nereye gitmek , kiminle görüşmek istediklerini belirlemiş ona göre yol alıyorlardı. Bu değişimi ürün döneminin kapandığı , müşteri yerine iş ortaklığı anlayışının hakim olduğu şeklinde okumak mümkün

Bu değişimin izlerini piyasada da bir süredir zaten gözlemliyorduk. Zaman zaman çok uygun fiyatlara dışarıdan ürün girişleri olmasına rağmen perakendenin bu fiyatlara eskisi kadar reaksiyon vermediklerini görüyorduk. Çünkü , bu ucuz fiyatın içerisinde yarına yönelik herhangi bir proje ya da ortaklık yoktu

Fuar genelinde olumsuz bir hava , beklenti seviyesinin aşağı inmesi gibi bir tablo varken piyasada sadece ürünleriyle varolmayıp markalaşma sürecini başlatmış % 10 ‘luk bir kesimin stantlarının oldukça kalabalık olduğunu gözlemledik.Dömeks de bu fuarın en kalabalık stantlarından birisiydi. Bu yoğunluk ve perakendeci trafiği de perakendecinin beklentileri ve yönelimi konusunda da önemli ipuçları veriyordu.

-------- *** --------

Politikada bir kural vardır ; kesinlikle sayı verme , eğer vermek zorunda kalırsan da tarih verme; eğer sayı ve tarih vermezseniz yalancı çıkma ihtimaliniz yoktur.

Tekstil sektörü bugün için herkesin doğrunun bir yanına değinerek yorumda bulunduğu , doğruların havada uçuştuğu bir noktada. Rakam ve tarih ise mevcut değil…

Ortada dolaşan bu doğruların yarattığı “ hakim söylem “ de negatif olduğu için piyasaya karamsar bir hava hakim , oysa rakamları ve bu tür fuar organizasyonlarındaki ayrıntıları doğru okumak tablonun gerçek boyutunu yansıtır

Örneğin ; hakim söyleme göre piyasada konuşulan şöyle bir doğru var : “ tekstile çok kişi girdi , gereğinden fazla oyuncu var “ Biraz rakamlara başvurursak , Türkiye’nin Dünya pazarındaki payı % 1,5 civarındadır ve toplam ihracatı 40 milyar dolardır.İç pazara hitap eden , basit ürün grupları üreten ve klasik üretim mantığıyla ilerleyen firmalar için bu doğru bir realitedir ama gerçeğin bütününü kapsamaz. Yine diğer rakamlar Tekstil sektörünün Türkiye’nin en verimsiz çalışan sektörlerin başında geldiğini de gösteriyor.Yani daha katedilebilecek bir çok mesafe , birçok boş alan mevcut. Sonuç olarak gerçeğin bir yönünü yansıtan birçok doğru mevcut, ama seçtiğiniz doğru da sizin gideceğiniz yönü işaret ediyor.

geriye dönüp baktığınızda değişimin eğrileri çok daha belirgindir ve görülebilir. Ancak içinde yaşadığınız süreçte bu değişimi doğru okuyabilmek , nasıl bir sürecin içerisinde olduğumuzu tanımlayabilmek oldukça güçtür.

Değişim kendisini büyük ve anlık dönüşümlerle değil ufak ayrıntılarla ele veriyor artık. Gerçeğin bütününü kavramak ufak ayrıntılardaki değişimi okuyarak mümkün .Bence, bu seneki fuar gelecek senelerdeki yönelimin önemli ipuçlarını içerisinde barındırıyordu.

TwitterTakip

06 June 2008

Kiğili imajı ve Abdullah Kiğili röpörtajı


Her karizmatik markanın arkasında, gece gündüz çalışan , ağzında sigara ile düşünen şişko bir patron vardır…

Kiğili markası genç ve karizmatik bir imajı temsil ediyor. Genç olan bununla birlikte rahatlığı da tercih eden genç ve çalışan kesim asıl hedef kitlesi.

Kiğili reklamlarıyla , medyaya yansıyan haberleriyle bu öğeleri kuvvetlendirmeye oynamalı , bu hedefe yönelmelidir. Son dönemlerdeki mağazalaşma ve reklam çalışmalarıyla da bu konumu güçlendirmeye yönelik hareketlerine şahit oluyoruz. Bugüne kadar ise zaten “ cool “ bir duruş sergilemeyi başarmıştı.

Bu “ cool “ duruşu bazen ya patronlar ya da onların oğulları bozar. Geçen gün okuduğum ve görsellerini gördüğüm bir röpörtajda Abdullah Kiğili konuşuyordu. Sektörün gidişatının kötülüğünden bahsediyor , sürekli şikayet ediyor , devletin destek vermesi gerektiğinden vs. bahsediyordu. Hatta muhabir soruyor : Yabancı firmalarda fiyatlar oldukça düştü… Kiğili cevap veriyor : Tabii , her şeyi makineyla yapıyorlar , benim depomda ise 100 kişi çalışıyor…

Burada biraz da sağladığı istihdama vurgu yapmaya çalışıyor ama bu üslup ve tavır bir markadan ziyade bir esnaf üslubunu çağrıştırıyor. Bu söylem ve vitrin markanın imajına zarar verir.

Tüsiad niçin kurulmuştur ? Patronlar söylemek istediklerini markalarına zarar vermeden , imajlarını zedelemeden bir kurum vasıtasıyla dile getirebilsinler diye… A. Kiğili biraz daha geri planda durabilmeyi , röpörtajlarında güncel konulardan uzak durmayı ve daha pozitif bir görüntü vermeyi öğrenmeli

TwitterTakip

Problemlere müdahale



Müdürlerin çoğu kariyerlerini kendilerine sorulmuş zekice sorulara kayıtsız kalarak devam ettirirler. Çelişkilere bir anlamda duyarsız kalma. Çelişkiler dahi zamanla kendi içerisinde bir düzen ve alışkanlık yaratır. Bir noktadaki alana müdahale etmek diğer alanlar sabit kaldığı için işleyişi bozabilir. Tembel bir yönetici için yeni bir sistem kurmak ya da sistemi değiştirmeye kalkmak yerine görmemezlikten gelerek düzenin devamını sağlamak çok sık başvurulan bir yöntemdir.

