27 November 2005
24 November 2005
Doğru Zamanda Satışı Kapatmak
Bazı satıcılar satış görüşmesini niçin bir türlü kapatamaz ?
Pazarlamada Sanal Gündem Taktiği
Pazarlamada da benzer bir şekilde sanal gündem oluşturarak anlaşma noktasının altyapısı oluşturulabilir.
Pazarlığın ilk aşamasında taraflar birbirlerine karşı kuşkuludur. Bununla birlikte kişisel boyutta da bir duygusuzluk hali hakimdir. Bu pozisyon kırılmadan yapılan bir pazarlık fazlasıyla rasyonel bir boyutta ilerler.Bu nötr ortam belirli bir esneklik , pozitif yaklaşım , alternatif açılımlar gibi konulardaki genişleme olasılığını kaldırarak pazarlık gücünüzü zayıflatır. Dolayısıyla pazarlığa başlamadan , ürünle ilgili sunumunuzu yapmadan önce sanal gündem taktiğini kullanarak önemsiz ve ilgisiz konularda ortak noktalar bulunur , anlaşmaya doğru hareket sağlanır. Bu konularla iki tarafı da tatmin edecek şekilde karşılıklı bir güven ortamı gelişir ve taraflar daha zor konularda da anlaşma yönünde bir eğilim sergiler. Böyle bir sanal gündem etrafındaki görüşmede ayrıca ürün pazarlık sürecinizi riske atmadan müşterinizin tepkilerini ve duyarlılıklarını ölçme şansına da sahip olursunuz.
23 November 2005
Pazarlamada Vurgu Noktası
Machiavelli savaş tarihi kitabında şöyle yazar :
Bütün bir orduyu savaşın içine sokmak yerine önce ufak bölüklerle taktik saldırı yapın. Böylece düşmanınızın ne kadar çevik , elinde hangi silahlar mevcut ve savunma stratejisi gibi daha sonraki saldırı stratejinizi oluşturacak cevaplar bulursunuz.
Bir benzetme yaparsak , buradaki ufak birlikler soracağınız sorulardır. Soru kışkırtır , asıl rakip firma ürünüyle ilgili şikayetin dile gelmesini sağlar , müşterinin psikolojik ruh halini tahlile zemin hazırlar ve yapacağınız sunuş şeklinin ipuçlarını verir.
Örneğin :
Satıcı : Odanızın hangi renge boyanmasını istiyorsunuz ?
Müşteri : Mavi olarak düşündük ama aslında daha açık bir renk olabilir
Bu cevap bir kararsızlık göstergesi , renk konusunda oluşmuş bir tercih ve bilinç yok , ihtiyaç renk noktasında değil , pazarlamanın merkezi renk çerçevesinde olmayacak , hassasiyet farklı bir noktada, bu noktadan satış kapısı aralanamaz
Böyle bir müşteriye renklerin canlılığı ve çeşitliliği ile ilgili bir sunuş yapmak hatadır. Bu cevap oluşturacağınız pazarlama stratejiniz için ne yapmamanız konusunda bir ipucudur.
22 November 2005
Pazarlama Sürecinde Soruları Yanıtlamak
Bu gibi genel inanışlar sonucu günde onlarca pazarlamacıyla karşılaşırsınız ki sadece dinler ve soru sorulduğunda yanıt verir.Yani interaktif bir pazarlamadan ziyade müşteri odaklı bir sunum yapar.Bu sunum neticesinde sattığı ürünün rakiplerine göre artıları var ise satış gerçekleşir. Fakat bu bir pazarlama başarısı değil ürünün kendi kendini rakiplerine göre sahip olduğu artılarıyla satmasıdır.
-------0-------
Pazarlamada dinleme pasif bir edilgen durumdan ziyade aktif bir strateji geliştirme halidir. Zira pazarlamacı ürününü anlatmaz , eğer ürünün özellikleri anlatılarak o ürün kendi kendini satabilseydi orada pazarlama elemanı değil bir tanıtım kataloğu olur ve aynı sonucu elde edebilirdi.
20 November 2005
Pazarlıkta Zamanı Daraltma Taktiği
Rakip firma , fiyat avantajı, birim maliyet , toplam maliyet ... bunlar pazarlık sürecinin karmaşık ve çok yönlü değerlendirme kriterleridir. Başarılı Pazarlamacı bu kriterleri kendi lehine kullanarak sorunu daha kabuledilebilir bir hale getirebilendir. Her rasyonel sonucun bakış açısıyla değişebilecek , bir ölçüde farklılaşabilecek bir yönü vardır.
Örneğin :
Sizin ürününüz 12 lira Rakip ürün 10 lira olsun.
Her pazarlamacı iyi bir dinleyicidir ama...
Nietzschenin dediği gibi " insanlar aslında anlattıklarıyla düşündüklerini ifade etmez , asıl düşündüklerinin üzerini örter "
18 November 2005
Münakaşada kazanan satışta kaybeder
Sorunu yok saymak bir anlamda müşteri bakış açısını ve değer algılayışını yoksaymaktır ; devam ettirilirse kişisel bir çatışmaya dönüşebilir.
