Her değişimin ve krizin içerisinde geriden gelenlere sunulmuş fırsatlar vardır. Testisini dolduramamış ve sırada dahi olmayanlar için, gün gelir çeşme kurur… Bu suyun bittiğinin değil ekonomideki görünmez elin kartları yeniden kararak, kendi adaletini gerçekleştirdiğinin bir göstergesidir.
Charles Dickens, neredeyse yüz yıl önce Fransız ihtilali hakkında “ o dönemler en kötü zamanlardı , aynı zamanda da en iyi zamanlardı “ demişti. Kötü dönemleri yaşadığımızı düşünüp, şikayet edenleri duysaydı, emin olun şöyle derdi : “ çünkü yanlış yerde duruyorsun “
Üretimin müthiş derecede arttığı, tüketimin ise aynı oranda büyümediği , risk ortamının ise insanları tüketmeye değil, gayrimenkul gibi daha güvenli yatırım araçlarına yönelttiği bir piyasanın içerisindeyiz. Üreticiler ise sürekli fiyat düşürerek , promosyonlar vererek, tüketiciyi cezp etme , rakibinin önüne geçme eğiliminde. Yaptığı fiyat indiriminin ve promosyonun karşılığını alamadığında : işler çok kötüye gidiyor , gibi savunmalar. Diğer rakip firma daha fazla indirim ya da promosyon verdiğinde ise : piyasanın dengesini bozuyorlar , şikayetleri…
Ticareti ürün rekabetinden çıkartıp hizmet noktasına taşıyabilen , hız ve lojistik anlamında üstünlük sağlayarak bu toz bulutunun dışında durmayı becerebilen firma sayısı ise sınırlı. 90’ lardaki çabuk zengin olma örnekleri , mantıksız bir cesareti körükleyip , kavgayı daha cazip kılıyor. Kazanmak , 90’ lardaki gibi pazarda durup bekleyen, hazır bir pasta gibi düşünüldüğünden, kavgaya girişilip, ya o ya da ben , noktasına taşınıyor. Oysa durup beklemek , analiz etmek , güçlü olduğun tarafları kuvvetlendirmek , rakibi analiz etmek …
Bir yerde iyi iş yapan bir bakkal var ise mutlaka ikinci ve üçüncü de açılır. Sonra rekabet başlar , fiyatlar düşer. Bu rekabetin dışında süreci gözlemleyip daha büyük bir süpermarket açan ayakta kalırken , her üç bakkal da miladını tamamlar. Şu an ki piyasa bakkallar savaşını andırıyor , görünürde ise yeni bir süpermarket yok.
Takip