Bir problemi tesbit ettiğinizi düşünelim. Hemen müdahale ediyorsunuz ve düzeltiyorsunuz. Aslında bu ani müdahale bir reaksiyondur , düzeltme değil. Acemi yöneticiler hemen müdahale ederler , profesyoneller için ise bu problemler bir ayrıntıdır , sistemin aksayan yönlerini görebileceğiniz bir ayrıntı

TwitterTakip

Eğitim çok da önemli olmayan bir ayrıntı mıdır ?

Müşterilere her konuda eğitim vermek yabancı firmaların çok sık başvurdukları ve tekrarladıkları bir yöntem. Bu eğitim ise bir marka olmanın gerekliliği gibi açıklanır genellikle. Bu açıklamanın altında yatan anlam ise hedefsiz bir gerekliliği işaret ediyor. Böyle bir amaç hedefi olmayan lüzumsuz bir ayrıntı gibi duruyor.

Oysa , müşterinize eğitim yatırımı yaptığınızda müşteriniz daha da bilinçlenir , müşteriniz bilinçlendikçe daha da büyür , daha da büyüdükçe daha çok yatırım yapar.

Eğitim >>>> büyüme >>>>> yatırım

TwitterTakip

05 June 2008

Önce kendinizi kollayın sonra rakibinizi


Eti’nin bir dönemler batma noktasına geldiği bir anda Ülker’in son darbeyi vurmadığı , bir anlamda desteklediği duyumunu almıştım. Bunun doğruluğunu teyit edemedim ama böyle bir hareketin ticari mantıkta izahı vardır.

Başarısız ve lider olamayacak bir rakip sizin liderliğinizin garantisidir. Sizi değil , sizin arkanızdan gelen, önünüze geçebilecek ufak rakipleri siler süpürür.

CHP ve lideri Deniz Baykal genel kanının aksine oldukça başarılı bir liderdir. Ancak bu başarısının etkisini yeteri kadar uyandırabilecek güce sahip değildir , çünkü partisi yıpranmış , eski tarz söylevleri kimliği haline gelmiştir. Eğer, ben iktidar partisi olsaydım böyle bir rakibin silinmesini asla istemezdim. Etki uyandırmayacak bir muhalefet sizin söylemlerinizi daha güçlü kılar , kıyaslanma imkanı verir.

Önce kendiniz kollayın daha sonra doğru rakibi seçerek onu…

TwitterTakip

Spekülasyon olmasın, diye detayları açıklamadık


Anayasa mahkemesi üyeleri Türban konusundaki kararlarını açıkladıktan sonra şöyle söylediler : spekülasyon olmasın diye detayları açıklamadık. Anayasa mahkemesi üyelerine söylemek isteriz ki ayrıntı vermediğiniz taktirde daha çok spekülasyon konusunda ortam hazırlamış olursunuz. Belirsizlik spekülasyon yapmak isteyen kişilerin söyledikleri konusunda dahi “ acaba “ kuşkusu yaratır. Üyelere hukuk kitapları dışında da bir şeyler okumalarını tavsiye ediyoruz.

TwitterTakip

04 June 2008

Ürettiğiniz ve öğrendiğiniz bilgi arasındaki fark


Sabah mesai saati başladığında panik düğmesine basılmıştır, çoğu firma bu şekilde yoğun bir tempoda çalışır. Koşuşturmacanın olduğu bir yerde ise düşünce oluşmaz.

İş hayatındaki en büyük tehlike şudur ; işe ilk başladığınızda algılarınız çok kuvvetli çalışır , zamanla bu algılama bir ezbere dönüşerek kendisini tekrarlar ve bu koşuşturmaca esnasında düşünme gibi bazı yetenekleriniz zayıflar

İlk önce öğrenirsiniz , sonra üretirsiniz , sonra da tekrarlarsınız…

Mesele bu tekrar döngüsüne düşmemektir.

Ürettiğiniz bir şey öğrendiğiniz bir şeyden her zaman için daha değerlidir

TwitterTakip

03 June 2008

ne yaptığınız ve yapmanız gereken


Her departmana asıl işinin ne olduğunu , ne iş yaptığını , görev tanımını sorun.Sonra da durup ne yaptıklarına bakın.
Aradaki fark şaşırtıcıdır
.
bir kişinin kendi işi dışında da birşeylere yetişme çabasına ; iyi niyet diyoruz. Bütün bu iyi niyetli çabaların toplamıyla, normal görevlerinin toplamının bazı şirketlerde eşit olduğunu görürsünüz. Bunun adı tek kelimeyle , batıştır...

TwitterTakip

02 June 2008

Tüketim ve tatmin



Bir arkadaşım vasıtasıyla hızlı okuma kursuna giden bir grup ile tanıştım. Grupla sohbetim esnasında konu kitaplardan açıldı ve sonunda şunu anlamış oldum ; hızlı okuma kursuna giden bu gruptaki insanların normal bir kitap okuma alışkanlıkları yok

Zaten kitap okuma alışkanlığı olmayan ve bundan dolayı da kitabı yavaş okuma gibi bir sorunu olmayan bir insan niçin böyle bir kursa gider ?

İnsanların tüketim ihtiyacının oluşmasından dolayı tükettiklerini düşünüyoruz ama bu tüketime şu tür eklemelerde de bulunmamız gerekiyor ; psikolojik tüketim , sosyal tüketim …

Gençlere baktığınızda çoğunun 3-5 tane kredi kartı olduğunu görürsünüz. Bu toplam kredi limiti harcayabileceklerinin çok üstünde bir rakama tekabül eder. Bu tabloyu klasik bir tüketim ihtiyacıyla açıklamak mümkün değildir

TwitterTakip

Ayna ayna söyle bana...


Alışveriş merkezinde yürürken bilinçsiz bir şekilde nerede bir ayna görsem bu aynaya bakma , üzerimi kontrol etme ihtiyacı duyduğumu hissettim. Sonra bir köşede durarak aynanın önünden geçen insanların davranışlarını inceledim. Çoğu aynanın önünden geçerken aynada kendisine bakma ihtiyacı hissediyordu. Ayna insanları duraklatmak , bir yöne yöneltmek için mutlaka doğru olarak kullanılması gereken bir metaryel .