Pazarlık sürecinde en sık kullandığım cümle : “ evet çok doğru söylüyorsunuz , çok doğru bir tesbit “ çünki belirli noktalarda anlaşma sağlamadan , ortak bir noktada durmadan aşama kaydedemezsiniz. Bu olumlama yerine itiraz ederseniz bunu hemen karşı itiraz takip eder ve bilinen bir pazarlama ilkesidir ki : münakaşada kazanan satışta kaybeder Doğru yaklaşım “ çok doğru söylüyorsunuz ama olayın bir de şöyle bir boyutu var “ böyle bir açılım yaptıktan sonra kendi doğrunuzu anlatmanız için uygun bir zemin oluşmuş olacaktır.
Marketinizi neye göre seçiyorsunuz ?
Ya da bu bir seçimden ziyade alışkanlık , bilinçsiz bir yönelim mi? Yoksa marketlerin bu bilinçsiz yönelimi şekillendiren bilinçli stratejileri mi var?
--- 0 ---
Wall Mart : işçi ücretlerini minimum düzeye çeker , sahip olduğu finansal gücü ve nokta ağını üreticiler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanarak üretici kar marjlarını neredeyse sıfıra yakın bir düzeye çeker , çin gibi işçiliğin ucuz olduğu ülkelerden mal ithal edip WallMart (ucuz ve kaliteli) şemsiyesi altında sunarak marka değer maliyetini müşterisine yansıtmaz
Carrefour : Ünlü Fransız mağazası alışverişi ihtiyaçların karşılandığı bir nokta algılayışını değiştiren ilk firmalardandır.
Canerler : Büyük mağaza olma ve yaygınlığı gibi klasik avantajlardan faydalanırken görünmeyen yüzünde spot piyasadan da büyük bir kar eder. Yani firmalardan uzun vade ve indirimli fiyattan aldığı çok yüklü malları piyasada change yaparak kar marjını katlar. Biliyorsunuz Ülker bu yüzden Canerlere kesinlikle tek bir kalem mal dahi vermez , zaten kilere satılışında da piyasada kirlenen bu imajının etkisi vardır
Bim : Kurduğu merkezi depo ve satınalma birimleriyle size en yakın olabilecek küçük noktalarda ufak marketlerin Pazar paylarını bölüşen bir yapılanmaya sahiptir.
Bunlar marketlerin hedef kitle ve değişen dinamiklere göre biçim kazandıkları yapıları. Bir de uyguladıkları bazı ortak pazarlama taktikleri vardır. Örneğin ;
Üyelik Kart : Bu kartlar bir miktar alışveriş karşılığı verilerek müşteride kazanılmış bir hak intibası yaratılır.Kendinizi ayrıcalıklı hissedeceğiniz , marketle ortak bir nokta algılaması oluşturan bu kart cüzdanınıza giren ve cüzdanınızı her açışınızda bilinçaltınıza işlenen , belirleyici bir yönlendirici etkisi olan bir stratejidir.
Devam etmeye çalışacağız …
17 November 2005
Sorunu Tanımlamak
İnsan satınalma sürecindeyken parçaları birleştirme anlamında soyut bir düşünme sürecini yaşamaz aksine baz alır , kıyaslar , bütçesine göre tartar.
Yani terazinin karşı tarafında somut olan bu veriler vardır. İyi bir satıcı terazinin diğer tarafında müşterinin elindekilere bakarak kendi tarafındaki teraziye doğru ağırlığı koymayı bilendir. Doğru ağırlığı koymak : doğru özelliği ortaya çıkarmak , doğru vurguyu yapmak…
Sorun bir nedene indirgendiğinde çözüm de artık tek bir cevap halini alır.
14 November 2005
Kadın ve Reklam
Dikkat çekmek için mi , güzel ve çekici etkiyi ürüne yapıştırmak için mi yoksa anımsanır
olmak için mi?
Alaturka reklamlarındaki yöresel üslupla konuşan yaşlı kadın sizce Türk insanının özdeşim
kurması ya da anımsanır olması açısından başarısız mı ?
Yoksa kadın kahramanlar Türk filmlerinde olduğu gibi değişmez oyuncular mı ?
--- 0 ----
Panda dondurma firmasının aklına da bu tür sorular takılmış olacak ki son reklamlarında
güzel bir kadına da yer vermişler.
Oysa panda bugüne kadar küçük siyah beyaz ayıcığını kullanarak ürününü somutlaştırmış ,
simgeleştirmiş , anımsanır hale getirmişti. Hedeflediği kitle açısından da kullandığı metin ve
kahramanı doğru bir vurguyu oluşturuyordu.
Aceba Pandanın hedefi rakip Algidanın küçük kaçamaklar sloganını vurgulayarak ulaştığı
müşteri kitlesine mi ulaşmak ?
Bu yüzden mi yıllardır oluşturduğu imajı olan ayıcığının yanına bir Latin kızı resmi
ekliyor.