TwitterTakip

31 May 2008

Miladını tamamlayan sektörler , yeni kar modelleri ve korsan satış


Bazı sektörlerde değişim o kadar hızlı yaşanıyor ve daha iyi ikameler yaratıyor ki kar edebilmeniz neredeyse imkansız hale geliyor. Örneğin , kitap sektörü…İnternet , televizyon o kadar hızlı bir gelişim gösterdi ki artık kitap ile bir yayınevi ya da yazar olarak kar edebilmeniz mümkün değil. Diğer bir örnek de sinema ve müzik sektörü… İnternet , televizyonun yaygınlaşmasıyla müzik sektörü de can çekişiyor , eskiden olduğu gibi kaset satarak kar edebilmeniz mümkün değil.

Bu sektörlerde bilinen anlayışları değiştirerek kar edebilmek ise halen mümkün. Forbes dergisi son sayısında Sex and City filminin ekonomisini inceliyor. Film 8 pazarlama firmasıyla çalışıyor ve birçok markayla anlaşma imzalıyor. Filmde bu markalardan sık sık söz ediliyor ve kullanılıyor.

Bizim sanatçılarımız ise son 2-3 yıldır televizyonlara çıkarak “ lütfen korsan almayın “ söylemiyle ilerlemeye çalışıyor. Bu söylem korsanı daha çok konuşulur kılıp , insanların bilinçaltında bir alternatif olarak belirmesine neden olacaktır. Büyük çoğunluk korsan’a yönelmiş intibası yaratarak böyle bir yönelmeye neden olacaktır.

Korsan ile nasıl mücadele edilir ?

Yıllardır sokaklarda korsan kitap satılır. Bununla mücadele için de çok klasik bir yöntem bulunmuştur. Birkaç tane sanatçı bul , bunlar reklamlarda tv karşısına çıkıp , emeğimizi sömürüyorlar, diyerek halka mesaj versin. Bu yöntem işledi mi ? Hayır… Ben olsam böyle klasik bir yöntemle mücadele etmek yerine , ben de korsan kitap basardım. Evet , yanlış duymadınız , ben de korsan kitap basardım. Bu kitapların bazı sayfalarını da eksik basar , bazı parağraflarını da doğru olmayan yerlerde basardım. Tüketici bu kitapları okumaya başladığında bu kötü deneyimi yaşar , bir daha korsan alırken kırk defa düşünür , yaşadığı bu kötü deneyimi de her tanıdığına da anlatırdı. Korsan , emin olun 4 ayda biterdi. Gelmek istediğim nokta; bildiğimiz doğrular , çözümler artık işlemiyor. Artık daha gerilla yöntemler düşünmeliyiz.

TwitterTakip

Değişen konjektür ve bakış açınız


Şirketler yukarı doğru çıkarken birçok kahraman ortaya çıkar , batışa geçtiğinde ise birçok beceriksiz… yaptığınız işi belirleyen çoğu zaman içinde bulunduğunuz konjektürdür
.
Aşağı inişlerde hareketsiz kalıp beklemeye geçen insanlar risk almayı sevmeyen , konumlarını daha çok önemseyen kişilerdir. Şirketler krizden kurtulduktan sonra ilk yapmaları gereken bu çalışanlardan kurtulmaktır.

Türkiye neredeyse ortalama her beş yılda bir krizlerle boğuşuyor. Bu yüzden her gün gazete manşetlerinde “ hain “ olarak ilan edilen insanlar görüyorsunuz. Konjektür bakış açınızı ve beklentinizi şekillendiriyor

TwitterTakip

29 May 2008

Olumsuzluk ve ticari beceri



Zenginlerin düşecekleri mesafe daha fazlayken, fakirlerin aşağı düşeceği mesafe çok daha azdır. Buna rağmen zenginler kadar risk almayı sevmezler. Oysa doğrusal mantık bize tersini söyler

İnsan ya da toplum söz konusu olduğunda düşünmek yerine deneyim sahibi olmayı daha sağlıklı bulurum. İnsanın söz konusu olduğu yerde güdülerime daha çok güvenirim

Yanınızdan fiyakalı bir arabayla, seksi poz takınan bir adam geçtiğinde , başarılı bir iş adamı olarak düşünürsünüz oysa, o kişi başarılı bir işadamının oğludur. Başarı ortalıkta seksi bir poz takınmaz… Bilinç bu tür şovlardan etkilenen toplumsal bir önyargıya sahiptir.

Negatif insanların yanına yaklaştığınızda hayattan korktuklarını görürsünüz. Korku ile olumsuzluk atbaşı gider. Halkta böyle bir olumsuzluk hiç eksik olmaz , kahve muhabbetlerinde Türkiye her gün batar çıkar.

Zenginlerin kaybedecekleri birçok şeyi varken niçin, kaybedecekleri bir şey olmayan insanlara göre daha çok risk alırlar ?

Para kazanmayı bir defa öğrenen bir insan düşünerek sahip olamayacağınız bir cesaret kazanır. Bu deneyimi yaşamamanın adı olumsuzluktur.

TwitterTakip

20 May 2008

Youtube yasağı toplumu hangi tehlikelerden korur ?



Günümüzde toplumlar değişimi daha çabuk kabullenip daha çabuk adapte olurken kurumlar bu değişimi sindiremiyebiliyorlar. Müşteriler hayatın dinamizmi içerisinde daha fazlasını talep ederken , kıyaslarken firmalar “ müşteri her zaman ister “ savunmasıyla değişime direnebiliyor, maliyet gibi nedenlerle içlerine dönük kısır bir tartışmaya düşebiliyorlar. Sokak ani bir değişime hızlı tepki verip , hazır bir talep oluşturabiliyorken firma içindeki departmanlar arasındaki kopukluk bu değişimi algılamayabiliyor.

Cehalet tepki göstermez reaksiyon verir. Cehalet bir insan için olabileceği gibi bir toplum için hatta bir siyasal sistem için dahi geçerli olabilir. Bu cehaleti olgunlaşamama , sindirememe olarak da açıklayabiliriz. Youtube gibi sitelere getirilen yasaklamaların altında böyle bir olgunlaşamama reaksiyonu vardır.

Demokrasilerde genel doğru, eksi ile artının bir senteziyle toplumsal hayatta kendisini bulur. Genel doğruyu tesbit etmek , topluma bu genel doğruyu sunmaya çalışmak , ben daha iyi bilirim, mantığının yani totaliter bir bakış açısının sonucudur. Toplumu böyle bir koruma şemsiyesine aldıkça toplum , içerisindeki bireyler ve siyasal sistem büyüyemeyecek ve olgunlaşamayacaktır. Her zaman korunmaya muhtaç , reaksiyonel tepkiler veren bir çocuk gibi kalacaktır.

TwitterTakip

17 May 2008

Pazarlama ürüne mi odaklanır , ürüne eklenen ayrıntılara mı ?


7 8 6 5 2 9 8 7 6 5 9


yukarıdaki rakamlara bir bütün olarak baktığınızda 2 rakamı için nasıl bir anlam veriyorsunuz ?


2 rakamını tek başına değerlendirdiğiniz zaman ifade ettiği değerle , bu yüksek rakamlar arasında ifade ettiği değer aynı mı ?


pazarlamayı bazen yukarıdaki rakamların verdiği mantık yanılsamasına benzetiyorum. ürününüzün ifade ettiği bir anlam var , fakat bunun yanına eklediğiniz doğru parçalarla bu ürünün anlamını , ifade ettiği değeri değiştirmeye çalışıyorsunuz


bu eklediğiniz rakamlar bazen bir renk , bazen bir logo , bazen yüksek bütçelerle reklamlarınızda kullandığınız bir ünlü oluveriyor


öyleyse pazarlamayı şu şekilde tanımlıyabilir miyiz ; ürününüzü ortaya çıkartabilecek doğru ayrıntılarla oynayabilme becerisi




TwitterTakip

T-box ürünleri ve eski donunu getir-yeni donunu götür kampanyası


T-box başarılı bir ambalamajlamayla benzinliklere dahi inebilen başarılı bir örnekti. Giyim kuşamda daha pratiği seven , süprizden hoşlanan kesim için dikkat çekici, farklı bir çalışma olmuştu. Ancak bu tür çalışmaların yenilik ruhu ölmeden, yeni eklerle tazelenmesi gerekir. Para üstünün kutuların içerisinde sunulması bunun bir örneğiydi ancak devamı gelmedi.

Şu anki kampanyaları ise eskiyi getir - yeniyi götür şekline dönüşmüş. Yani eski donunuzu getiriyorsunuz size yeni bir don veriyorlar…

Peki hangi kesim bu kampanyayı takip eder , yani donunu getirir ? Bence hiç kimse… Üniversite geyiklerine malzeme taşımak isteyen birkaç hınzır genci saymazsak kimsenin bu kampanyayı takip edeceğini zannetmiyorum. Ancak tüketicinin bu kampanyaya katılım olarak aktif olmayacağının firma da farkındadır. Mesele donunu getir- donunu götür öğesi üzerinden reklam yapabilmek , ürünü halen konuşulur kılabilmek.

Bence buradaki tek hata tüketicinin arkasında durmayacağı bir aktiviteye ağırlık verilmesi. Asıl ağırlık verilmesi gereken iyi bir sloganla “don” espirisinin iyi biçimde işlenmesi ve gündeme taşınması olmalıydı.
Cem boyer bu donu ergenedon olarak adlandırarak bir yazara hediye etmiş ve Türkiye’nin ne giydiği , kılıfı üzerine bazı yorumlarda bulunmuş. Aslında buradan çok iyi - konuşulur malzemeler çıkabilir ama konu siyasete bulaşma ya da gönderme olunca yorum yapmadan tek kelimeyle geçiyoruz : “ cıs “ sakın ha…

TwitterTakip

Reklamların ne kadar birbirine benzemeye başladığını hiç farkettiniz mi ?


Amerika’da yapılan bir deneyde deneklere televizyonda daha önce hiç yayınlanmamış bir reklam gösteriliyor ve şu soru soruluyor ; bu reklamı hatırladınız mı…

Deneklerin % 24 ‘ü reklamı hatırladıklarını söylüyorlar.

% 24’ü hatırladığını söylüyorsa tersi bir mantıkla % 24 ‘lük bir kısım seyrettikleri reklamınızı hiç hatırlamıyor

Ağaçlar o kadar birbirine benziyor ki gördüğünüz tek şey ormanın başlangıcı ve bitişi

TwitterTakip

Herkes reklam yapıyor , öyleyse biz de yapalım...


Bugün gördüğüm bir gazete ilanında bir tatil köyü yaz dönemi için kendi reklamını yapıyor ve avantajlarından bahsediyordu. Bu ilanı gazetenin çıktığı hemen her gün görüyorum. Sanırım firma şöyle düşünmüş ; reklam vermek gerekiyor , verelim…

Oysa gazetenin ufak bir köşesinde her gün yer almaktansa doğru zamanda daha etkili bir çıkış daha doğru olmaz mı ?

Örneğin ; 2 gün sonra 19 Mayıs ve resmi tatil. Bu günde insanlar diğer pzt. Günlerinden farklı olarak tatil oldukları için bu günü daha farklı geçireceklerdir. İlk önce garipseyecek , daha sonra plan yapacak , tatil günleri aklına gelecek ve bu konuda düşünmeye , plan yapmaya daha hazır olacaktır. Böyle bir günde reklamın ebatını ve içeriğini arttırarak ortaya çıkmak diğer günlerin yarattığı etkiden daha fazla etki yaratmaz mı ?

TwitterTakip

Cinsellik sizce de abartılmıyor mu ?


Bugün ziyaret ettiğim su teknolojileri fuarında tekdüze bir tabloyla karşılaştım. Her bir stand, reklam ajanslarından alınma , mini etekli , tek tip kıyafetli hostes kızlarla teşhir ediliyordu. Bu kızlar yüzlerindeki ifadeden oldukça heyecansız , ürünlere karşı duyarsız , sadece klasik bir gülümsemeyle “ hoş geldiniz “ diyebilen bir görüntüdeydi. Ne bir soru sorma isteği uyandırıyor ne de tüketiciyi tatmin edici bir biçimde ürüne yönlendirebiliyordu.

Estetik abartılmış , abartılan bu estetik profosyonel intibaayı dışlamıştı.

TwitterTakip

16 May 2008

Gerçeklik çizgisi ve olaylar



İsrail ile Filistin arasındaki savaş bittiğinde Filistindeki savaş bitmeyecek , kendi içlerinde tekrar başlayacaktır. Gelişmemişlik ve ideolojik toplum olma özelliği bize bu tür bir tahminde bulunma ihtimalini veriyor.