Ayıcık ve seksi Latin kızı yan yana ama verilmek istenen mesaj , vurgu , hedef kitle …
Sanırım verilen mesaj şu : herkes istediğini alsın
07 November 2005
Marka ve Odak Noktası
Doğadan Çay sağlıklı çay imajıyla tutarlı olarak bitkisel ürün çeşitliliğiyle raflardaki yerini uzun süredir koruyordu. Bu sektörde ilk olması ve yenilediği çeşitleriyle ortaya çıktığı dönemdeki dinamizmini muhafaza etmesi sonucu kendi segmentinde belirleyici lider bir pozisyona oturmuştu. Verdiği mesaj kesin ve net , ortaya koyduğu ürünler bu mesajla tutarlıydı : Sağlıklı Çay
Bir süredir Doğadanın çikolatalı çay olarak yeni bir ürününü reklamlarda pazarlamaya çalıştığını görüyoruz. Doğadan bu reklamla kendi seğmentinin dışına çıkıyor , yıllardır oluşturduğu anlam ve imaja yeni uzantılar eklemeye çalışıyor. Doğadan markası ve isminin verdiği pozitif imajı kullanarak yeni ürününü piyasaya Doğadan şemsiyesi altında sokmaya çalışıyor. Ama başta belirttiğimiz bir kuralı ihmal ederek imaj yoğunluğunu zedeliyor : Markalar odak noktalarını yitirirlerse müşteri bilincindeki anlam yoğunluklarını ve bütünlüklerini kaybeder , zayıflarlar
Pazarlama Stratejisi
Bayram Mesajları ve Pazarlama
Benim gibi sizde bayramda onlarca mesaj almışsınızdır.
O kadar mesajın ardından hangisini anımsıyorsunuz şimdi. Hazır kalıplarla örülmüş copy-paste yöntemli mesajlar zaman ve emek maliyetine vurulduğunda istenilen verim elde edilebiliyor , vermek istediğiniz mesaj iletilebiliyor mu ?
Bu mesajları okuyunca aklıma geçen gün karşılaştığım bir pazarlamacı geldi. “ İyi günler Ahmet bey , ben x şirketinden geliyorum y ürününü z fiyatına satıyorum , almak ister misiniz ? Cevap : Döncem ben sana
Şimdi hep beraber tekrar ediyoruz : farkındalık yaratmak için bildiğini değil karşıdakinin duymak istediğini söylemeli , ona farklı olduğunu hissettirmelisin.
06 November 2005
Toplum ve Pazarlama Kodu
YATAŞ REKLAMLARI
Son dönemde taklit edilen reklam türlerinden biri de ürünü bir simge ya da kişiyle özdeşleştirerek ürüne bir kişilik kazandırma , sempatik kılma ve bu şekilde kalıcılığını artırma. arçelik , çelik ile böyle bir yöntem izledi , daha sonra ata demirer ile vestel karşı atağa geçti , vadaaaa reklamıyla yapı kredi derken her firma ürününe bir maskot buldu. Böylece firmalar vestel’de olduğu gibi reklamı bölümler halinde yayınlayarak daha sonraki bölüm için merak uyandırmaya , arçelik gibi olaya biraz komedi karıştırıp reklamın izlenirliğini artırmaya çalışarak kalıcı olmaya çalıştılar … ürün değişse de değişmeyen bu simgesel kişiliklerdi. Ürün bir alt kimlik , marka ve bu kişilikler bir üst kimlikti adeta. Bu üst kimlikler bilindiği ve sık tekrarlarla bilinçaltına yerleştiği için yeni ürün için bir şemsiye görevi görüyor , kabul edilme ve alışkanlık sürecini hızlandırıyordu. Yabancı değil bu da bizden , öyle uzak durma. Koç reklamlarında hangi ürünün reklamı yapılırsa yapılsın sol alt köşeden sıyrılan koç amblemi de aynı mesajı veriyor. Bu da bizden , uzak durmana gerek yok
En son yataş reklamlarında böylem bir pazarlama atağına geçti. Sizce bu tutar mı ? ata demirer vestel reklamında bilinçli olarak bir taksici olarak halk dilinden konuşuyor. Böylece bu jest , mimik ve ağız tüketici kitlesiyle bir kimlik köprüsü kuruyor. Peki yataş reklamında olan ne ? üç kişilik siyahi bir aile , ıkına ıkına sempatik konuşmaya çalışıyor. Peki yataş hangi noktada bir iletişim bağı kurmayı bekliyor , ortak nokta neresi ve en önemlisi bu reklam satışlara nasıl etki eder ?
Süpermarketlerin Satış Yöntemleri
Yoğun ve mobil hayata bir alternatif oluşturan alışveriş artık daha çok zamanı kapsıyor.
Müşterinin psikolojik olarak satınalmaya hazır olduğu bu geniş zaman dilimi firmaların uyguladıkları pazarlama yöntemlerindeki bir değişimin habercisi.
Artık satış mağazada , anlık kararlarla, satış noktası dizaynı ve ürün yerleşimi gibi etkenlerle sonuçlanıyor.
Kola firmaları , sigara firmaları bütün bu değişimleri çok önceden görerek ürünlerini belirli bir öncelik ve sıraya göre düzenlenmesini sağlıyorlar.
Artık ürün ambalajı ve yerleşimi de markanın iletişim rolünü yükleniyor.
Bütün büyük alışveriş merkezlerinde hızlı bir müzik eşliğinde alışveriş yaparsınız. Burada amaç kişiyi gerçek yaşamdan kopartarak muhakeme yeteneğinin zayıfladığı bir yanılsama ortamına sürüklemektir.
Mağazalara tek bir noktadan girebilirsiniz ; çünki içerideki ürün sıralaması kişinin psikolojik yanılsamalar içine düşebileceği ve düşündüğünden daha fazla alışveriş yapmasını sağlayacak şekilde düzenlenmiştir , bu sıra ve akışın takip edilmesi için girişler tek bir noktadan sağlanır. En pahalı ürünlerle içeri girer girmez ilk kısımda karşılaşırsınız. Çünkü alışveriş merkezine gelen kişi almaya koşullanmış , hazır bir haldedir ve birkaç alışverişten sonra bu koşullanmışlığı , hazır olma durumu zayıflar. Elektronik ve pahalı ürünler girişten sonraki ilk kısıma konur ki en zayıf olduğunuz andaki satınalmanız daha fazla tutarda olabilsin.
Ayrıca bunun diğer bir psikolojik satınalmaya etkisi de şudur : yüksek fiyatlı elektronik eşyalardan sonra düşük fiyattaki gıda bölümüne geldiğinizde fiyatları olduğundan daha düşükmüş gibi algılarsınız. Kasaya yaklaştıkça sakız,cips ve kola gibi ürünlerle karşılaşırsınız ve bunları bilinçaltı adeta bedava gibi algılar.
05 November 2005
Bir Marka olarak Tarzan
Rekabetten trend doğar
Dış dinamikler ise iç dinamikleri tetikleyip harkete geçiren itici kuvvetlerdir.
***
Napolyon : en tehlikeli düşman eline kılıcı alıp karşında durmayandır der.
Firmalar için en tehlikeli rakipler isimsiz olanlardır. Çok daha esnektir , çabuk taklit eder ve pazarı büyütmeyip payını diliminizden alır.
Rakip markalar ise pazarı büyütür , katogoriyi genişletir , tüketimi çeşitlendirerek ihtiyaç dalgalanması yaratır. Rekabetten trend doğar.
***
Lacos ‘un CEO sunun : “ iyi ki taklitlerimiz var ya olmasaydı “ sözü nükteli bir savunmadır sadece.
Mülakat
Bu yüzden umuyorum , yapacağım , yapmayı hedefliyorum gibi kelimeler rakip adaylara çarpar ve hedefine ulaşmadan kırılır.
Büyük hedefler kuşkuya neden olurken , küçük sonuçlar ve bunun üzerinden yapılan pozisyonunuzla ilgili rasyonel çıkarımlar güven verir.
Başarı iyi bir sunum yapmak değildir. Sürekli iş arayarak mülakat deneyimini artırmış , artan eleman enflasyonunda , iyi sunum sadece sıradan olandan daha iyi bir sunumdur , kazandırmaz. Standart bir yaklaşım yerine ön araştırma , mülakat için beklerken gözlemleyebileceğiniz şirket hakkındaki küçük ayrıntılar ve mülakat esnasında soracağınız sorular yaklaşımınız için bir model olacaktır. Firmalar iyi insan için olabilir der , ama asıl aranılan uygun insandır.
KOLA SAVAŞLARI
RAMAZAN GÜNLERİNDE “ SORDUM SARI ÇİÇEĞE … “ MİDİSİYLE KÜRESEL GÖZ YEREL DEĞERLERİ GÖZLEMLEYİP BİZİMLE AYNI DİLİ KONUŞARAK RAMAZAN SOFRALARINDA DA BAŞKÖŞEYE YERLEŞİYOR. KÜRESEL DÜŞÜN YEREL HAREKET ET!
TÜRKİYE PAZARINDAKİ PAYI %70-80 CİVARI. PEKİ HANGİ STRATEJİLERLE MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE SALYANGOZ
BU KADAR PAZAR PAYINA SAHİP OLABİLİYOR?
KOLA HEP AYNI AMBLEMİ KULLANIR VE BİLİNÇLİ OLARAK BU AMBLEMİ BAKKALLARIN TABELALARINDA , REKLAMLARDA GÜNDE ORTALAMA 50 İLE 150 ARASINDA GÖRÜRSÜNÜZ.BU ŞEKİLDE BU İMAJ BİLİNÇALTINIZA KAZINIR VE BİLİNÇALTINIZDA BU İMAJ MEŞRULAŞIR.BU MARKAYA KARŞI ELEŞTİRİ GÜCÜNÜZ YIKILIR , TERCİH DURUMUNDA BİLİNÇALTI SİZE BU MARKAYI BİR YANIT OLARAK VERİR.SUSUZLUK İHTİYACI BİR SORU VE SORUN CEVAP İSE KOLADIR.