Türkiye’deki terör sorunu bugün son bulsa , çatışma başka bir noktadan tekrar çıkacaktır. Toplumsal uzlaşının olmaması bize bu tür bir öngörüde bulunma ihtimalini veriyor.

Gazetelerde okuduğunuz haberler ve olaylar bu tarih çizgisindeki boşlukları dolduran birer ayrıntıdır.

Bana ne olduğunuzu söyleyin size ne yapabileceğinizi söyleyim…

TwitterTakip

İmaj dağılması


Tarkan gazetelerde kız arkadaşıyla bar çıkışında yakalanıyor , çocuk sahibi olmak istediğini söylüyor.


Tarkan hakkında çıkan dedikodular nedeniyle erkek kitlenin " yakışıklı , kızları peşinden sürükleyen erkek " modelini riske atmıştı bir süre önce. Dedikodularla imajında dağılmalar yaşamış , tüketicisini peşinden sürükleyecek öğeleri zedelemişti. Bu haberler tekrar bir imaj toparlama çabasının sonuçları olabilir mi ?

TwitterTakip

15 May 2008

Tüketicileri mi takip etmeli yoksa reklamcıları mı ?


Bir tüketicinin bir alışveriş merkezinde tuvalete yöneldiğini düşünelim. Bu kişi tuvalete giderken etrafına daha az dikkat ederken dönüşte daha çok dikkat edecektir. Dolayısıyla reklam için en doğru nokta dönüş istikametleridir.

Çoğu reklamcı bu doğruyu bilip dönüş istikametlerine yöneldiğinde ise bu doğru tekrar değişir.

Bazen kendi kendime şöyle söylüyorum : tüketicileri değil reklamcıları takip et

TwitterTakip

14 May 2008

Türk’ün hukukla imtahanı




Yargıtay’ın Dünyadaki dengeleri gözetmeden , çoğu insanı şaşırtan farklı bir gündeme odaklanması ve kapatma davası açması şirketlerdeki departmanlar arasında varolan benzer bir dengeyi çağrıştırıyor.

Satış ve pazarlama müşteri ilişkilerini , ciroları düşünerek farklı bir cephede savaşırken ; muhasebe departmanlarının , yönetim kurulu toplantılarının farklı bir gündeme kilitlenmesine sık sık şahit olmuşsunuzdur.

Oysa , işletmelerdeki bütün birimler iki noktanın uzantısı olarak çalışmalıdır : Satış ve üretimdeki verimlilik…

Bu uzantı kopup, ortak başarı noktası yakalanamadığında, her departman farklı bir hedefe kilitlenebiliyor.

------------***-------------

Bu kapatma davasının şöyle bir sonucu da olacaktır ; Hukukun insanların üstün kabul ettiği tarafsız gördüğü belirli bir kutsiyeti vardı. Bu davayla Hukuk da kendisini popüler gündemin içerisine atmış , kutsiyetini zedeleyerek günlük tartışmaların içerisine çekmiştir. Bundan sonra sık sık tartışılır olacaktır

Muhasebe gibi departmanlar ortak hedeften uzaklaştığında diğer departmanlardan müdahaleye ve yoruma maruz kalır.

İşinizde doğru gündeme fokuslanamadığınızda özerkliğiniz zedelenir ve müdahaleye maruz kalırsınız.

TwitterTakip

Bildiğiniz bir şeyin tekrarlanması sizi ne kadar etkiler ?


Camiye gitme alışkanlığı olmayan , meyhaneden çıkmış birisini camiye davet etmek ikna edici değildir ve hiçbir yönlendirici etkisi yoktur. Bunun için doğru nedenler bulmanız , doğru bir başlangıç yapmanız gerekir.

Sigara kutularının üzerinde sigaradan caydırmak için birçok uyarı yazıldı ama hiçbirisi de ikna edici olmadı.

Yanlış kişiye yanlış cümlenin işe yaramadığını burada gördük.

“ Sigara sağlığa zararlıdır “ ; zaten bilinen bir gerçeğin tekrarlanması nasıl bir etki yaratabilir ki ?

TwitterTakip

11 May 2008

30 yıldır devam eden bir hikaye



Bugün Aktütün karakolunu bastılar ve 6 şehit verdik. 92 yılında da 400-500 kişilik bir grupla yine bu karakolu basarak 22 şehit vermemize neden olmuşlardı. Jandarma Komando Asteğmen / Tim komutanı olarak görev yaptığım dönemde birçok defa bu karakola destek için gitmiştim. Dağların arasında , cephesinde bir köy bulunan , karayolu ulaşımı oldukça zor olan bir karakoldur Aktütün. Doğudaki çoğu karakol birbirine benzer zaten , bir kısmında elektrik dahi yoktur jeneratörlerle elektrik sağlanır , bazılarına karayolu ulaşımı imkansızdır ancak skorskylerle ulaşabilirsiniz. Gelelim olayın bazı ayrıntılarına …

Böyle bir 200 kişilik sızma harekatını teröristler istihbarat olmadan kesinlikle yapamazlar. Normal koşullarda ise ısıya duyarlı termal kameralardan dolayı da karakola dışarıdan yaklaşıp gözlemleme imkanları kısıtlıdır. Bu tür olaylarda yakındaki köyde yaşayanlardan mutlaka istihbarat desteği alınmıştır. Orada bulunduğum dönemlerde karakol etrafına sürüsünü otlatmaya gelen hiçbir çobanı yaklaştırmazdık , çobanlar Pkk’ ya karakolun mevzileri , nöbet düzenleri , asker sayısı ve disiplin gibi konularda istihbarat taşırlardı.

Böyle bir saldırı durumunda karakoldaki askerlere dua etmekten başka yapabilecek hiçbir şeyiniz yoktur. Olası yollara mutlaka pusu kurulmuştur , gece yaklaşmanız dost ateşine maruz kalmanız demektir. Skorskyler ise hedefi net saptayamaz , kendileri aksine hedef olurlar.

Buradaki çatışma 6 saatlik bir süreyi kapsamıştır. Bu sürede yapabileceğiniz tek şey teroristlerin etrafında daha geniş bir çember oluşturmaktır ama buna da arazi müsaade etmez.