KOLANIN UZUN VADEDEKİ HEDEFİ YEREL BİR RAKİP ÇIKMASINI ÖNLEYEREK PEPSİ VE KOLA İKİLİĞİNDE HAKİM KONUMUNU SÜRDÜRMEKTİR.BU YÜZDEN RAKİBİ BOĞMAK İÇİN SALDIRGAN BİR PAZARLAMA STRATEJİSİ İZLER.BU AMAÇLA TABELALAR BİLİNÇALTINA YERLEŞME İŞLEVİ DIŞINDA SATIŞ NOKTASI ÜZERİNDE HAKİMİYET KURMAK İÇİN DE KULLANILIR.TABELA MASRAFLARI KOLA TARAFINDAN KARŞILANIR VE BU MALİYETİN KARŞILIĞI OLARAK COLA TURKA GİBİ YEREL MARKALARIN MARKETE GİRİŞİ YASAKLANIR.KISA DÖNEMDEKİ BU MALİYET UZUN DÖNEMDE PİYASAYA HAKİM OLMA GETİRİSİ OLARAK GERİ DÖNER.
PEPSİ VE KOLA KAVGASI HER İKİ FİRMANINDA GÜNDEMDE KALMA , GÜNDEM OLUŞTURMA VE TÜKETİCİYİ BU TARTIŞMANIN İÇİNE ÇEKİP FİKİR OLUŞTURARAK ÖZDEŞİM KURMASINA YA DA TARAF HALİNE GETİREREK MARKAYLA TÜKETİCİ ARASINDAKİ MESAFEYİ KAPATMAYA YARAMIŞTIR.BÖYLECE DONUK , SUSUZLUĞU GİDEREN BİR ÜRÜN OLMAKTAN ÇIKARAK RUHU OLAN ,MESAJ VEREN ,İMAJ YARATAN BİR SÜREÇ HALİNE GELMİŞTİR.
BU SAVAŞTA PEPSİ KENDİNİ KOLADAN AYRIŞTIRMAYI BİR TÜRLÜ BECEREMEMİŞ , KOLANIN BİR ALTERNATİFİ , İKİNCİL BİR ÜRÜN OLARAK GÖRÜLMÜŞTÜR. KOLA ,YOKSA PEPSİ LÜTFEN! SON DÖNEMLERDEKİ KIRMIZI MAVİ OLAN AMBLEMİNİ MAVİ AĞIRLIKLI OLARAK DEĞİŞTİRMEK PEPSİNİN BU AYRIŞTIRMA İÇİN YAPTIĞI ÖNEMLİ BİR ADIMDIR ZİRA ANKARADA PAZAR PAYI %6-7 LERE KADAR DÜŞMÜŞTÜR.
TELEKOMİNİKASYON PAZARLAMASINDA ŞÖYLE BİR KURAL VARDIR.NE KADAR ÇOK HEDİYE KONTÖR VERİRSEN ONU 100 İLE ÇARP.ÇÜNKÜ ALIŞKANLIK YARATIR , İHTİYACI ŞEKİLLENDİRİR.KOLA İÇİN DE AYNI ŞEY GEÇERLİDİR VE BU YÜZDEN SÜREKLİ PROMOSYON YAPILARAK ALIŞKANLIK HALİNE GELMESİ SAĞLANIR.
VE KOLA TURKA …
KOLA TÜKETİCİSİ NE ÇOCUKLAR NE DE ORTA YAŞ ÜZERİ İNSANLARDIR.ASIL TÜKETİCİ GENÇLERDİR VE KOLA ASİTLİ BİR İÇECEK OLMANIN ÖTESİNDE GENÇLİĞİ,DİNAMİZMİ,AVRUPAİ BİR İMAJI VE RUHU VARDIR.GENÇLER KOLA İLE BİRLİKTE BÖYLE BİR İMAJI DA SATIN ALIR. ÖRNEĞİN AYRAN TÜKETİMİNİN BU KADAR AZ OLMASININ NEDENLERİNDEN BİRİSİ DE REKLAMLARDAKİ YANLIŞ KONUMLANDIRMADIR.KOLA TURKA DA YANLIŞ BİR KONUMLANDIRMAYLA YOLUNA YAVAŞLAYARAK DEVAM EDİYOR.
BU TÜR ÜRÜNLERİN ASIL TÜKETİCİSİ GENÇ KESİMKEN KOLA TURKA TÜRKLÜĞE , MİLLİ DEĞERLERE VURGU YAPAN BİR REKLAMLA ORTAYA ÇIKTI.REKLAM İLGİ GÖRDÜ FAKAT REKLAMIN AMACI İNSANLARI ŞAŞIRTMAK YA DA GÜLDÜRMEKTEN ZİYADE TÜKETİME YÖNLENDİRMEKTİR VE BU NOKTADA BAŞARISIZDIR.KISA DÖNEMDE GÖRECELİ BİR BAŞARI AMERİKA TÜRKİYE GERGİNLİĞİNİN ETKİSİYLE GELMİŞ PAZAR PAYI %18-22 LERE KADAR TIRMANMIŞ FAKAT BU GRAFİK KORUNAMAMIŞTIR.UZUN VADEDE İSE BU İMAJ İLE MUHAFAZAKAR KESİM VE ORTA YAŞ ÜSTÜ KESİME HİTAP EDEN BİR ÜRÜN OLARAK %5-6 LARDA BİR PAZAR PAYIYLA YOLUNA DEVAM EDECEKTİR(ŞU ANKİ PAZAR PAYI %8-12 )
NE DERSİNİZ ?
Bugünün Müşterisi
İhtiyacı baz alan bir üretim mevcut arz ve rekabet arasındaki paydada yerini alırken , salt ürün çerçevesinin dışında ürünü anlamlandırabilen , bu anlamla ihtiyacı tetikleyip şekillendiren firmalar ürünleriyle bu payda bölüşümünün dışında bir Pazar yaratabiliyor.
Ekmek tüketime cevap verir ; “ekmeğinize elletmeyin “ sloğanıyla sunulan , dilimlenmiş , bayatlanmayan sandviç ise beklentiyi arttırıp ihtiyacı şekillendirerek , aynı üretim faktörleriyle farklı bir kulvarda yeni bir Pazar yaratır.
Önce çivi vardı , sanayi dönemi çekici icat etti ; 21.yy girişimcisi çiviyle de uğraşmak , çiviyi şekillendirmek zorunda.
Karşınızda alıcı yok , alabilecek bir potansiyel var. Teknoloji üretimdeki hacimsel artış ve kalite demektir ama ya bu potansiyeli harekete geçirebilecek güç ?
04 November 2005
Erkek aynaya bakar , kadın ...
03 November 2005
Terlik Reklamları ve Ünlüler
Son zamanlarda reklamlarda bir pazarlama aracı olarak ünlü kişilerin kullanılması moda haline geldi. Ürünün hitap ettiği kitle ile sanatçı kitlesi örtüşmesine bakılmaksızın popülerlik baz alınarak kullanılan sanatçılar ufak birkaç başarının tekrarıyla oluşan bir trend... Bu trend içinde yer alan reklamlar ; aynı zaman diliminde bir karşı atak şekline dönüşen , daha ünlü bir kişinin kullanılarak gücün isbatı şekline dönüşmüş ve neredeyse hedef kitleden daha ziyade rakip firmanın reklamlarını hedef alarak vuran bir biçimde kurgulandığını görürsünüz. Arow , Muya , polaris çekişmesi bunun güzel bir örneği.
Bu firmalar müşteriyi tüketime yönlendirebilecek bir kurgu ,ürünü kabul ettirme ya da farkındalık yaratma gibi bilinçli bir aşamalı süreç yerine en popüler ünlülerden oluşan bir karma ile varolmaya çalışıyorlar.Ve hedef kitleyi ıskalıyorlar. Dolayısıyla reklam bir mesaj iletmiyor , tüketime yönlendirmiyor. En popüler olan ve parayı verenin düdüğünü çalan sanatçının oynadığı bu reklamlardaki salt bir ürün övgüsü müşterinin özdeşim kurmasını , kabullenmesini ve inandırıcı bulmasını zorlaştırıyor.
02 November 2005
Mülakat Taktikleri
RAİN MAKER
Günümüzde tüketici algısını etkileyen etkenlerin komplike bir hale gelmesi ve değişkenliğin çok hızlı olması yeni bir yönetim anlayışını getirdi. Artık dişlilerin dönmesini izleyen , değişikliklere cevap veren bürokratik yapılanmalar yerini tek adamlara bıraktı.iyi koku alıp , geleceği gören bu adamları jeffrey fox yağmur yağdıran (rain maker) olarak tanımlıyor.ortaya bir soru çıkmışsa cevabın doğruluğuna bakılmaz , o geç kalmış bir cevaptır.
Bu adamların temel özellikleri siz iş başvurusunda bulunduğunuzda şirketlerin sizden istemiş olduğu özelliklerden çok farklı.insan ilişkilerinde otoriter , yalnız , çabuk sinirlenen tipler.yaşadığımız kriz ortamıyla birlikte şirketler daha çok böyle yöneticileri avlayarak fark yaratmak ,rakibini yemek peşinde.kriz gibi normal olmayan bir durumu normal olmayan bir yönetim anlayışıyla yenebileceklerini düşünüyorlar.bilen insan ancak bildiğini tekrarlar diyor ve bilgiden ziyade cesur ,hayal gücü geniş, hisleri kuvvetli insanlarla ayakta kalabileceğini düşünüyorlar.
marka olmuş bir firmanın bu tür risklere girmesinin mümkün olmadığını göz önüne aldığımızda bu yöntem KOBİ ler için bir çıkış olabilir mi?
PAZARLAMANIN GELİŞİMİ
PAZARLAMA ASLINDA TARIM DÖNEMİNDE BİR İNSANIN TÜKETEBİLECEĞİNDEN FAZLA ÜRÜN ÜRETMESİ VE BUNU DEĞİŞTİRME İHTİYACI DUYMASIYLA BAŞLAMIŞ ÜRETİM SÜRECİNDEKİ GELİŞMELERLE BUGÜN KURUMSAL BİR BOYUTA TAŞINMIŞTIR.