Böyle bir sızma harekatında bir ya da iki grup uzun menzilli silahlarla sürekli ateş altında tutar. Karakoldaki askerlerin çoğunun ilk defa çatışmaya girmesi ve bu konuda deneyimli olmamasından dolayı oluşacak paniği tahmin ederler. Bu panikle askerler eğitim döneminde öğrendikleri her şeyi unutarak bütün yoğunluklarıyla bu gruba karşı atakta bulunurlar. Oysa bu ateş yoğunluğu bir tuzaktır. Panik yaratılıp dikkat o noktaya yöneldiğinde 15-16 kişilik gruplarla birçok noktadan karakola saldırırlar. Yine burada da karşılıklı bir çatışma yaşanır. Bu çatışma yaşanırken de yine içlerinden 1-2 kişi ayrılarak farklı bir noktadan, sürünerek yaklaşır ve el bombasıyla zaiyat verir.

200 kişilik bir grubun saldırı yaparak hiçbir iz bırakmadan dağılmaları olası değildir. Haberlerde söylenmez ama çoğu yerleşim yerlerine dağılır , 93-94 dönemlerinde birçok defa köylerle , ilçelerle ( Yüksekova ) birlikler arasında çatışma çıkmıştır , o dönemdeki köy boşaltmaların arkasında bu nedenler vardır. Bu konuyla ilgilenen arkadaşlara Osman Pamukoğlu’nun kitaplarını tavsiye ederim

TwitterTakip

10 May 2008

Her insanın bir iyi bir de kötü hikayesi vardır




pop star yarışmasının neden bu kadar başarılı olduğu incelenmesi gereken bir konu. Niçin bazı adaylar hissedilir derecede yüksek oylar alırken diğerleri çabucak eleniyor ?

Acun ılıcalı’nın sunduğu var mısın yok musun programında yarışmacıların yüzlerine makyaj yapılmadığını fark ettim amaç daha doğal bir görüntü vermek , yarışmacının halkın içinden birisi olduğu izlenimini daha da güçlendirmekti.

Türk filmlerinde halkın içinden gelen gariban birisinin yükselmesi öğesi sık sık işlenir. Böyle bir konu itildiğini , dışlandığını ve değerlerinin banal göründüğünü düşünen geniş halk kitlelerinden destek görecek , kolay taraftar bulacaktır. Pop star yarışması bu tepkiyi daha yoğun işleyerek ekranda canlı canlı izlediğiniz bir yükseliş hikayesi yaratıyor. İzleyiciyi de bu hikayenin bir parçası haline getirerek geçici bir tatmin sağlıyor. Yarışmacıyla aynı değerlere sahip olan geniş kitle bu yarışmacının gösterdiği cesaret , açık sözlülük , başarı ile özdeşim kurarak kendisini sanal bir dünyada kutsuyor.

Buradan çıkarılması gereken ders ise ;

Herkesin bir iyi bir de kötü hikayesi vardır. İyi olanla yaşamını devam ettirirken kötü olanla yüzleşmek yerine kutsamak için uğraşır. İşte durmanız gereken nokta burasıdır…

TwitterTakip

kamuoyu bilinci yaratmada iletişim stratejisi , diplomasi ya da Bizans oyunları



1 - Bilgisayar klavyeleri sağlık için oldukça tehlikelidir
2 - Bilgisayar klavyelerindeki mikrop ile klozet kapaklarındaki mikrop oranı aynıdır

a - kuzey ırak bölgesindeki denetimlerimiz sürmektedir
b - kuzey ırak bizim için BBG evi gibidir

yukarıdaki ilk cümle bilgisayar klavyeleri hakkında çıkan bir haber. İlk cümle akılda kalmayan genel geçer bir etki yaratırken ikinci cümle daha akılda kalıcı ve etkileyici bir cümledir

kuzey ırak konusunda a cümlesi bir mesaj verirken somutlaştıramamakta , yeteli etkiyi uyandıramamaktadır. A cümlesinin verdiği mesaj karşıdaki kitle bilincini harekete geçirebilecek , karşı tarafa psikolojik üstünlük sağlayabilecek bir cümle değildir

a ve b cümleleri Devletin dahi iletişim ve propagandayı kullanmada iletişim yöntemlerine ne kadar ilgi gösterdiğinin bir kanıtı. Kamuoyunda yeterli etkiyi uyandırmak , karşı tarafa psikolojik üstünlük sağlamak için BBG evi benzetmesi son dönemlerde askerlerden duyduğum en başarılı iletişim stratejisi

devlet makamlarındaki kişilerin konuşmaları çoğu kez uykumu getirir. Son parti kapatma olayındaki karşılıklı konuşmalara bakın ; yüksek yargı organlarının üzerine düşeni titizlikle yapacağına inanıyoruz tarzı bir Ecevit üslubu … Karşı tarafta hiçbir etki yaratmayan , genel doğruların ve bir ezberin tekrarı.

Bir uluslar arası ilişkiler bölümü mezunu olarak son kapatılma olayında eğer İsrail devleti Türk Devleti yerinde olsaydı nasıl bir strateji izler , Mossad nasıl çalışırdı , şeklinde bir beyin jimnastiği yapıyorum.

Dün Genelkurmay tarafından yayınlanan haberde Pkk üst düzey yöneticilerinin bulunduğu bir kadro K. Irak yönetiminin bulunduğu denetim alanından geçerek , yerleşim yerlerine sığındığı , belirtildi. Eğer İsrail devleti bizim bulunduğumuz durumda olsa , iktidar partisi kapatılıp istikrarı riske girecek bir durumda olsaydı , böyle bir durumu fırsat bilerek hemen geçiş güzergahlarını bombalardı. Birkaç peşmergenin ölmesi siyasi gerilimi arttırır hemen arkasından restleşmeler yaşanır ve gerginlik artardı. Böyle bir gerginlik ve silahların çekildiği ortamda kamuoyu baskısı artar , bu durumda savunucu olan iktidarın düşürülmesi zorlaşır , böyle bir karar alınamazdı. Tarihi incelediğinizde bu tür Bizans oyunlarının çok sık uygulandığını Pkk ‘ nın da bizzat böyle bir oyunun sonucu olduğunu görürsünüz.

TwitterTakip

değişen tüketici davranışları


Home Trend dergisi için değişen tüketici davranışları üzerine verdiğim röpörtaj

Mustafa bey , tüketici seğmentlerinde nasıl bir değişim yaşıyoruz ; bu yapıyı bizim için kısaca analiz edebilir misiniz ?