TÜRKİYEDE İSE :
CUMHURİYET YERLİ ZENGİN YARATMAK AMACIYLA AŞAR VERGİSİ GİBİ UYGULAMALARLA ÜLKENİN TİCARİ VE SERMAYE BİRİKİMİNİ SIFIRLAYARAK EKONOMİNİN DÜMENİNE GEÇMİŞ , SİYASİ UZANTILARI ARACILIYLA DA BİR KAÇ GİRİŞİMCİYİ BESLEMİŞTİR.DOLAYISIYLA DEVLETÇİ EKONOMİNİN VAROLDUĞU SERMAYE BİRİKİMİNİN BİRKAÇ ELDE TOPLANDIĞI BİR ORTAMDA PAZARLAMA BAŞVURULAN BİR YÖNTEM OLMAMIŞTIR.KÜRESELLEŞMEYLE BİRLİKTE ULUSLAR ARASI SERMAYENİN YATIRIM YAPMASI VE MAL GİRİŞİ FİRMALARI PAZARLAMA FAALİYETİNE YÖNELTMİŞTİR. ANCAK BİRİKİM EKSİKLİĞİ SONUCU FİRMALAR KENDİ YAPILANMALARINI KURMAK YERİNE YABANCI BİR KURULUŞUN ETİKETİ ALTINDA BAYİİ ŞEKLİNDE ÇALIŞMAYI TERCİH ETMİŞTİR. CARREFOUR-SA , DANONE GİBİ
VE GELECEKTE
GELECEKTE REKABETİN YAŞANACAĞI ASIL ALAN PAZARLAMADIR VE BU REKABET FİRMALARI REKLAM , MARKA OLUŞTURMA GİBİ YENİ YÖNTEM , TOPLUMSAL PROJELERDE SPONSORLUK GİBİ YENİ SORUMLULUKLARA ZORLAYACAKTIR
FİRMALAR BİRÇOK ALANDA FAALİYET GÖSTERMEK YERİNE KÜÇÜLEREK BÜYÜMEYİ TERCİH EDECEK , TEK BİR ALANDA UZMANLAŞARAK , BÜTÜN ENERJİLERİNİ BU ALANDA TOPLAYARAK ÜSTİNLÜK KURMAYA ÇALIŞACAKLARDIR
GELECEKTE KAYIT DIŞI EKONOMİ TAMAMEN ORTADAN KALKACAĞINDAN GELİŞMEMİŞ ÜLKELER TAŞERON ÜRETİMİN ÖTESİNE GEÇEMEYECEK VE MARKALARIN İMAJ SERMAYESİ VE ADI PARA KAZANACAK.DOLAYISIYLA ZENGİN-FAKİR DÖNGÜSÜ DEVAM EDECEK.
BİLGİ DOLAŞIMININ KOLAYLAŞMASINA RAĞMEN ÜRETİM TEKNİKLERİ VE TEKNOLOJİK BİLGİ ÜZERİNDE AR-GE MALİYETİ NEDENİYLE BİR TEKEL OLUŞACAK.
HÜKÜMETLER BÜROKRATİK İŞLEMLERİN YÜRÜTÜLMESİ ÖTESİNDE SÖZ SAHİBİ OLAMAYACAK , BUNLARIN YERİNE ULUSLAR ARASI ŞİRKETLER ,ORGANİZASYONLAR VE KURUMLAR ETKİLİ OLACAK
01 November 2005
BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI YİYEBİLİR Mİ ?
ÇÜNKÜ KİTLE TÜKETİMİ VARDIR.BÜYÜK OLANIN İSE ÜRETİMDEKİ TEKNOLOJİ İMKANI , SERİ ÜRETİM İLE BU KİTLEYE EN UCUZ MALI SUNABİLİR. KİTLE TÜKETİMİNDE REKABET FİYAT AĞIRLIKLI YAŞANDIĞI İÇİN KÜÇÜK BALIK HAZMEDİLİR.
ESNEK ÜRETİM Mİ ?
BUGÜN TÜKETİCİ BİR YIĞIN DEĞİL BİREYDİR. BİR ÖZGÜNLÜĞÜ TEMSİL EDER. KÜLTÜREL DEĞERLERDE BİR STANDARTLAŞMA YAŞANDIĞI İÇİN ADETA KENDİSİNİ TÜKETEREK VAREDER , TÜKETİM BİR VAROLUŞ , KENDİNİ İFADE EDİŞ BİÇİMİDİR VE HERKES FARKLI OLMAYI ARZULAR , AYIRT EDİLMEYİ İSTER. YAPMAK YOKTUR, OLMAK YETERLİDİR. SPORTİF BİR ARABA VE AYAKKABI O KİŞİYİ ,GÖNEĞİNDEKİ YAĞA RAĞMEN , SPORTİF BİR İNSAN KILABİLİR , ÜRÜNÜN RUHU VARDIR. MODA DENEN DEĞİŞİM VE TREND BU HAREKETLİLİĞİ KÖRÜKLER , MODA KİŞİYİ ORTAK BİR YAŞAM BİÇİMİNİN İÇİNE ALIR, BİR KABUL EDİLME ARACIDIR.
BÜYÜK BALIK ÇOK ÜRETMESİNE RAĞMEN HANTALDIR , DEĞİŞİM ARTI MALİYET GETİRİR. KÜÇÜK BALIK İSE DAHA HIZLI HAREKET EDEBİLİR, BU DEĞİŞİME CEVAP VEREBİLİR.
A: BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI YER
B: KÜÇÜK BALIK KAÇAR
C: BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI YER AMA OKYONUS BALIĞI (uluslar arası şirket) DE BÜYÜK BALIĞI YER
D: HERKES KISMETİNİ YER
Bilgi Paylaşıldıkça Çoğalır mı ?
Oysa pazarlamada nokta koymak kaybetmek demektir. Nokta koyduğunuzda görüşme
süreci bir durağanlık halini alır ve bu durağanlık ve netlik ortamı ile müşteriye
kafasında bir bilanço yaratma şansı verirsiniz , bundan sonra yapacağınız evet ya da
hayır cevabını bekleme ötesine geçemez. Süreci bir durağanlık haline sokarsanız resmi
netleştirirsiniz .
Bilinmeyen ise bilinenden daha kolay satılır , bilinmeyenin içine
müşterinin görmek istediğini de katabilirsiniz ,
Bilinen hayatın kendisi gibidir ; gerçek , siyah ve beyaz.
---------- 0 ------------
Sıklıkla mutlak bir doğru gibi çok sık tekrarlanan bir cümle
Duyarsınız : bilgi paylaşıldıkça çoğalır
Aceba bu da yukarıdaki cümle gibi sorgulamadan kabul ettiğimiz bir , iş dünyası ya da
pazarlama alanına uygulandığında yanlış olabilecek bir cümle olabilir mi ?
Pazarlamada doğru yoktur , doğrular vardır.
Yaratıcılık ve özgünlük gerektiren işlerde yol tarif edilmez , bulunur. Doğru olan şey
yanlış kişide sırıtır , yakışmaz.
Düşe kalka bisiklet sürmesini öğrenebilecek bir kişiye iki yan tekerlek verirseniz hep
dört tekerle sürmeye alışır.
Mülakata girecek bir kişiye ; “bana öyle bir şey yap ki seni hiç unutmayayım “ sorusu sorulduğunda kültablasını al yere at diye anlatıp , bu yönde bilginizi paylaşırsanız , o kişinin kafasında bu tür kalıplar oluşturursanız hem o kişinin kendi yaratıcılığını ortaya koymasını engellersiniz hem de o hareketin arkasında durabilecek altyapıdan yoksunsa düşebileceği komik durumdan sorumlu olursunuz.
Bilgi her zaman paylaştıkça çoğalmaz , paylaşıldıkça kalıplaşır , üzerindeki düşünce
yoğunluğunu kaybeder , yaratıcılığı sınırlar ve her ağrıda kullanılan aspirin halini alabilir.
Referans ne kadar önemli ?
Küreselleşmeyle birlikte aynı kavramların , sistemlerin , yönetim biçimlerinin tarihsel , teknolojik ve ekonomik gelişmişlikten bağımsız olarak her ülkede kullanıldığını görürsünüz.
Bu çerçecede Verimlilik , performans değerlendirmesi , toplam kalite yönetim , insan kaynakları gibi kavramlar 21. Y.Y. ‘ın ortaya çıkardığı yeni global kavramlardır.
Oysa bu kavramlar üst yapıdaki değişimle ortaya çıkan , değişime cevap verip , değişimi tanımlayan , sistematize eden sonuçlardır
------------- 0 ------------------
Çoğu iş görüşmelerinde karşılaşmışsınızdır : referansınız var mı ?
Bir 10 yıl önce memleketinizi sorarlar ve memleketinize göre çalışkan olup olmadığınızı anlamaya çalışırlardı. Ondan bir 10 yıl önce yemek yemenize bakarlardı.
Birçok şirkette referansın %20-40 ölçüsünde işe alımda etkili olduğunu görürsünüz.
Oysa Türk insanı “kimsenin ekmeğiyle oynama” mantelitesiyle olumsuz yönlerden bahsetmez. Zaten işe başvuran da kötü referans verebilecek nadir olan kişiyi referans vermez.
Öyleyse niçin referans bu kadar önemli?
Tanımadıkları ve iyiye kötüye ait bakış açılarını bilmedikleri bir kişiye niçin karşılarında somut olarak duran bir kişiden daha fazla güveniyorlar ?
Yoksa bu da mantığı sorgulanmayan , geleneksel uygulanagelerek alışkanlık haline gelmiş bir gelenek mi ?
Eğer böyle bir geleneksel bir uygulamaysa insan kaynakları gibi bir sosyal bilimin içerisinde nasıl bu kadar büyük bir yüzdeye ulaşabiliyor?
Yoksa insan kaynakları yeni global bir kavram da biz bu kavramın içini üst yapımıza göre doldurup kendi sorumuzu mu soruyoruz : memleket nire kardeş ?