Toplumun en üstündeki % 20 ‘lik kısmı tanımlamak , bir kalıbın içerisine sığdırmak oldukça zordur. En alttaki % 20 ‘lik kısımda tüketim alışkanlıkları çok benzerlik gösterirken , en üst seğmentte çok daha fazla ayrışma görüyoruz. Yurt dışındaki trendlerden de çok çabuk etkilendikleri için değişim alt seğmente nazaran çok daha hızlı oluyor.

Alt seğmenti etkileyen en önemli faktör ise yine tüketicilerin birbirleriyle olan etkileşimleri ... Buradaki tüketici davranışı bir diğerinin davranışlarını taklit etmeye çok meyilli. Bununla birlikte fiyat , promosyon ve markada bilinirlik gibi öğelere daha çabuk reaksiyon veriyorlar. Merdiven altı üreticiler olarak tabir ettiğimiz üreticilerin de ilk hedefledikleri kesim de direkt burası. Çünkü, bu kesimdeki değişim daha yavaştır , satılabilir ve taklit edilebilir ürünler ağırlıktadır ; bu özellik bu dilimi daha kolay hedef yapıyor

Bu alt kısımdaki daralmayı ve oyuncu fazlalığını sektör daha ne kadar taşıyabilir ?

Bu seğmente ürün satan firmalarda şöyle bir problem ortaya çıkıyor. Ürünü satabiliyorlar ama müşteri edinemiyor , müşteri sadakati yaratamıyorlar. Zira, ürettikleri ürünlerin hemen hemen hepsi satılabilir ürünler yani diğer firmada da alternatifi olan ürünler. Bu ise firmalarının vazgeçilmez kılmıyor , fiyat gibi öğeler değiştiğinde ilişki de bitiyor. Böyle bir ticaretin devamlılık sağlaması ekonomik kurallara aykırı. Dolayısıyla önümüzdeki dönemdeki elenmeyle bu seğment daha rahat bir nefes alacaktır. Ancak tamamen bitmesini de beklememek lazım. Tıpkı işsizlik rakamlarının sıfırlanamaması ya da sıfırlanmasının faydalı da olmaması gibi burada da belirli bir yüzde varolmaya devam edecektir. Bu da sizin kendinizi daha sık yenilemeniz , taklit edilemez bir esnekliğe kavuşmanız için bir motivasyon olacaktır. Ekonomi böyle bir denge ve negatif itici güçlerin de etkisiyle ilerleme sağlar. Biz Aydın Örme olarak bu tür kısa sürekli kargaşaları çok fazla önemsemiyoruz

Peki tasarım düzeyimiz böyle farklılık yaratacak bir düzeye geldi mi , nasıl bir değişimin içerisindeyiz ?

Bakın , geçenlerde yapılan bir araştırmaya göre gençlerin % 80’ lik bir kısmı kendilerini güven içinde hissetmediklerini söylüyorlar. Elbetteki bu tüketici reaksiyonunu , ruh halini ürünlerinizin tasarımına ve renklerine yansıtmak zorundasınız. Genç kesim için daha agresif , sıra dışı , gelenekselliği aşan tasarımlar üzerinde durmak zorundasınız. Dünyada bir küresel kuraklık yaşanıyor ve sizin buna duyarsız kalmanız , tüketicilerde oluşan bu bilince duyarsız kalmanız hata olur. Bu güne kadar ki çiçek ve böcek satar doğrusu kırılıyor , dış etkenler de tüketici tercihinde önemli bir rol oynuyor.

Ancak bazı ürünlerde eskinin tekrar canlanmasına da şahit oluyoruz , bunu nasıl değerlendirmek lazım ? Hatta bildiğim kadarıyla Lila Lace adında Jakar grubunda oldukça fazla çeşit sunduğunuz bir grubunuz var

Tüketiciler yeniyi arzularken eski olana , nostaljik olana da belirli bir değer verip , olumlu bakıyor. Bu da yeniliğin düzeni yok eden karmaşasında tüketicinin kendine ait olanı , değerlerini çağrıştıran öğeleri arzuladığını gösteriyor. Tasarımda modern öğeleri tercih ederken nostaljik olana da önem veriyor , tekrar biçimlendirmeye çalışıyoruz. Gelecekte de “şimdi , bugüne ait olan öğeler ” tekrar işlenerek sunulacaktır , bu çok normal

Son olarak, analiz ettiğimiz , değişen bu tüketici kitlesine nasıl ulaşmaya çalışıyorsunuz , nasıl bir streteji izliyorsunuz ?

Bakın ,Coca cola , IBM gibi firmaların marka olabilmeleri uzun bir dönemi ve oldukça maliyetli bir yatırımı gerektirdi. Oysa, Google gibi bir markanın bu süreci daha farklı bir süreçle geçtiğini görüyoruz. Reklam yatırımı yapmadan , daha kısa sürede insan deneyimine ve fonksiyonelliğe dayanan daha kısa süreli ve çok daha az maliyetli bir süreçti bu.Reklamın , tanınırlığın ve markanın oluşumunda hızlı bir kayış yaşıyoruz. Bu değişimler çerçevesinde marka olmayı bilinirlik ve reklam gibi klasik yaklaşımların ötesinde bir algılayışımız var…

Bu kısa sohbet ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekür ediyoruz…

TwitterTakip

09 May 2008

gücü pekiştiren ya da yok eden denge



Kural : Güzel bir kızın yanında daha güzel bir kız bulamazsınız. Her birliktelikte bir denge vardır.

Beyazıt öztürk ile kadir çöpdemir’in “biri bize anlatsın” şovunu izlerken, bu şova fazla bir zaman biçmemiştim. Çünkü her iki karakter de çok baskındı ve bu baskınlık her iki karakterin de imajını riske atıyordu. Bu tür şovlarda ancak bir lider bir de ikinci adam ile izleyici fokuslanması sağlanır ,

Şu an ayrı ayrı program yapıyorlar ve her ikisi de kendisine göre daha zayıf karekterleri bulmuş durumdalar. Bu zayıf karekterler kendi kişiliklerini daha ön plana çıkarmalarını sağlayacaktır.

TwitterTakip

03 May 2008

Dünyadaki değişimler ve zenginliğin yeni tanımı


Günümüzde değişim o kadar hızlı yaşanmakta ve iç içe geçmektedir ki içinde yaşadığımız çağın adını dahi koymak tartışma konusu olmaktadır. Tarihçiler bu çağın tanımı konusunda tartışadursunlar , ekonominin içerisinde yer alan aktörler olarak bu değişim içerisindeki durduğumuz yeri irdelemeye çalışalım

Tarih bize gösteriyor ki tanımlanmış , adı konulmuş ve olgunlaşmış bir dönüşümün içerisindeki fırsatlar çoğu kez boşalmıştır. İşletme derslerinde birçok metodoloji , bir çok yönetim yaklaşımı öğretilir ama bunların çoğunu kullanamazsınız. Herkesin bildiği bir yöntem çoğu kez işe yaramaz. Dersler öğrenmek için değil , diğerlerinin neyi bildiği ve yapmamanız gereken şeyler konusunda ipuçları verdiği için daha faydalıdır.

Çağlar değiştikçe zenginliğin anlamı değişmezken, zenginliğin araçları sürekli değişmiştir

Napolyon için zenginliğin anlamı daha fazla toprak idi , o dönemdeki zenginliğin aracı daha fazla toprak ve mahsüldü.

20. y.y.’da zenginliğin aracı sanayiydi. Dünya savaşlarında düşman devletler asıl hedef olarak sanayi tesislerini çökertmeyi seçtiler. Nazi Almanyası tanklar üretecek sanayii fabrikalarından yoksun kaldığı için savaşı kaybetmişti.

90’lardaki zenginliğin tanımı ise bilgiydi. Körfez savaşı bilgi toplumunun bir savaşı oldu , en çok bilgiye sahip olan , istihbaratı güçlü olan savaşı hızlı biçimde sonuçlandırdı.

Gelecekteki Dünya savaşları filmlerde gördüğümüz gibi büyük makinaların , teknolojik aletlerin savaşlarından çok uzakta farklı bir mantıkta gerçekleşecektir. Savaşların konusu maddi olmayan değerler , kitle duyguları ve iletişimi yönetebilmek üzerine kurulu olacaktır.

Devletlerin yerine uluslar arası şirketler , askerlerin yerine motive olmuş ortak bir değere sahip çalışanlar , toprağın yerine ise müşteriler geçecektir.

Nasıl ki devletler sisteminde bu tür bir değişim yaşanıyorsa ekonomide de , sektörler bazında da benzer bir değişim yaşanacaktır.

Geleneksel anlayışta bir ürünün fiyatını hesaplamak için maliyetinin üzerine % 10 kar marjı koyar , bu fiyatı satış bedeli olarak belirlerdik. Bugüne kadar bildiğimiz ticaret kuralı bu şekilde işledi. Peki , bu mantık içerisine Google ya da Facebook gibi değeri milyon dolarlarla ölçülebilen sanal aktörleri nasıl yerleştireceğiz ?

Facebook gibi bir sanal buluşma ortamı milyonlarca dolar değer ifade ediyor. Üç beş gencin bir garajda kurduğu Sosyal network binlerce işçinin çalıştığı bir fabrikayla aynı değere sahip olabiliyor. Böyle bir tablo gelecekteki ekonomik dinamiklerin de ipuçlarını veriyor. İnsanların bilinçaltındaki algılanmanız , yönlendirme gücünüz , bilinirlik oranınız artık ekonomik bir değer oluşturuyor. Bildiğimiz arz- talep , artı değer gibi ekonomik kavramların tekrar sorgulanmasını , yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyor.

Son dönemlerde Dünyayı yöneten devler büyük holdinglerden değil, Amerika’nın küçük bir kasabalarındaki evlerin garajlarından çıkıyor. Amazon.com adlı bir kitap satış sitesi yüzlerce satış mağazasının ulaştığı cironun çok daha fazlası ciro yapabiliyor.

Ordularıyla zenginliğin ve gücün peşinde koşan , Mısır sınırlarına kadar dayanan Napolyon acaba bugün yaşasaydı atını hangi yöne doğru sürer , neyin peşinde koşmayı yeğler , zenginliği nasıl tanımlardı ?



Önümüzdeki yıllarda şu anki ticari tablonun % 70’lik bir kısmı tam olarak değişecektir. Piyasada varolan mağazaların büyük kısmı maalesef kapanırken geriye kalan % 30’luk kesim farklılaşarak ayakta kalabilecektir. Ürünün değeri düşerken , üretmek daha maliyetli bir hale gelecektir , ürünün yanına eklenen hizmet asıl kar getiren unsur olacaktır. Perakende mağazalar daha da büyüyecek , kendi içindeki departmanlar oluşacak ve zamanla daha da belirginleşecektir. Hiçbir marka salt kendi üretimiyle yeterli olmayacak , üretimde çeşitlenme yerine uzmanlaşma gelişecektir. Müşteriye cevap verme ihtiyacı ise pazarlama ve satın alma departmanlarının üretimin önüne geçen kilit bir noktaya gelmesine neden olacaktır. Üründen daha ziyade konsept daha çok ön plana geçecek , sattığınız şey desen ya da ürünün maliyeti değil ; yaşam biçimi , konseptin vaat ettiği değer , verdiğiniz mesaj gibi daha soyut ve uzun vadeli koşu gerektiren imaj değerler olacaktır.


TwitterTakip

02 May 2008

Başarıyı yakalayabilmek ve ayrıntı


Başarıyı ortaya çıkartan ayrıntılardır ancak bir kez başarı yakalandığında da diğer şeyler sadece bir ayrıntı olarak kalır.

TRT’nin logosu oldukça başarılıdır ama yönlendiriciliği ve gücü yoktur. Çünkü, arkasında bu logoyu destekleyebilecek kaliteli ürün eksikliği vardır. Coca Cola logosu ise gayet kötüdür. Ancak , bir marka olabilmiş , yönlendirici bir etkiye sahip olabilmiştir.

Birçok markanın logosu bu şekilde iyi veya kötü olarak değerlendirilebilir. Ancak, üründe belirli bir standardı yakalamadan logonuz başarılı dahi olsa üzerine değer inşa etmeniz oldukça zordur.

TwitterTakip

free web site hit counters

Image Hosted by ImageShack.us
 
Image Hosted by ImageShack.us